Gastronomi ile seyahat notlarını harmanlayan Ufuk Kaan Altın, dördüncü kitabı 'Merhaba Cancağızım/Ya sou vre!' ile yine okuyucunun karşısında. Yazar, karşı kıyıya lezzetli bir yolculuk vaadinde bulunuyor

'Ya Sou Vre' Yunan Adaları

Merhaba Cancağızım/Ya sou vre! bir gastro-seyahat kitabı. Nasıl doğdu fikir?

Seyahat yazılarım da çoktur geçmişten beri baktığınızda. Çoğunlukla da seyahat notlarını gastronomiyle birleştirmeyi tercih ettiğim görülecek ama bunu bir kitapta toplama fikri geçen yaza kadar yoktu aklımda açıkçası. İlk kez 2011'de tanışmıştım Yunan Adaları ile. İlk gittiğim ada, Girit'ti. Takip eden iki yılda altı adaya ulaştım. İşte o zaman bu seyahatleri kitaplaştırma fikri doğdu biraz yavaş da olsa. Geçen yaz önce haziranda, ardından da eylül sonunda iki büyük tur düzenleyip 15 adayı tamamladım. İnsanlar tanıdım, öyküler biriktirdim. Bol bol fotoğraf çektim. Yemek fotoğraflarının neredeyse tamamı bana ait. En kolayı oturup yazmaktı. Keyif aldım. Umarım okuyucuya da vermek istediğim sıcaklık geçer.

»Nasıl bir kitap çıktı ortaya? Sonuçtan memnun musunuz?
Mylos Kitap etiketiyle çıktı 'Merhaba Cancağızım.' Önce Türkçe, ardından da İngilizce olarak basıldı. Dediğim gibi ilk üç kitabım 'Benim Güzel Lokantalarım', 'Meyhanedeyiz Yine Bu Gece' ve 'Balıklama'da olduğu gibi yine gastronomi temelli bir kitap bu da ama aynı zamanda kapsamlı bir rehber özelliğini taşıyor. 15 adada, toplam 30 lokantayı tanıtıyorum. Birer restoranı da birkaç cümleyle anıyorum. Yazıya giriş noktam, adanın tarihi oluyor. Yemekten sonra mutlaka görülmesi gereken yerlere gidiyoruz. Plajları dolaşıyoruz. Konaklama ve ulaşım seçeneklerinden bahsediyorum. Sonunda da o adaya özgü lezzetleri sıraladığım 'tatmadan dönme' köşesiyle yazıyı tamamlıyorum. Sonuçtan memnunum, basit değil kapsamlı bir rehber hedeflemiştim, oldu.

'2016 kayıp yıl, devamı da gelecek'
»Türk turizminin durumu malum. Ne dersiniz bu konuda?

Söze turizmcilerimizin en hafif tabiriyle 'talihsiz' saydığım açıklamalarıyla başlayayım. Harika doğal kaynaklarımız var, her köşeden tarih fışkırıyor, medeniyetlerin beşiğiyiz diye övünüyoruz ama güzellikleri talan etmek için adeta birbirimizle yarışıyoruz. Ne doğru düzgün hizmet veriyoruz, ne yurttaşımıza insan gibi davranıyoruz. Sonra da kalkıp Türk turistin yurtdışına gitmesini caydırmaya, insanları engellemeye çalışıyoruz. Önce kendimizi düzeltelim, bindiğimiz dalı kesmeyelim, sonra başkalarına dil uzatalım. Turizmcilerimiz durumun ciddiyetinden uzak. Bu yaz battık, gelecek yaz ve sonrasında da umut ışığı yok. Bu politikalarla, bu insan malzemesiyle olacağı da yok. Hem kötü hizmet vereceksin hem de dünyanın parasını isteyeceksin. Üstelik, yurttaşlara ikinci sınıf insan muamelesi yapacaksın. Sonra da yakınacaksın. Bu Türkiye'ye özgü bir durum. İnsan mutlu olduğu, güzel hizmet gördüğü yere gider. İstisnalar tabii ki var ama sayıları çok az. Dolayısıyla önce kendimizi düzelteceğiz, gerisi gelir.

