Ver siparişi al bebeği

TİMUR AKKURT timur@teknosafari.com

Anlatacağım hikâye, bir gelişme gibi görünse de benim hiç hoşuma gitmedi. Teknolojinin, bilimin hassas sınırlara girdiği, insanlığın olağan seyrini bozacağı tehlikeli bir noktadayız.

Gen kopyalama, yani klonlama alanında öncü çalışmalarıyla tanınan Prof.Dr. Tony Perry, artık farelerde DNA’nın döllenme anında neredeyse hatasız bir şekilde değiştirilebildiğini söyledi. Son iki yıl içinde alınan bu yol sonucunda, isteğe göre bebekler üretmenin artık bilimkurgu olmaktan çıktığını açıkladı.

Genetik yapısıyla onanmış olan bu bebekler istenilen şekilde dünyaya gelebilecek. Bu bebeklerin güzel, akıllı ve hastalanmamak için programlanmış şekilde dünyaya gelebileceğini ve bunun bir film olmadığını bilmek gerçek bir kâbus. Bu konunun teknik detaylarına fazla girmek istemiyorum ancak çok kısaca ne yapıldığını anlatayım. Fareler üzerinde yapılan son çalışmalarda; tam sperm ile yumurtanın bileştiği anda DNA’da, moleküler bir makas ve bu makasa tam olarak nereyi kesmesi gerektiğini gösteren bir yön tayin cihazı ile kes, yapıştır yöntemi yapılıyor. Bu ne demek, sizin fiziksel özelliklerinizin yüklü olduğu alanı kesiyorlar, daha iyi bir genetik yapıyı onun yerine yapıştırıyorlar. Bunu zeka, vücut direnci gibi bölümlerde de uygulayarak mükemmel(?) Hale getiriyorlar. Perry şimdilik isteğe göre insan yapmanın kurgu olduğunu bunun çok yakında olabilecek bir şey olmadığını söylemesi açıkcası beni çok rahatlatmadı. Fareler üzerinde yüzde 100 başarı ile yapılabiliyor olması bunun pek yakında yapılabileceği hissi veriyor. Bu arada ilk klonlanmış koyun Dolly sonrasında bu haberler, detaylar farkındaysanız bıçak gibi kesildi. Bununla ilgili benim kafamda birçok komplo teorisi gelişti. Bu konularda çok net ve sert tepkileri anında veren Vatikan bakalım ne yapacak göreceğiz.

Şimdi bu konuda neden ben de tepkiliyim biraz onu açıklayayım.

Öncelikle bu tartışmalar başladığında hatırlarsanız ilk çıkan haberlerden bir tanesi artık bebek sahibi olmak için erkeklere ihtiyacın kalmamasıydı. Şimdi kadına da kalmayacak. Sonuç! Çok belli, bir kafe gibi dizayn edilmiş mekâna gideceğiz, önümüze bir menü koyacaklar. Başlayacağız bakmaya..

   Siz: “Mmm sarışın, çekik gözlü, minyon olsun, hastalıklara ekstra direnç ekleyelim, hafif dişlek evet sanırım bu kadar yeterli, bütçemi çok aşmak istemiyorum.”

 Garson... Pardon uzman: “Efenim isterseniz küçük bir farkla çello çaldırabiliriz, akşamları canınız sıkılmaz.”

- “Aaa bak bu iyi fikir ama hazır eliniz değmişken Mozart paketini de yükleyin ben sonra uğraşmayayım çok anlamam bozarız falan...”

  Ekstra servis sürenizi 10 bin dolar farkla ergenlik sonrasına kadar uzatabilme imkânınız var...

Diyaloglar saçma geldi değil mi? Gelmesin! Gidişat bu yönde. Ve bence bu, kesinlikle gidilmemesi gereken yol. Gerçekten insanlıktan çıktığımız an bu olur. Düşünsenize bunlar büyüyüp evlenecekler. Evlenirken birbirlerinin prospektüslerini mi okuyup uyumlu olup olmadıklarına bakacaklar. Yanlış seçimde donanım çakışması mı olacak ya da küçük bir güncelleme ile sorun mu çözülecek!

Bilimin, tıbbın gelişmesi hastalıklara çare bulması, hastalanmamak elbette önemli. Ama bazen grip olmak da lazım. Üç gün evde dinlenip televizyon seyretmek de güzel ya da siz hastayken eşinizin, annenizin sıcak bir çorba yapıp size içirmesi. Bunlar bizim insanlığımızın en güzel tarafları değil mi?

Şuna varım! Kanser olmak geçekten çok tatsız bir durum. Bunun tedavi süreçleri hem hastayı hem yakınlarını aşırı yıpratıyor ve üzüyor. Kemoterapi, kanserli hüclerin yanında içimizi dışımızı yakıyor. Bununla ilgili geliştirilen minicik robotları içimize atsınlar, onlar gidip sadece kanserli hücreleri bulup yok etsinler görevleri bitince sindirim sisteminden dışarı çıksınlar. Bununla ilgili Kalifornia Üniversitesi’ndeki bilim insanları çok faydalı bir deney gerçekleştirdi. Çok ufak boyutlardaki mikroskobik motorları olan bu mini robotlar bir farenin mide zarının içine çok ufak zerreler ile ilaç verdiler. Mide ülseri ile nokta atış bir mücadele başarıyla ulaştılar. İşte bilimin güzel tarafı. Daha fazla kurcalanmayalım lütfen!