Yandaşlar seçim öncesi birbirine girdi

AKP bültenlerinden Yeni Şafak gazetesinin hafta başında başlattığı “Bu çağrıya siz de katılın" kampanyası yandaş yazarlar arasında kavga çıkardı. AKP’ye yakın Sabah gazetesinin yazarı Haşmet Babaoğlu, Yeni Şafak’ın çağrısını çok sert bir dille eleştirdi. Yeni Şafak yazarı Faruk Aksoy da yanıt yazdı.

Babaoğlu, 20 Ekim Salı günü köşesinden; "Dünya sisteminin merkezi, İstanbul sermayesi, eski ana akım medya ve kişisel rahatını bozmadan iktidarı değiştirme yollarını arayan sosyal kesimler gönüllerini çoktan koalisyon fikrine kaptırdılar. 'Vakit tamamdır, AK Parti'nin de kıvama gelmesi yakındır' kafasındalar. Eh, sermaye tarafından teçhizatlandırılmış muhafazakâr tuzluklar da hazır ve nazırsa... Koalisyon için çalışmaları derinleştirme zamanı gelmiştir, diye düşünmeleri normal sayılmalı” diyerek Yeni Şafak'ı eleştirdi.

Babaoğlu şöyle devam etti:

“Son tabloya bir bakın...

Birdenbire muhafazakâr ekranlarda CHP tabanına gönderilen sevgi mesajları...

Neymiş, "Ah şu eski siyaset elitleri ve CHP yöneticileri olmasa, taban çok değişmiş, harikaymış!"

Rüya mı görüyorlar? Yoksa inceden hesaplara dayanan hayaller mi kuruyorlar?

Derken kampanyalar, çağrılar...

Memleket için herkes uzlaşmalıymış, gerilimi azaltmak gerekirmiş...

Kimlerle? Paralel kuklası olanlarla da mı? HDP'nin şahinleriyle de mi? Sermayenin halk düşmanlığıyla sivrilmiş kesimleriyle de mi? Şaka mısınız arkadaş!

... Erdoğan'ı destekliyor görünüp koalisyon inşaatı için zemin çalışmalarına şimdiden başlayanlara şüpheyle yaklaşıyorum.” ifadelerini kullanarak, “Malum kesimlerin koalisyon pazarlamasının tamamen Cumhurbaşkanı'nı pasif alana itme hedefine odaklandığını görmememiz mümkün mü!”

YENİ ŞAFAK’TAN YANIT

Yeni Şafak yazarı Faruk Aksoy, Haşmet Babaoğlu’nun eleştirilerine bugünkü yazısında yanıt verdi. “Haşmet Babaoğlu'nu, Uhut Savaşı'ndan önce müşriklerin yaptığı hazırlığı, Medine'ye gelip haber veren sahabiye benzettim önce” diye yazan Faruk Aksoy, "Fakat, Sabah'taki köşesinde; “Böyle giderse, sen de kaybedersin” şeklinde bir tehdit icat edip, sonra da Yeni Şafak'ın, bu tehdide 'boyun eğdiğini' ima etmesini anlamadım” ifadelerini kullandı.

Aksoy’un yazısı şöyle:

“Yeni Şafak, yeni haftaya girerken; “Herkes sözünü söylesin, başka Türkiye yok” dedi.

Genel yayın yönetmeni, İbrahim Karagül de, Pazartesi günü; “Türkiye için konuşun ve bu çağrıya siz de katılın” özetiyle toparlanacak bir yazı yazdı.

Gazete, internet sitelerine düşer düşmez, Haşmet Babaoğlu, “konuşalım” çıkışının hatalı olduğu söyledi.

Gerekçesini de şöyle açıkladı; “Spotu okuyun, bu tabloyu kimler böyle tarif ediyor, düşünün, ne demek istediğimi anlarsınız…”

Pazartesi gününden beri düşünüyorum, aklıma gelen ihtimalleri aşağıya yazdım.

Bakalım, Haşmet Babaoğlu'nun, bizim gazetenin çağrısıyla benzerlikler gösterdiğini söylediği 'tablo sahiplerini' yakalayabilecek miyim?

-Birinci sıraya, Gülen Cemaati'ni, ya da son dönemde kendilerine yakıştırılan adla 'Paralel' yapıyı koyuyorum.

“Herkes, sözünü söylesin” diyen, Yeni Şafak'ın, tarihi çağrısıyla benzerlikler gösteren, Zaman Gazetesi'nin, bir ara reklamlarında kullandığı; “Zaman, kardeşlik zamanı” sloganı mı, Haşmet Bey, bunu kastetmiş olabilir mi, olabilir…

-İkinci sırada, daha önce Ak Parti'de, siyaset yapmış, önemli görevler ifa etmiş ama son dönemde, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, partiyi tek başına yönettiğini iddia edip, sürekli eleştirenler safına katılmış, Ak Partililer var.

Bu isimlere, Abdullah Gül ve Bülent Arınç da dahil, ama Abdüllatif Şener dahil değil mesela.