Çok daha çeşitli, daha lezzetli
»Yunan dostlarımız neyi iyi yapıyor peki?
Bir kere bizden çok üstünler, hem hizmet hem de lezzet anlamında. Saygılılar, hırslarından arınmışlar. Samimi, candan, dürüst, rahat insanlar. O rahatlık size de geçiyor. Hayat aheste akıyor zaten adalarda, siz de parçası oluyorsunuz. Dertleri çok para kazanmak değil. Yine gittiğimde aynı tavernaları, aynı otelleri bıraktığım gibi bulacağımı biliyorum. Hırslarından arınmışlar. Kendi dünyalarında mutlular. İnsanca yaşıyorlar. Bir de deniz ürünleri hem çok çeşitli hem de daha lezzetli bize göre. Arada uçurum var. Oradaki malzemeyi bizde çok zor bulursunuz. Hadi buldunuz cüzdanınız boşalır. Bu zenginliğin kaynağı, bizim gibi denizi talan etmemeleri. Balık olmadan yok olacaklarının farkındalar çünkü.

Yazarın favorileri
»Politik bir yanıt vermeyeceğinizi umarak en beğendiğiniz ada ve lokantaları sorsak, ne dersiniz?
Meis, Meis, Meis. Ziyaret ettiğim adalar arasında en beğendiğim o. Bize en yakın olanı, en küçüğü aynı zamanda. Kaş'a yarım saat, bilemediniz 35 dakika mesafede. Buradaki tavernam, Alexandra's. Simi de beğendiğim adaların başında geliyor. Manos da olur, Pantelis de. İkisi de lezzetli, işbilir tavernalar. Nisiros, Leros ve Yunan Adası'na benzemeyen Yunan Adası Siros ilk beşi oluşturuyor. Restoran tavsiyeleriyse şöyle: Rodos'taki Hatzikelis, Kos'taki Barbouni ve Nick the Fisherman, Nisiros'taki Bacareto ve Afroditi, Sakız'daki Karavela, Siros'daki Allou Yialou ve Leros'taki Mylos bende iz bırakan yerler.

» Yeni kitaplardan bahsedebilir miyiz? Neler yapıyorsunuz?
Öncelikle 'Merhaba Cancağızım'ı geliştireceğim. Yaz sonunda yeni bir adalar turu planlıyorum bu amaçla. Bir de Yunan Anakarası'nı dolaşmak istiyorum. Baharı bulur. Lokanta kitaplarına da ara vermeyeceğim ama planlı bir konu yok henüz. Beni en çok heyecanladıran gelişmelerden biriyse bir televizyon işi son dönemde. 32. Gün TV için kültür-sanatı gastronomiyle buluşturduğum 'Müdavim' adında bir program çekiyorum.

»Kurucularından olduğunuz Mylos Yayın Grubu'nu anlatın. Neler yapıyorsunuz?
Mylos Yayın Grubu'nun bünyesinde Mylos Kitap dışında, sadece polisiye basan Labirent Yayınları, kadına odaklanan, yazar kadrosunun çoğunluğunu kadınların oluşturduğu Pulbiber Dergi ve Türkiye'nin ilk ve tek polisiye kültür-sanat dergisi 221B var. Bir de yazar adaylarına, yazar ve yayınevlerine editörlük, çeviri ve baskı desteği verdiğimiz Yayıncılık Laboratuvarı'nı (YayLab) yönetiyoruz. Ekimden beri 20 civarında kitap çıkardık. Pulbiber, 10. sayıya ulaştı, 221B'nin ise 4. sayısı çıkmak üzere.
Ya sou vre!': Merhaba, selam