Google Play Store
App Store

‘Anlatılan Senin Hikayendir’ oyunuyla izleyiciyle internet üzerinden buluşan Levent Üzümcü, “Kendilerini eleştiren bütün siyasi görüşleri yok etmek için uğraşan kamu görevlilerinin girmeme izin vermediği şehirlerde de oyunum çok yoğun izlendi” diyor

‘Yasak’ şehirlerle de buluştum

IŞIL ÇALIŞKAN

Tiyatro oyuncusu Levent Üzümcü, ‘Anlatılan Senin Hikayendir’ oyunuyla 27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü’nde evlere konuk oldu. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin 'Koronavirüs günlerinde ev tiyatrosu' konseptiyle Üzümcü’yü ağırladığı proje, 500 binin üzerinde izlenmeye ulaştı. 1922'de Bergama'da başlayıp 1980'lerde Girit'te biten hikâyeyi anlatan tek kişilik oyunun ilk perdesi izleyiciyle buluştu.

Daha önce Artvin Çoruh Üniversitesi’nde ve İskenderun’da gösterimi engellenen ‘Anlatılan Senin Hikayendir’ oyunu en son yine Artvin’de Hopa Kaymakamlığı tarafından 'uygun olmadığı’ gerekçesiyle yasaklanmıştı.

Üzümcü ile seyircisiz tiyatro gösterisi deneyimini ve karantina günlerini konuştuk. Sözü kendisine bırakalım…

►Bu projeyle yollarınız nasıl kesişti?

İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin kültür işlerinden arandım. Tiyatro Masası’ndan. Böyle bir proje düşündüklerini ve yapıp yapamayacağımı sordular. Ben de memnuniyetle kabul ettim.

►Çekimler nasıl gerçekleşti?

Oyun 350 kereden fazla oynadı. Ortalama 300 seyirciyle bu güne kadar 100 bin kişiye ulaşmıştır. Bir tiyatro oyunu için çok büyük bir rakam. İlk perdesi gösterildi. Bizim birinci perdemiz bir oyun gibi zaten. Onlar da benden bir saatlik bir şey istediler. Böylelikle oyunu öldürmemiş olduk. Oyunun çekimleri Ahmet Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde gerçekleşti. Olabildiğince az sayıda kişiyle çektik. Hiç kimse birbirine dokunmadı. Herkes birbiriyle en az 2-3 metre mesafede iletişime geçti. Özel steril olma malzemelerimizi götürdük. Eldivenlerle kapılar açıldı, sahneye kadar gelindi. Son derece dikkatli bir şekilde çekim yapıldı. Herkes elini yüzünü yıkayıp arabalara binip evlerine gitti.

KAMERANIN BOŞLUĞU SEYİRCİNİN GÖZLERİYDİ

►Seyircisiz oynamak nasıl bir tecrübeydi?

İnteraktif bir oyun. Oynarken 3 kameraman arkadaşımız bir de sesimizi ve müziğimizi ayarlayan oyunun yazarı ve yönetmeni Cengiz Toroman vardı. O benden bayağı uzaktaydı. Pas almak istediğim zamanlardaki oyundaki seslenişlerim de Cengiz’eydi. Kolay olmuyor böyle bir oyunu seyircisiz oynamak tabii. Ama çok güzel yorumlar geldi. Sanıyorum kameralarla sanki seyirciye oynuyormuşum gibi oynama ambiyansını yakaladığım andan yani en başından itibaren o kameranın boşluğu benim için seyircinin gözleri oldu. Oradan devam ettim.

►Online tiyatro bazı kesimler tarafından eleştiri alan bir konu. Dijital seyrin tiyatronun doğasına aykırı olduğunu düşünenler var. Sizin bu konudaki görüşünüz nedir?

