Eğitim sisteminin en çok mağdur ettiği kesim çocuklarla birlikte veliler. Yıllardır bu alanda kapsamlı çalışmalar yürüten Veli-der’in başkanı İlknur Bahadır Kaya “Velilerin okulda yaşanan her tür sorunun sadece kendi çocuğuna değil tüm toplumsal hayata yansıyacak sonuçlar doğuracağını kabul ederek hareket etmesi gerekir” diyor

Veliler, çocuklarına sahip çıkmakta kararlı

SEBAHAT KARAKOYUN

Yeni eğitim öğretim yılı geçmiş yıllardan devredenlere bu yıl yenileri de eklenerek yakıcı sorunlarla başlıyor. Salı Söyleşisi’ne bu hafta Veli-Der Başkanı İlknur Bahadır Kaya’yı konuk ettik. Ülkede yeni bir rejim, sistem inşa edilirken, yeni insan modeli yetiştirmeye yönelik çabaların da devam ettiğini belirten İlknur Bahadır Kaya, karma eğitimi tehlikeye atan yönetmelik değişikliğinin bunun önemli bir ayağı olduğuna dikkati çekiyor.

► Yeni eğitim öğretim yılı öğrenciler ve veliler açısından sorunlarla başladı. İlk elden hangi başlıkları sıralayabiliriz?
Eğitimin dinselleştirilmesi ve ticarileştirilmesi önceki yıllarda olduğu gibi en temel sorun olarak karşımızda. Bu eğitim sistemiyle özellikle de bu yılki uygulamayla özel okullara çok fazla yönelme oldu. Ancak ticarileştirme dediğimizde sadece öğrencilerin özel okullara yönlendirilmesini anlamıyoruz. Devlet okulları da ticarileşmiş durumda. Temizlik malzemesi temininden, boya ve onarıma, okulların tüm ihtiyaçlarının temini velilerin sırtına yüklenmiş durumda. Bunun dışında okullarda müzik, sanat, spor dersleri müfredat değiştirilerek yetersiz hale getirildiğinden veliler, daha iyi eğitim için bu açığı kurslarla kapatmaya çalışıyorlar. Ulaşım ayrı bir sorun, servis ücretleri çok yüksek. İmam hatipleştirme projesi velileri belli okullara yığıyor ve o okulların kayıt paraları da çok ciddi boyutlarda. Veliler çocukları zarar görmesin diye bunu açıklayamıyorlar.

İmam hatipler “ayrıcalıklı”
►Yaşanan ekonomik kriz dikkate alındığında veliler bu yıl çok daha büyük bir külfetle karşı karşıya kaldı tabii....

Okullar açılıncaya kadar yapılması gereken masraflar bir yana asıl sorun öğretmenler ihtiyaç listesi verdiğinde yaşanacak. Ders kitaplarında sorun yaşanmasa dahi öğrenciler yardımcı kitaplar almak zorundalar. Özellikle sınavlara hazırlanan öğrencilerin aldıkları hazırlık ve test kitapları veliler açısından çok büyük bir maliyet oluşturuyor. Ekonomik durumu iyi olmayan aileleri, eğitimin dinselleştirilmesi projesi kapsamında “ayrıcalıklı” okul haline getirilen imam hatiplere yönelmek zorunda bırakabiliyor. MEB’in açıkladığı veriler de imam hatipler lehine ayrımcılık yapıldığını ortaya koyuyor. Bakanlık geçen yıl okul öncesi eğitim de dahil olmak üzere öğrenci başına 3 bin-3 bin 500 lira harcama yaparken imam hatiplerde bu rakam 12 bin liraya çıkıyor. İmam hatiplere giden çocuklara ücretsiz servis, yemek sağlanıyor, kırtasiye yardımı yapılıyor hatta bazı yerlerde velilere para yardımı yapılıyor. Yönetenlerin ideolojik çıkarları için insanların çaresizliği kullanılıyor.

İmam hatip için ikna odaları
► Liselere geçişte apar topar getirilen yeni sistem ve yerleştirme sürecinde yaşanan sorunlar öğrenci ve velileri zorladı değil mi?

