Efsaneleşen Türkçe pop şarkılarından ‘Üç Kalp’ yorumu ile dinleyiciyle buluşan müzisyen Gökcan Sanlıman, 2016’da gerekçe gösterilmeden yasaklanan ‘Biz ki Sonları Severiz’ şarkısıyla ilgili “Türkiye’nin özellikle sanatçılar için zor bir ülke olduğunu düşünüyorum. Ama günün sonunda yasaklar unutulur, geriye şarkılar kalır” diyor

Yasaklar gider, şarkılar kalır

IŞIL ÇALIŞKAN

Pop rock müziğin temsilcilerinden Gökcan Sanlıman, popüler müziğe 60’lı yıllarda damgasını vuran ‘Üç Kalp’ isimli şarkıyı yorumladı. Sözleri Fecri Ebcioğlu’na ait olan bu şarkı Sanlıman’ın yorumuyla yepyeni bir tarzla dinleyiciyi karşılıyor. “Zamansız ve yaşsız” diye tanımladığı şarkı için, “Kendi tarzıma uygun bir şekilde fazla bağırıp çağırmadan, melankolisine sadık kalarak sakin sakin söyledim” diyor. Sanlıman ile müzik serüvenini konuştuk.

►Günleriniz nasıl geçiyor? Gerçi Üç Kalp’le cevabınızı veriyorsunuz ama yine de soralım. Salgın üretiminizi nasıl etkiledi?

Öyle bir dönem ki bu hem fiziksel hem de manevi anlamda çok güçlü olmalısınız. Bu sebeple bir yandan 2020 yılının son aylarında yayımlamayı planladığım albümü kaydetmeye devam ediyorum. Bütün o koşuşturmaca, karmaşa, anksiyete ve tüketim çılgınlığı durunca içime döndüm, yalnızca şarkılarım ve ben kaldık. Sosyal temasın imkansız olduğu bu günleri psikolojik anlamda en az zararla atlatmak adına kendimi işime adadım çünkü bu süreçte hiçbir gücün bastıramadığı tutkuyla şarkı yazmak çok önemli. Ancak yarattığım zaman kendimi işe yarar hissediyorum. Her şerde bir hayır gerçekten varmış. Hem kendimi daha iyi tanıdım hem de güzel şarkılar biriktirdim.

►Zamansız şarkılardan biri olan Üç Kalp’e yeni bir yorum kazandırdınız. Bu şarkının sizde nasıl bir yeri var?yasaklar-gider-sarkilar-kalir-728505-1.

Benim çok sevdiğim bir şarkıydı, konserlerde de çaldığım için nasıl tepki aldığını biliyor ve birçok kişinin bu şarkıyı özlediğini görebiliyordum. Gerçekten de zamansız ve yaşsız bir şarkı. Olumlu dönüşler yorumlamak için doğru şarkıyı seçtiğimi tasdikler nitelikte. Hikâyesinin beni düşündürdüğü ve çok hüzün verdiği bu şarkının ruhuna girmek benim için kolay oldu kayıtlarda. Elbetteki benim de üçüncü kalp durumuna düştüğüm ilişkiler olmuştur, neyse ki bilmiyorum.

COVER SANILANIN AKSİNE ZAHMETLİ BİR İŞ

►Cover çıkarmak beraberinde kolaycılığa kaçmak eleştirilerini de doğuruyor. Sizin yorumunuz ne olur?

Aksine böyle önemli şarkıları seslendirmek aslında büyük sorumluluk gerektiriyor. Hem şarkıyı gerçekte seslendiren hem de seyirci açısından. Çünkü ister istemez bir çıta belirlenmiş oluyor ve siz kendi yorumunuzla bir farklılık yaratmak durumunda kalıyorsunuz. Sanılanın aksine bir şarkıyı hakkıyla coverlamak ve ona yeni bir bakış açısı kazandırmak çok daha zahmetli bir iş.