Bunun teknikleri var. Biraz da algıyla ilgili. Bazı oyunlarda seyircinin olduğu bölüm duvar olarak görülür. Sahnenin ön portalı bir hayali duvar örülmüş gibidir ve sanki seyirci yokmuşçasına oynanır. Kimilerinde ise o duvar hiç yoktur. Seyirciyle içli dışlı olarak oynanır. Hem sahnenin tipi hem oyununun seyirciyle kurduğu ilişki değişir. Örneğin bir Çehov oyununda seyirciyle ilişki kuramazsınız ama bir Brecht oyununda zaten olay seyirciyle ilişki kurmak üzerinedir.

‘Anlatılan Senin Hikayendir’de bir anlatı var. Bir meddah aslında o. Çıkıp üç farklı mübadele hikâyesi anlatıyor. Bu tarz oyunlarda özellikle birinci perde çok zordur. Çünkü birinci perdesi çok interaktiftir. Kameraya doğru anlattığınız zaman sizi telefonundan ya da bilgisayarından izleyenin gözlerinin içine bakarak oynuyorsunuz. Hatta, “Abi kendi kendimize masada oturup alkışladık.” diye çok yorum geldi.

►Engellemeler sonucu buluşamadığınız seyirciyle de bu sayede buluşmuş oldunuz.

Yaklaşık 20 saate yakın kaldı. Toplam seyirci sayısı 500 binin çok üzerindeydi. Çünkü dünyanın dört bir tarafından izleniyor. Sadece Türkiye’den de izlenmiyor. Oyunu iline sokmayan halk düşmanlarının olduğu bir ülkede yaşadığımızı da unutmayalım. Kamu görevlisi adı altında halk düşmanlığı yapan, kendilerini eleştiren bütün siyasi görüşleri yok etmek üzerine siyaset yapan bir takım insanların girmeme izin vermediği şehirler de vardı. O şehirlerden de çok yoğun izlendi.

►Bu projenin devamı gelecek mi?

Hayır. Ben bunun devamının gelmesini istemiyorum. O gün 27 Mart Dünya Tiyatro Günü’ydü. Hemen önünde usta tiyatro insanı Lemi Bilgin’in yazmış olduğu ulusal bildiriyi okudum. Her 27 Mart’ta kendi sahnelerimizde yaptığımız gibi… O gün benim ve bütün tiyatro emekçileri için çok önemli bir gün. Ben de çıktım, ulusal bildiriyi okudum. Ardından da ‘Anlatılan Senin Hikayendir’i okudum. Bir nevi 27 Mart’ta perdeleri kapatmamış oldum.

DÜZLÜĞE ÇIKACAĞIMIZA İNANCIM SONSUZ

►Koronavirüs ile mücadelede günleriniz nasıl geçiyor?

İzmir’de Urla’dayım. Çünkü annem babam ve kız kardeşimin etrafında bulunmalıyım. Üçünün de kronik rahatsızlığı var. İki tane oğlum İstanbul’da kaldı. Onları çok özlüyorum. İyi ki bu görüntülü konuşmalar var. Biraz şehvetine kapıldım. İki hafta sürekli yedim içtim ve inanılmaz derecede kilo aldım. Onları vermeye çalışıyorum şimdi. Nasıl olduğunu ben bile anlamadım. Üç gündür sert bir diyetteyim. Yaklaşık bir 15 gün içerisinde toplarım kendimi.

Ben şanslıyım bahçesi olan bir evdeyim. Köpeklerle ilgileniyorum. Kitap dinliyorum. Neden bilmiyorum şu sıralarda okumak yerine dinlemek hoşuma gidiyor. Çok değerli meslektaşlarımın okuduğu şahane kitaplarla devam ediyorum hayatıma. Ne kadar dünyanın dört bir tarafından aldığım haberler çok üzücü olsa da her şeyin geçeceğine ve düzlüğe çıkacağımıza dair inancım son derece sağlam. Benim için hayat mücadeleden ibaret. Mücadele etmediğim zaman sanki hayat duruyor. Mücadele içinde kendimi son derece rahat ve güçlü hissediyorum. Bugünlerde kendime sürekli şunları söylüyorum: “Bunlar sana güç katacak günler. Bu günleri olabildiğince kucakla, her şeyiyle. Bunu da önüne çıkan tüm mücadeleler gibi kazanacaksın. Ta ki ölene kadar.”