Maria Paez Victor 3 aydır Venezuelalıları barıştan mahrum bırakan şiddet içerikli eylemlere liderlik edenler, 2002’de Başkan Chavez’e yönelik darbe girişimini destekleyenlerle aynı kişiler. O kritik 48 saatte yaptıkları ilk şey 1999 Anayasasını feshetmek olmuştu. Şimdi ise aynı anayasayı savunduklarını iddia ediyorlar. Muhalefet son 18 yıldır Anayasayı kötüleyip duruyor. Anayasaya yönelik tepkileri o kadar derindi ki […]

‘Venezuela muhalefeti’  halka da muhalif

Maria Paez Victor

3 aydır Venezuelalıları barıştan mahrum bırakan şiddet içerikli eylemlere liderlik edenler, 2002’de Başkan Chavez’e yönelik darbe girişimini destekleyenlerle aynı kişiler. O kritik 48 saatte yaptıkları ilk şey 1999 Anayasasını feshetmek olmuştu. Şimdi ise aynı anayasayı savunduklarını iddia ediyorlar. Muhalefet son 18 yıldır Anayasayı kötüleyip duruyor. Anayasaya yönelik tepkileri o kadar derindi ki mecliste çoğunluğu kazandıklarında bile hükümetin ‘meşru olmadığını’ iddia ettiler, hukukun üstünlüğünü hiçe saydılar ve Yüce Divan’ın kararlarını görmezden geldiler. Meclisin asli amacının ‘Maduro’dan kurtulmak’ olduğunu ilan ettiler. Bu erdemli insanlar şimdi demokrasinin efendileri olduklarını iddia ediyorlar ve seçilen Kurucu Meclis’in tüm anayasa değişikliği tekliflerine karşı çıkıyorlar. Şimdi hükümete değil, bizzat halka muhalefet ediyorlar. Dananın kuyruğu şimdi kopacak.

Muhalefettekiler ekonomik sabotaj, şirketler eliyle kaçakçılık, para birimi manipülasyonu ve temel tüketim malzemelerinde stokçuluk gibi uygulamalara imza attılar. Otobanları kapattılar, içi hastalarla dolu bir doğum hastanesi de dahil olmak üzere kamusal binaları yaktılar, helikopterle Yüce Divan binasına el bombaları attılar ve hatta ‘Chavezci tipli’ esmer bir genci diri diri yaktılar. Şiddet yanlısı muhalefet kendi halkına yönelik ırkçı ve sınıfçı bir duruş benimsiyor, dış güçlerin ve Petrol sermayesinin emellerine hizmet ediyor. Hükümetle müzakere etmeyi talep ettiler ve Barış ve Diyalog Masası kuruldu. Masada iki eski Latin Amerikalı başkan ve eski bir İspanyol lider vardı. Sonrasında muhalifler müzakere etmeyi reddettiler ve Vatikan’ın da masada olmasını talep ettiler. Papalık elçisi geldiğinde ise yine de masaya oturmayı reddettiler. Papa Francis’in bizzat ifade ettiği üzere, müzakereler muhalefetin katılmayı reddetmesiyle çökmüştü. Başkan Maduro, ‘muhalefet hükümetle müzakere etmeyi reddediyorsa halkla müzakere etmek zorunda’ dedi ve anayasa değişikliği için Kurucu Meclis’i kurdu.

Muhalifler şimdi halkla yüzleşmekten korkuyor

Anayasanın 347, 348, 349 ve 350. maddeleri devlet başkanının anayasa değişikliği için Kurucu Meclis çağrısı yapma yetkisi olduğunu açıkça ifade ediyor. Sürecin meşruiyeti tartışmasız. Başkan Chavez de anayasanın ‘süregelen bir çalışma’ olarak değerlendirilmesi gerektiğinden söz etmiş, ortaya çıkan yeni olgularla başa çıkmak için değiştirilebilmesi gerektiğini söylemişti. Maduro şimdi anayasa değişikliğine gidiyor çünkü muhalefetin sokakta körüklediği şiddetin barışçıl yollardan çözülebilmesi için kalan son çare bu.

Anayasa değişikliğine ihtiyaç var çünkü 1999 yılında, Venezuela şu an olduğu gibi hükümete karşı duran ve güçlükleri alt etmek için yasama gücünü kullanmayı reddeden bir Kurucu Meclis ile karşı karşıya değildi. 1999’da ülkenin batı sınırında paramiliter güçler kol gezmiyordu, sokaklarda masum insanları öldüren teröristler yoktu, ülke ekonomisine yönelik ekonomik ve finansal savaş yürütülmüyordu, petrol sonrası dönemin ekonomik yapısı tartışılmıyordu, devlet memurları suikasta uğramıyordu, muhalefet liderleri sokakta şiddeti körüklemiyordu, Adalet Bakanı suçların cezasız kalmasını alenen desteklemiyordu, parlamenter dokunulmazlığı açık açık suiistimal edilmiyordu ve yetkililer dış güçlerin hükümeti devirmek için müdahalede bulunmasını talep etmiyordu. Ülkenin ve gezegenin karşı karşı kaldığı çevresel ve iklimsel tehditler 1999’da gündemde bile değildi. Şimdi bunlar, ülkenin güvenliğini tehdit eden ciddi meseleler halini aldı.

