İran’ın yaptırım endüstrisi, ABD’deki silah lobisine benziyor. ABD’de her yıl yüzlerce insan, silah satıcıları para kazansın diye ölüyor. Silah bulundurma kurallarını sıkılaştıracak tüm girişimler kongrede bloke ediliyor.

Yaptırım endüstrisi
İran’da halk ekonomik krizi protesto etti. (Fotoğraf: AA)

Kourosh ZIABARI

Bilhassa gençler olmak üzere birçok İranlı ülkenin neden halen ekonomik yaptırımlar altında belinin büküldüğünü merak ediyor. Nükleer enerji tartışmaları yirmi sene önce başladı ve dünyanın geri kalanıyla masaya oturup çözüm üretilmesi neden mümkün olmadı, insanlar merak ediyor.
Krizin ilk günlerinde İranlılara sokağa çıkıp “nükleer enerji haktır” demeleri söylendi. Şimdi ise insanlar her şeyi kökten sorguluyorlar. Nükleer enerji meselesi ülkenin tüm kaynaklarını yutan bir kara delik gibi. Yaşanan zorlukların karşısında, parmakla gösterilebilecek bir “kazanç” yok. Yaptırımların ekonomik maliyeti de hesaba katıldığında, İslam Cumhuriyeti’nin nükleer enerji macerasının ülkeye maliyetinin 500 milyar dolar civarında olduğu tahmin ediliyor.


İran’a uygulanan yaptırımlar yıllar içinde dallanıp budaklandı ve yaptırımların kapsamını baştan aşağı çözümlemek, yaptırımları uygulayan taraflar için bile güç bir hale geldi. Yaptırımlar İran ile iş yapan herkesi ilgilendiriyor, ülke dışında yaşayan ya da ülke dışına seyahat eden İranlıların da hayatına doğrudan etki ediyor.

HER ALANDA KET VURUYORLAR

Mesele artık sadece İran devletiyle ticareti engellemek, ülkenin dolar rezervlerini eritmek, petrol ve gaz sektörlerini çökermek, bölgedeki etkisini azaltmak ve askeri kabiliyetine ket vurmak da değil. Uygulanan ambargo sıradan İranlıların hayatlarına ırkçılık, göç haklarının ellerinden alınması, hizmetlerden mahrum bırakılma, eğitim ve iş fırsatlarından dışlanma gibi şekillerde etki ediyor.

Ülke içinde ilaç bulmak, düzgün toplu taşıma kullanmak, düzgün bir konutta oturmak, emniyetli bir şekilde havayolu kullanmak, güvenilir bankacılık sistemine erişmek gibi konular 85 milyon İranlı için her gün mücadele konusu.

İslam Cumhuriyeti’nin nükleer geleceğinin önünü kesmek ve Orta Doğu’da silahlanma yarışı yaşanmasına engel olmak için ABD ve müttefikleri olabildiğince kapsamlı yaptırımlar yürürlüğe koydular. Beklenti, İslam Cumhuriyeti’nin bu planları bir kenara bırakmasıydı.

SORUMSUZ DEVLET POLİTİKASI

Fakat yaptırımlar zamanla öyle kapsamlı bir hal aldı ki, adeta amaçtan uzaklaştılar. İlk etapta bol miktarda insan hakları ihlaline yol açtılar. Sonrasında ise İran’ın “olumsuz” davranışlarına engel olmak yerine, nükleer ilerleme programını daha da hızlandırdılar ve ülkeyi “sorumsuz bir devlet” gibi hareket etmeye teşvik ettiler.

Her şeye rağmen, yaptırımların sürdürülmesinde ve siyasi hamasetin sürmesinde çıkarı olan İranlılar var. Ülkedeki “yaptırım endüstrisi” ülkenin yalnızlığından ve uluslararası rekabetin dışında yer almasından kazanç sağlıyor.

Küresel finans sisteminden dışlanan İran ekonomisi, ithalat için kayıt dışı kanalları kullanıyor. Ülkeye bir senede 7 milyar dolarlık otomobil ya da ev eşyası yedek parçası ve sigara sokuluyor. Kaçak ithalat pazarının toplam hacminin senelik 12 milyar dolar olduğu düşünülüyor.

İran parlamentosunun 2020 yılında hazırladığı bir rapora göre kaçak ithalatın yüzde 95’i resmi limanlarda yapılıyor ve kaçakçılar tarafından benimsenen 31 farklı yöntem var.

HÜKÜMETLE BAĞLANTISI OLAN ZENGİNLEŞTİ

Yaptırım delme işi hükümetle bağlantısı olan güçlü insanları da zengin etti. Örneğin Bebek Zencani’nin 13,5 milyar dolarlık serveti olduğu düşünülüyor ve servetini Malezya, Türkiye ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkelerde kurduğu şirketler aracılığıyla İran petrolü satarak edindi.

Zencani’nin İran Devrim Muhafızları ile yakın bağlar kurduğu düşünülüyor. Fakat 2013 yılında tutuklandı ve Petrol Bakanlığı’na ait 2,7 milyar dolarlık kaynağı zimmetine geçirdiği suçlamasıyla yargılanarak idama mahkûm edildi. İdamı ise zimmetine geçirdiği bu korkunç miktarın ele geçirilmesi beklendiği gerekçesiyle bekletiliyor.

Yaptırım delme işine yenilikçi yaklaşımlar getiren teknoloji firmaları ve küçük işletmeler devletten büyük hibeler alıyorlar. Yerli otomobil, ev eşyası ve ilaç üreticileri ya da yerli bilişim şirketleri yaptırımların kaldırılması ile ülkenin tekrar dünyayla bağ kurması, ekonominin açılması, çeşitlenmesi ve uluslararası rekabet oluşması ihtimalinden hiç hoşlanmıyorlar.

Bu büyük oyuncular uluslararası firmaların ülkeden tamamen çıkarılmasını istiyorlar ve yaptırımların kalıcı olma ihtimalini arttıran politikaları savunuyorlar. Bu “direniş ekonomisi” neticesinde sıradan İranlıların ödediği bedelleri umursamaksızın, sahip oldukları tekel gücünü bir gecede teslim etmemek için ellerinden geleni yapıyorlar. Uluslararası ilişkilerin daha da kaotik hale gelmesi ve ekonomik kısıtlamaların devam etmesi neden kötü olsun ki?

ABD’NİN SİLAH LOBİSİNE BENZİYOR

İran’ın yaptırım endüstrisi, ABD’deki silah lobisine benziyor. ABD’de her yıl yüzlerce masum insan, silah satıcıları para kazansın diye ölüyor. Silah bulundurma kurallarını sıkılaştıracak tüm girişimler kongrede bloke ediliyor.

İslam Cumhuriyetinde, yaptırımların ekonominin altını oyduğunu, ülkenin yeniden uluslararası toplumluluğa katılma ihtimalini giderek zayıflattığını iktidardaki elitler de biliyor.

Çeviren: Fatih Kıyman
Kaynak:
The New Arab