Erdoğan'ın, cumhurbaşkanlığını eleştiren, Abdullah Gül ve Bülent Arınç; “Herkes sözünü söylesin” çağrısını daha önce yapmış olabilirler mi, evet olabilirler ama “Türkiye'nin, birikimi” olduğunu söyleyen bir gazetenin yaptığı tarafsız çağrıya benzer mi, ve Haşmet Bey de, Yeni Şafak'tan önce tabloyu tarif edenlerin, bu “küskünler” olduğunu söylemiş olabilir mi, bunu da düşünelim…

-Üçüncü sıraya, Ak Parti'yle, şartlara göre yakınlaşan ve uzaklaşan 'malum medyayı' koyuyorum.

Türkiye için herkesin sözünü söylemesi gerektiğini ve herkesin sözüne saygı duyulacağını, bu medya söylemiş olabilir mi?

Eğer söylediyse, biz neden duymadık, yok duyduysak, bu çağrıya neden kulak vermedik, bunu da şeddeleyelim…

-Dördüncü sıraya, AB'yi, ABD'yi, ya da 'üst akıl' diye tarif edilen merkezleri koyuyorum.

“Türkiye için herkes konuşsun, yeni bir dil kurulsun” diyenler, bunlar olabilir mi?

Daha önceden, Türkiye'ye; “Sakin olun ve birleşin” demişler midir, bilemiyorum, ama bu ihtimalin Haşmet Bey'in, benzerlik kurduğu 'spot tablocuları' olduklarına dair kuvvetli şüphelerim var…

-Son bir madde var, bunu söylemek istemezdim ama Yeni Şafak'ın, tarif ettiği tablonun aynısını tarif edenler, PKK'lılar, ya da HDP'liler olabilir mi?

Yani Haşmet Bey, PKK terör örgütünün “Başka Türkiye yok” çağrısına tanıklık etmiş olamaz, değil mi?

Yoksa, HDP, PKK'dan, farklı düşündüğünü ispatlamak için yalandan da olsa “Başka Türkiye yok” dedi mi daha önce, bilemiyorum, ben hiçbir yerde görmedim.

Haşmet Babaoğlu'nu, Uhut Savaşı'ndan önce müşriklerin yaptığı hazırlığı, Medine'ye gelip haber veren sahabiye benzettim önce.

Uyardı, konuşma davetinin yanlış olduğunu söyledi, Yeni Şafak'ın, çıkışının, bu zamanda doğru olmadığını yazdı, hepsini anladım.

Fakat,

Sabah'taki köşesinde; “Böyle giderse, sen de kaybedersin” şeklinde bir tehdit icat edip, sonra da Yeni Şafak'ın, bu tehdide 'boyun eğdiğini' ima etmesini anlamadım.

Yeni Şafak, 19 Eylül 1994 yılında, 1145 asker şehit edildiği için, 992 vatandaş katledildiği için kuruldu biraz da.

Yeni Şafak, Türkiye siyasetini dörde bölüp, her parçayı bir öğünde yiyenlerin boğazına yapışmak için kuruldu biraz da.

Yeni Şafak, muhafazakar siyasetçilerin “vizyonumuz ve misyonumuz” dediği şeyleri halka anlatmaları için kuruldu biraz da.

Ve bugün, Yeni Şafak, “yirmi bir” yıl önce olduğu gibi, Türkiye'yi, kırılmaktan, parçalanmaktan, iç savaştan korumak ve geleceğe taşımak için büyük bir iletişim hattı kuruyor, herkesin birbiriyle konuşması gerektiğini söylüyor ve aslında ülkenin ihtiyacından dolayı, “kendini” yeniden kuruyor.

Bu kampanyayı “geri çekilme” olarak anlayanlar, “Erdoğan karşıtlığı” gibi okuyanlar, “Ak Parti propagandası” gibi görenler oldu, hepsini anladım da, Haşmet Babaoğlu'nun, Yeni Şafak'ın, niyetini anlayıp anlamadığını anlayamadım doğrusu…”

HAŞMET BABAOĞLU YİNE HEDEF ALDI

Sabah yazarı Haşmet Babaoğlu bugünkü yazısında da Yeni Şafak’ın kampanyasını isim vermeden eleştirdi. Toplumdaki kutuplaşma için “Bu kampanyayı sahaya süren iç ve dış odakların cibiliyetini bilenler için problem yoktu! Kulağımızı tıkar geçerdik. Olmadı dayanır, katlanır ve işimize gücümüze bakardık. Nitekim öyle yaptık.” diye yazan Babaoğlu, yazısının ilgili bölümünde şöyle yazdı:

“Ama işin bir başka tatsız yanı ortaya çıktı: Bazı muhafazakârlar bu şirret dilden ürktü, ürkütüldü. Endişeler birbirini izlemeye başladı: "Yoksa yanlış mı yapıyoruz; memleket elden mi gidiyor; daha fazla arıza çıkmadan bir uzlaşma yolu bulsak mı?"

Siyasi kıpırdanmalar, kulisler, arkadan ittirmeler derken, üzerine 7 Haziran seçim sonuçları gelince...

Tablo tamamlandı formül dile geldi...

Madem kutuplaştık, o halde uzlaşalım.

Madem gerildik, o halde gevşeyelim.

Peki nasıl?

Koalisyon yaparak...

Tamam, anlıyorum da beyazlarla aynı havaya giren esmerlere ne oluyor be kardeşim!”