Cumhurbaşkanı “Torunumu gördüm, çok fazla stres yaşıyor, bu çocukları kurtaralım” dedi ve apar topar yeni sisteme geçildi. Ama bu süreçte ailelerin ve çocukların yaşadığı kaygı, stres, üzüntü inanılmaz boyutlardaydı. Hala kaygıları bitmedi, okullar açıldığı halde yerleşememiş çocuklar var, ailelerin ve çocukların istemediği okullara yerleştirmeler var. Özellikle de meslek liseleri ve imam hatiplere yerleştirilenler için durum böyle. Ciddi kontenjan boşlukları var, basit tercihlerle okulun türünü değiştirmek varken buna zorlamak vahim bir durum. Geçmişte “ikna odalarına” itiraz eden iktidar biliyoruz ki yerleşemeyen çocuklar için komisyonlar kurdu, o komisyonları ikna odasına çevirdi. Hiçbir yere yerleşemeyen çocukların velilerini tek tek alıp imam hatip ve meslek lisesi yazdırmak için ikna etmeye çalışıyorlar. Buna itiraz ediyoruz. Okul türü ayırmaksızın söylüyoruz, veli çocuğunu hangi okulda okutmak istiyorsa orada okutabilmeli.

Bakan Selçuk randevu vermedi
► İddialı açıklamalarla göreve başlayan Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un icraatına bakıldığında bir farklılık yok. Sizinle bir teması oldu mu?

Uzun zamandan sonra eğitim kökenli birinin bakan olması bütün camiada bir iyimser hava ve beklenti oluşturdu. Sayın Bakan daha önce Talim Terbiye Kurulu’nda görevliydi. Eğitimde bugüne kadar yaşanan tüm değişimlerin mimarı olan bir alanda görev yapmış birisi. Sayın Bakan geldiği günden itibaren toplantılar, konferanslar düzenliyor. İstanbul’daki “Bulma Konferansı”nda çocuklarını özel okullarda, yurtdışında okutanlar ile özel okul sahiplerini bir araya getirdi. Oysa çocukların beklentilerini, kaygılarını, hayal kırıklıklarını birebir yaşayan biz veliler varız, yıllardır da kıyameti koparıyoruz. Bizimle hiç teması olmadı, randevu talebinde bulunduk bir ay önce, henüz cevap vermedi.

veliler-cocuklarina-sahip-cikmakta-kararli-511412-1.

► Karma eğitimin kaldırılmasını olanaklı kılacak bir yönetmelik değişikliği yapıldı bu dönem. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
Ülkede yeni bir rejim, sistem inşa edilirken yeni insan modeli yetiştirmeye yönelik çabalar da devam ediyor. Karma eğitimi tehlikeye atan düzenleme de bunun bir ayağı. Pedagojik açıdan karma eğitimin tartışma dışı olması gerekir. Biz çocuklarımızı sadece matematik formüllerini ezberlesin diye okula göndermiyoruz. Okul, çocuğu hayata hazırlayan alanlardan birisi. Çocukların farklı olanı gördüğü, farklılıklarla bir arada yaşamayı, sevmeyi öğrendiği bir yer. İnsanları zaten böldüler. Şimdi de çocuk zihinlerini kız-erkek ayrımıyla bölmeye çalışmalarına şiddetle itiraz ediyoruz. Bunun çocukların sağlıklı gelişimine zarar vereceği açık. Bu erkek çocuklarına da kız çocuklarına da büyük hakaret. Çocuklarımızı potansiyel suçlu gibi gören bu yaklaşımı da kabul etmiyoruz.

İyi polis-kötü polis taktiği
► Bu düzenleme ile ilgili açıklamalar da oldu. Velileri tatmin etti mi bu açıklamalar?

Milli Eğitim Bakanı tepkiler üzerini karma eğitimin kaldırılmasının gündemlerinde olmadığını söyledi ancak Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü “Seçenek yaratmaya yönelik, zorlayıcı değil” açıklaması yaptı. İyi polis-kötü polis oyunu mu oynanıyor bilemiyoruz. Veliler çok kaygılı. Zaten uygulamada görüyoruz ki bu tür şeyleri birden bire değil alıştırarak “talep var” gerekçesinin arkasına sığınarak yapıyorlar. 4 artı 4 sistemine geçildikten sonra zaten imam hatipler kız - erkek diye ayrıldı. Hızla artan 4-6 yaş grubuna yönelik sıbyan mekteplerine bakıyorsunuz “kız-erkek medreseleri” diye isimlendirilen yerler var. Ana okullarından itibaren çocukları bölmeye, zihinlerini karıştırmaya başladılar. Bu büyük bir tehlike.