Dinleyici duyduğu bir şarkıyı ilk haliyle benimser. Bu anlamda sevilen bir şarkıyı yeniden yorumlarken nelere dikkat ettiniz?

Prodüktörüm Alper Atakan ile şarkıyı düzenlerken o eski havasını kaybetmemeye özen gösterdik. Kendi tarzıma uygun bir şekilde fazla bağırıp çağırmadan, melankolisine sadık kalarak sakin sakin söyledim şarkıyı. İnsanlar da sesime yakıştırdılar. Tabi ki her zaman belli riskler var cover çalışmalarda fakat bir şarkıyı gerçekten sahiplenip duygusuna girmeyi başarabilirseniz dinleyicinin dikkatini çekebiliyorsunuz.

BİRİLERİ ALINIR DİYE LAFIMI ESİRGEMİYORUM

►2016 yılında Yaşım Tutmuyor Mutluluğa albümde yer alan ‘Biz ki Sonları Severiz’ şarkınızı TRT hiçbir gerekçe göstermeden yasaklamıştı. Bu olay beraberinde ‘Türkiye’de sanatçı olmak’ başlığını açtırıyor. Söz sizde…

Türkiye’nin özellikle sanatçılar için zor bir ülke olduğunu düşünüyorum. Eleştiriyi kolay hazmedebilen bir toplum değiliz. Hal böyleyken baskı günlük hayatın her aşamasında kendini hissettiriyor. Bu durum beni yıldırmaktan öte motive ediyor. Çünkü eleştiriliyorsanız, dikkate alınıyorsunuz demektir. Sanatta özgürlük konusuna dönmem gerekirse de ben birileri alınır diye lafımı esirgemiyorum şarkı sözlerimde. Düşünce konusunda özgür olmalıyız. En temel insani hakkımız bu. İfadede özgür olmak her şeyden daha önemli. İlk başta üzülmüş nedenini de anlamamıştım. Çünkü kötü örnek teşkil edebilecek bir şarkı değildi ama sonradan durumu kabullendim. Günün sonunda yasaklar unutulur geriye şarkılar kalır.

►Oyunculuk serüvenine de atıldınız. Devamı gelecek mi?

Uzun süre oyunculuk eğitimi aldım ve birkaç projede de yer aldım fakat albüm kayıt sürecinde odak noktam şu an için sadece müzik. Uzun vadede tabii ki devam edeceğim çünkü oyunculuk da bir sahne sanatı ve müzikle iç içe geçmiş durumda. İkisini birbirinden ayırmak çok zor. Müzikte olduğu gibi oyunculukta da bir ritim doğrultusunda gerçekleşiyor sahneler. Bu yüzden her zaman hayatımda olacak. İç dünyanızla iletişiminizi besleyen bir sanat dalı oyunculuk. Bu yüzden her müzisyene tavsiye ediyorum.

TEOMAN USTAM SAYILIR

Anneniz Funda Sanlıman’ın menajerliğini yapması dolayısıyla Teoman’la iç içe büyüdünüz. Bu sizi müzikal anlamda nasıl etkiledi? Tarzınızın Teoman’a benzetilmesi size ne hissettiriyor?

Annemin müzik sektörüne girişi Melih Kibar’ın asistanı olarak 1988 yılına dayanır.

Bu yüzden Teoman’dan çok daha önce de birçok büyük sanatçıyı tanıma fırsatım oldu. Bir nevi bu sektörünün içine doğdum aslında. Teoman, kariyerinin büyümesine birebir tanık olduğum, müzikal anlamda fikirlerine değer verdiğim birisi ve çok iyi bir şarkı yazarı, bu yüzden gelişmeme etkisi oldu. Birlikte çok zaman geçirdiğimiz için ondan birçok şey öğrendim. Hayatla ilgili de öyle. Ustam sayılır. Müzikal anlamda zevklerimiz çok paralel olduğundan tarzlarımız benzerlik gösteriyor olabilir ki böyle yorumlar alıyorum. Adın kiminle anılsın istersin deseler yine onu seçerim.