Meslektaşlarım arasında çok konuşulup tartışılan başta gelen soru: Yanıltıcı ya da yanlış yönlendirici bilgi, söz ya da görüntü olursa ne yapmalı?

Yanıltıcı bilgi olursa ne yapmalı?

Dizilerde ya da filmlerde ruh sağlığı, ruhsal bozukluklar ya da tedavileri ile ilgili anlar ya da öyküler olduğunda dikkat kesiliyoruz. Meslektaşlarım arasında çok konuşulup tartışılan başta gelen soru: Yanıltıcı ya da yanlış yönlendirici bilgi, söz ya da görüntü olursa ne yapmalı? Derneklerimizin toplum sağlığını gözeterek görüşünü ve tavrını koyduğu belirgin sağlık riski yaratan durumları bir yana koyalım (daha uzunca ele alınmalı). En çok klinik uygulama standardına uymayan yaklaşımların standartmış gibi gösterilmesi meslek alanımızla sınırlı kalmayıp geniş topluma da yayılan bir tartışma yaratıyor. Bilimsel ya da klinik standarttan uzak biçimde ele alınan herhangi bir konu, bir mesleki uygulamanın alanına amatörce ve en nihayetinde gerçek hayatta kimsenin kılavuz edinmeyeceği biçimde girilmesi olarak görülebileceği gibi, ciddi ve standart bir mesleki eğitim almış kişilerin yaptığı uygulamaları değersizleştiren ya da mesleki uygulama standartlarını gevşekleştiren sonuçları ile ilgili kaygılar ağır basabilir. Bazen görüp geçebilir, bazen de ‘yok artık’ diyebiliriz.


Psikiyatr ve psikolog psikoterapistlerin en son ‘dizilim’ dizisindeki tepkisine anlam veremeyenler arasında pastasından pay vermek istemeyen bir meslek grubunun gayretkeşliği veya o kadar da önemli olmayan bir konuda gereksiz bir ‘bilimci’ standart empoze etmesi şeklinde görüşler yaygın. Başka meslek gruplarının da (hukuk, cerrahi, emniyet, ordu, sanat, vb) kendi alanlarının yanlış temsil edildiği, riskli ya da yersiz uygulamaların normal ya da standartmış gibi algılanmasına yol açıldığı gibi gerekçelerle filmlere veya başka eserlere tepki duyduğunu hatırlıyorum. Aynı şekilde, başkalarının özellikle mesleki alanlardaki tepkilerini aşırı bulsak bile, örneğin, film veya diziler tarihsel gerçekleri eksik ya da yanlış aktardıklarında, gerçek hayatta ve pratik uygulamalarda olduğundan çok farklı bir dünya yarattıklarında, her birimiz ucu kendi önemli ya da değerli bildiğimiz bir konuya dokunduğunda tepkisiz kalamıyor, en azından söyleniyoruz.

Bu karikatürü yaparken de ben acaba Freud’un ‘hatırasına saygısızlık’ ile ya da ‘dizilim’i yanlış aksettirmekle (gerçek dizilim bu değil!), en kötüsü, ruh sağlığı alanındaki yanlış veya yersiz uygulamaları meşrulaştırmakla, eleştirilebilir miyim diye düşündüm. En az 1 kişinin böyle düşünmesi ya da söylemesi mümkün. Hatta bu yazıyı hiç okumadan yorum yazacak olanlar arasında ‘Hocam siz dizilim tekniğini destekliyor musunuz’, ya da ‘Psikanalizde dizilim var mıymış’, ‘Anlamadığınız konuda konuşmayın’, ya da ‘Zaten her şeye karşı çıkıyorsunuz, takibi bırakıyorum’ (ben de Davos’a gelmiyorum dercesine:) diyenler olabilir. Ciddi bir risk alıyorum anlayacağınız:)

Bunu yadırgamamayı öğrenmek, bir ilk adım. İnanın kolay olmuyor:))

Peki, ben ne dedim?

Düşünmeden bir şey söylemeyelim,

Her söylediğimizden bir yarar doğması gerekmez, ama söylediğimizden zarar doğmamasını gözetmek öncelik.

Kızdırmak, sinirlendirmek ise zarar sayılmaz. Güldürmek de yarar sayılabilir bu arada.

Rahatsız edici olan ile zarar verici olanı karıştırmasak iyi olur.

Neyi neden rahatsız edici bulduğumuzu araştırmak da bir ‘kendini keşif’ projesi olabilir.