► Diyanet İşleri Başkanlığı’nın, bazı dini cemaat ve derneklerin yapılan protokollerle bilimsel olması gereken eğitim konusunda söz sahibi olması konusunda neler söylemek istersiniz?
Eğitimin dinselleştirilmesinden söz ederken sadece imam hatiplerin sayısının artmasını kastetmiyoruz elbette. Hiçbir kontrol ve denetim olmadan okullara sokulan cemaat ve tarikatlar var. Çocuklara değerler eğitimi, seminer adı altında ideolojilerini pompalıyorlar. Tek taraflı, farklı olanı düşmanlaştıran bir dil kullandıklarını biliyoruz. Bu tedrisattan geçen çocukların da farklı düşünenlere “düşman” anlayışı ile baktıklarını görüyoruz.

Protokollerle okullara sokulan dini cemaat ve vakıflarla ilgili bir başka sorun daha var. Yoksul ve çok çocuklu ailelerin çocuklarını bu kuruluşların yurtlarına verdiklerini görüyoruz. O yurtlarda yaşananlarla ilgili en küçük derdi olmayanların karma eğitim verilen okullarda iki çocuğun yan yana oturmasını, el ele tutuşmasını sorun etmelerini anlamak mümkün değil. Onun için biz ülkemizin geleceğine dair kaygılıyız. Benzer adımların atıldığı Afganistan gibi ülkelere bakınca sürecin nereye gittiğini görülebilir. Türkiye’de böyle bir şeye izin vermeyeceğiz.

Bu arada Milli Eğitim Bakanı’nın “eğitim ve zorunluluk bir arada konuşulamaz” açıklaması da dikkati çekici. Neyi kastediyor? Zorunlu eğitimi mi, çocukların zorla istemediği okula yönlendirilmesini mi? Bu konuda bir açıklama bekliyoruz. Çocukların okula gitmek istemediğinden bahsediyorsa Sayın Bakan dönüp okullara baksın, Sanat yok, spor yok, festival yasak, eğitim yerlerde. Mezuniyet törenleri, pilav günleri bile yasaklandı. Okulları cezaevine çevirirsen tabii ki çocuklar istemez.

Okullarda çocuklar için içme suyu yok
► Başta servisler olmak üzere güvenlik konusunda da velilerin endişeleri var. Bunların giderilebileceği yönünde işaretler var mı?

Okullardaki fiziki mekan sorunları nedeniyle ölümler yaşandı ve MEB, Sağlık Bakanlığı ile güvenliği artırmak için proje başlattı. Ben de bizzat içinde yer aldım. Uzmanlarca belirlenen güvenlik ve sağlık kriterlerine uygunluk açısından okullarda yapılan çalışmada çok vahim sonuçlarla karşılaştık. Örneğin okullarda çocuklar ücretsiz su içemiyorlar. Su içmek istediklerinde ya evlerinden getirmeleri ya da parayla almaları gerekiyor. Ya yangın merdiveni yok, olanlarda ise kapılar kilitlenmiş. Pek çok okulda da yangın merdivenleri depo haline getirilmiş. Benim bizzat katıldığım değerlendirmede 200 okuldan sadece 44 tanesi kriterlere uygundu.

Ulaşım güvenliği de çok önemli bir sorun. Üç bakanlık bir araya geldi servis yönetmeliğini değiştirdiler, çok da güzel kriterler koydular. Ama okullar başladığı için uygulama tarihi 2018’e ertelendi. Şimdi hiç anlamadığımız bir sebeple yönetmelik değişikliği yapıldı ve 2019 yılına ertelendi.Bu ertelemeden kaynaklanan problemlerden ertelemeyi sağlayan İçişleri Bakanlığı sorumlu olacaktır.