Kurucu Meclis’in üyeleri 30 Temmuz’da doğrudan gizli oylamayla seçilecek ve seçim usulsüzlüklerini engellemek için elektronik, basılı ve dijital güvenlik mekanizmaları kullanılacak. Eski ABD Başkanı ve Nobel Barış Ödülü sahibi Jimmy Carter bu seçim sistemini ‘dünyanın en iyisi’ olarak nitelendirdi. Muhalefet propagandası anayasa değişikliklerinin ‘Maduro’yu ölene kadar başkan yapacağı’ yönünde absürt iddiaların propagandasını yapıyor. Bunlar düpedüz yalan. Teklif edilen değişiklikler başlıca 9 bölümü kapsıyor.

♦ Barış Mekanizmaları: şiddete başvuranlarla mücadele, adalet mekanizmalarının yeniden tesisi

♦ Üretken ve çeşitli bir ‘petrol sonrası’ ekonominin desteklenmesi, ekonomik savaşa yönelik savunma mekanizmaları oluşturulması

♦ Yoksullukla mücadele programlarının ön plana çıkarılması, devletin sosyal yatırımlarının güvenceye alınması

♦ Adalet, güvenlik ve koruma sisteminin yeniden tasarlanması, önleyici-araştırmacı polislik ve ceza sisteminin desteklenmesi; tecavüz, adam kaçırma ve cinayet suçlarına karşı daha sert cezalar; teröristler, paramiliter gruplar, uyuşturucu kaçakçıları ve cezasızlık ile mücadelede iyileşme

♦ Topluluk konseyleri ve komünler vasıtasıyla katılımcı demokrasinin güçlendirilmesi

♦ Venezuela’nın bütünlüğünü korumak için bağımsız dış politikanın tesisi

♦ Venezuela’da çok kültürlü ve sanatsal-kültürel çoğunluğa dayalı yeni bir kimliğin ve inancın geliştirilmesi

♦ Gençlerin geleceğini ve kültürel haklarını, eğitimlerini, emeğini ilgilendiren sosyal yakların güvenceye alınması

♦ İklim değişikliğiyle mücadele ve gezegenimizdeki yaşamın korunması
Venezuela’nın önündeki en büyük güçlük, uluslararası güçlerin ülkede muhalefete ve paramiliter güçlere destek vererek hükümeti devirme girişiminde bulunma ihtimali. ABD’deki petrol lobisi ve müttefikleri Venezuela’da bulunan ‘dünyanın en geniş petrol rezervlerinin’ kontrolünü ele geçirmek istiyorlar.

VENEZUELA’YA YÖNELİK ULUSLARARASI ŞEYTANLAŞTIRMA KAMPANYASININ MERKEZİNDE BU VAR: VENEZUELA’NIN PETROLÜNÜ İSTİYORLAR.

Dışişleri Bakanlığı’nın başında eski bir Exxon Mobil yöneticisi varken ‘Venezula tehdidi’ epey ön plana kondu. Venezuela’nın varlıklı üst sınıfları bağımsızlıktan bu yana oynadıkları rolü sürdürüyorlar: Baskın küresel güçlere yalakalık ediyorlar. Onların yurdu ‘para’ ve devlete akan petrol gelirinin kontrolünü istiyorlar.

Venezuela’yı 40 yıl boyunca yönettikleri dönemde Marşal Yardımlarının 15 katına denk gelen bir meblağı cebe indirdiler.

Venezuela’da Bolivar Devrimi’nin 3 temel gücü var:

♦ Insanları, onların haklarını, egemenliğini, katılımını, demokrasiyi savundukça, herkes için eşitlik ve sosyal adalet için çalıştıkça hükümet daima destek alacaktır.

♦ Başkan Chavez silahlı kuvvetleri dönüştürdü – artık görevleri baskı aracı olmak değil, Bolivar’ın özgürlük ordusu olarak halkı ve anayasayı korumak.

♦ Venezuela; ALBA, Petrocaribe, Telesur, UNASUR ve CELAC gibi petrol birliklerinin gerçek dostu olduğunu kanıtladı. Bu bölgenin ayrılmaz bir parçası ve bekasının hem Latin Amerika, hem Karayipler için büyük önemi var. Ülke Rusya, Çin, Hindistan ve Avrupa’nın bazı bölgeleriyle güçlü ilişkiler geliştirdi. Artık yalnız bir ülke değil. ABD’nin askeri üstünlüğü tartışmasız olabilir ancak Venezuela’ya doğrudan saldırmak, ABD için ülke içinde ve uluslararası seviyede ciddi sonuçlar doğuracaktır.

Muhalefet çoğunluğun, silahlı kuvvetlerin desteği olmadan ve uluslararası aktörlerden yardım almadan hükümeti deviremeyecektir. Mantıklı bakış açısı bunu söylüyor. Ancak ABD İmparatorluğunun başında tehlikeli derecede cahil ve tutarsız bir başkan var ve bu kişi muhalefeti silahlandırmak için bir çılgınlık yaparak ülkeyi iç savaşa sürükleyebilir – bunu yaparken Kolombiya’nın askeri gücünden faydalanmayı düşünebilir. İspanyol İmparatorluğu da Venezuela halkının iradesini ve dayanıklılığını pek çok kez hafife almıştı. Neticede onlara boşun ‘el bravo pueblo’ denmiyor.

Çeviren: Fatih Kıyman
Kaynak: Counterpunch