AYM, iki farklı başvuruda toplantı ve gösteri yürüyüşünün ihlaline karar verdi. Ancak öğretmenlere yönelik polis şiddeti, kararın uygulanmadığını gösteriyor. Av. Ekin Öztürk, “İhlali devlet görevlileri sürdürüyor” dedi.

Yargıya rağmen müdahale keyfi
Özel sektör öğretmenlerine, polis sert müdahalede bulunmuştu. (Fotoğraf: Evrensel)

Dilan ESEN

Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) dün iki yurttaşın toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının ihlaline ilişkin kararı Resmi Gazete’de yayımlandı. Her iki kararda da toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının ihlali yönünde hüküm verildi. AYM daha önce de bu hak konusunda benzer yüzlerde karar verdi ancak uygulamada bir gelişme yok. Halkın hakları hâlâ sokakta ihlal ediliyor.

MÜDAHALE GEREKSİZ

AYM’nin ilk kararı KESK’e bağlı Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) yöneticilerinin başvurusuna ilişkin oldu. Yüksek Mahkeme, 2015’te Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı önüne yürüyerek taleplerini dile getirmek isteyen Üç SES yöneticisi Belkıs Yurtsever, İbrahim Kara ve Şinasi Dursun, polisin biber gazlı müdahalesinin insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağı ile gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlali olduğuna hükmetti. Kararda, eylemin müdahale gerektirmediğine değinildi.

İkinci kararda ise Diyarbakır’da KESK tarafından düzenlenen basın açıklamasına katıldığı için ceza verilen öğretmen Ramazan Sümer’in başvurusuna yer verildi. AYM, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine hükmederek tazminat ödenmesi kararı verdi.

AYM’nin bu hak ihlallerine ilişkin daha önce verdiği kararların birkaçı şöyle:

•Eğitim Senlilere eylemleri nedeniyle kesilen idari para cezalarının hak ihlali olduğuna karar verildi.

•KESK üyelerinin Aydın’da gerçekleştirdiği 29 ayrı eyleme katılanlara verilen cezanın ihlal edildiğine hükmedildi.

•Ordu’da altın madenciliği yapılmasına karşı 2015’teki yürüyüş nedeniyle cezalandırılan yurttaşlar hakkında hak ihlaline hükmedildi.

AYM kararlarına rağmen daha 3 gün önce Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası tarafından düzenlenen eyleme yönelik sert polis müdahalesi dikkat çekti. Hak ihlali kararları verilse de polis müdahalesi ve sokaktaki eylemlerin yasaklanması kararları sürüyor.

yargiya-ragmen-mudahale-keyfi-1059052-1.

Avukat Ekin Öztürk’e göre AYM’nin verdiği hak ihlali kararlarına rağmen değişen bir şey yok. Devlet organlarının insan haklarına aykırı olduğunu bilerek eylemde bulunduğuna dikkat çeken Öztürk, “Şöyle bir algı var; ben yapacağımı yapayım da sonra ihlal derlerse desinler” dedi. Bu hakkın Anayasa’da güvence altına alındığına değinen Öztürk, şunları dile getirdi: “Hakka yönelik ihlallerin benzer noktalarda toplanması bize esasında şunu gösteriyor; devlet organları birtakım ihlallerine ısrarla devam ediyor. Bu ısrarlı ihlal hali ‘rahatlığı’nın dayanaklarından biri şu; bir ülkede devletin başı toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkını kullanmak isteyen insanlara ‘Çapulcu bunlar, hain bunlar’ denerek hedef haline getiriyorsa; devlet görevlileri de insanların bu hakkını kullanmasına istediği biçimde müdahale etmeyi kendinde hak görebiliyor.” Kararların, hak ihlali yapanların kararların üzerinde bir sonuç yaratmaması olduğunu aktaran Öztürk, “AYM bir ihlal olduğunu tespit ediyor ama bundan sonra dosya tekrar yerel mahkemeye döndüğünde genelgeçer işlemlerle hiçbir sorumlu hesap vermeden dosyalar kapatılıyor” dedi.

***

SINAV SORUSU BİLE SORUŞTURMA KONUSU

AYM’nin bir diğer kararı ise bir akademisyenin dersinde kullandığı ifadelere ilişkin oldu. Selçuk Üniversitesi’nde milletler hukuku dersine giren Dr. Hasan Mor, derslerde siyasi konulara girdiği, Cumhurbaşkanı ve eşi hakkında küçük düşürücü ifadeler kullandığı iddia edilerek cezalandırıldı. AYM ise Mor’un ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verdi. Kararı BirGün’e değerlendiren Eğitim Sen Ankara 5 No’lu Üniversiteler Şubesi Başkanı Mutlu Arslan, ‘kürsü dokunulmazlığı’ kavramını hatırlattı. Akademisyenlerin özgürlük alanının değer yargılarından daha geniş olması gerektiğinin altını çizen Arslan, şunları ifade etti: “Üniversitelerde uzun yıllardan bu yana akademik özgürlükler ve kürsü dokunulmazlığı rafa kaldırıldı. Akademisyenlerin derste anlattığı her konu, kullandığı her kelime soruşturma konusu yapılıyor. Derste kullandıkları cümleler, sınavlarda sordukları sorular nedeniyle soruşturma açılan ve ihraç edilen hocalarımız oldu. Öğrenciler muhalif akademisyenlere karşı muhbirliğe özendirildi. Akademi bir suç mahalline çevrildi. Ne yazık ki köklü üniversitelerimizde bile bu yıkıcı dalgaya karşı güçlü bir tepki yükselmedi. Hukukun gerisinde kalan akademinin, akademisyenlerin ve üniversite kurullarının bu karar üzerine düşünmesi, kendilerini sorgulaması gerekiyor. Bu kararla birlikte üniversitelerde görüşleri, dersleri, sınavları nedeniyle akademisyenlere verilen tüm cezalar kaldırılmalıdır.”