► Sizden ve çalışmalarınızdan haberdar olmayan ama çocukları için kaygı duyan velilere eğitim-öğretim yılı başlangıcında çağrınız, mesajınız ne olur?
Velilerin okulda yaşanan her tür sorunun sadece kendi çocuğuna değil tüm toplumsal hayata yansıyacak sonuçlar doğuracağını kabul ederek, bu sorumlulukla hareket etmesi gerekir. Sadece doğurduğumuz çocuklara değil devletin koruması altına alınmış çocuklar dahil olmak üzere bu ülkedeki tüm çocuklara karşı sorumluluğumuz var. Bizim tırnak içerisinde sırça köşklerde yetiştirdiğimiz çocuklar da kendileri hayata atılıp sokağa çıktığında yok saydığımız sorunlarla, kesimlerle karşı karşıya gelecekler. Anne babalar çocuklarının ders başarısı dışında okulda olup bitenlerle de ilgilenmeli. Bunun için de mutlaka örgütlenmeleri gerekiyor. “Ben çocuğumu özel okula veririm, yurtdışına gönderirim, tanıdıklarım var istediğim okula kaydettiririm” anlayışıyla bireysel kurtuluşunu önceleyenler de sistemden kaynaklanan sorunları yaşıyor, yaşayacak. Örgütlenmek gerekiyor ancak şu da bir gerçek velilerin “çocuğum mimlenirse, deşifre olursa?” kaygısı ile çekinceleri var.

veliler-cocuklarina-sahip-cikmakta-kararli-511413-1.

► Eğitimde yaşanan , dikkati çektiğiniz sorunlar çocukları, gençleri nasıl etkiliyor? Veliler size neler aktarıyor?
Velilerin anlatımına ek olarak çocuklarımın arkadaşlarıyla zaman zaman bir araya geliyoruz. Ülkesinden, geleceğinden umudunu kesmiş bir nesil yetişiyor. Bunun tanığıyız. Veliler de aynı ruh halinde. Çocuklarını eğitim için yurtdışına göndermek isteyenlerin sayısı artıyor. Orada eğitim görenler de dönmek istemiyor çoğunlukla. Bu ülkenin çocukları neden kendi ülkelerinden bu kadar umutlarını kesmişler? Neden bu aileler çocukları için bu kadar kaygı duyan bir hale gelmişler? Aslında yandaş basında da görüyoruz zaman zaman büyük bir beyin göçünün olduğunu. Peki bunu tespit ediyorsanız bunun çözümünün çok basit olduğunu bilmiyor musunuz? İnsan doğduğu topraklardan kolay kolay vazgeçmez. Hayatınızı geride bırakıp gidemezsiniz. Göç etmek kolay verebilecek bir karar değildir. Ben hiçbir çocuğumuzun böyle bir duyguyu yaşasın istemiyorum. Çocuklarımız ülkelerinden umutlarını kesmesinler. Ben aslında gençlerden çok umutluyum. Bütün ötekileştirme çabalarına ve beyin yıkamaya rağmen şimdiki gençler ötekini çok kolay kabul ediyorlar.

***

► Dindar ve kindar nesil yetiştirme projesinin geri tepeceğini mi düşünüyorsunuz?
Bu projeyi hayata geçirmek isteyenlerin yaptıkları açıklamaları anımsayın. Deizmin hızla yayıldığını onlar söylüyor. Eğitimde dinselleştirme için müfredatı, sınav sistemlerini değiştirdiler. Bu süreçte imam hatipli gençleri izlemek lazım. O çocuklara çok fazla misyon yüklüyorlar, şöyle giyineceksin, böyle oturacaksın diye. “Siyasal İslamın başarılı olabilmesi için, sizin başarılı olmanız lazım” diye baskı yapıyorlar. Üstelik bu okullar da velilerin sınıfsal durumuna göre bölünmüş durumda. Akademik başarısı yüksek olan, siyaseten elit haline gelmiş kişilerin çocuklarının gittiği imam hatipler ve diğerleri... O çocuklara sürekli “gelecekte ülkeyi siz yöneteceksiniz, bunun ağırlığıyla davranın” telkini yapılıyor. Bu çocuklar kendi mahallerindeki ayrımı, burjuvazi-işçi sınıfı ayrımını çok net görüyorlar artık. Bu onların isyanının da başlangıcı olacak gibi geliyor