Türkiye’de koruyucu aile olmak, düşünüldüğünden çok daha kolay. T.C. vatandaşı iseniz, sürekli Türkiye’de ikamet ediyorsanız, 25-65 yaşları arasındaysanız, en az ilkokul mezunu iseniz, düzenli gelire sahipseniz, evli veya bekâr fark etmeksizin koruyucu aile adayı olabilirsiniz.

Yaşanabilir bir dünya sevgisiz kurulamaz!

YASİN DURAK

Ülkede 6 bin 500’e yakın koruyucu aile bulunuyor. Koruyucu ailelerin yanındaki çocukların sayısı ise 8 bine yaklaşıyor. Son günlerde tekrar gündeme gelen koruyucu aile sistemini 16 yıldır koruyucu ebeveyn olan Şefika Yıldız ile görüştük. Aynı zamanda bir STK gönüllüsü olan Şefika Yıldız, bu sistemin öznesinin çocuk olduğunu aktarırken yaşanılır bir dünyanın sevgisiz kurulamayacağını aktardı.

Öncelikle Koruyucu Aile sisteminin ne olduğunu anlatır mısınız?

Herhangi bir nedenle biyolojik ailesiyle büyüme olanağı kalmamış devlet koruması altına alınan çocukların bakım yöntemlerinden biridir. Aile temelli bakım sistemi olarak çocukların gelişiminde, toplumsal uyumunda ve kendi potansiyellerini gerçekleştirebilmelerinde en “sağlıklı” bakım yöntemidir.

Peki, diğer bakım yöntemleri neler? Örneğin Koruyucu Aile Sistemi'nin evlat edinmeden farkı nedir?

Devlet korumasına alınan çocuklar 0-6 yaş arasında sevgi evlerinde, 12-18 yaş arası çocuklar çocuk evlerinde bakım hizmeti alırlar. Ayrıca engelli bakım hizmetleri ve danışmanlık hizmetleri de verilir. Evlat edinmede, mahkeme kararıyla çocuğun kimliği değişir. Çocuk evlat edinen ailenin yasal mirasçısı olur ve biyolojik aile ile görüşmesi tamamen ortadan kalkar. Koruyucu Aile Sistemi’nde ise çocuğun kimliği değişmez. Çocuk biyolojik ailesi ile görüşme hakkına sahiptir. Biyolojik aile koşullarını sağlayabildiği zaman çocuğu geri alabilir.

70 YILDIR UYGULANIYOR

Koruyucu Aile Sistemi Türkiye’de ne zamandan beri uygulanıyor?

Ülkemizde koruyucu aile hizmetleri 1949 yılında başlamış. İlk koruyucu aile, annesini yitiren bir bebeğin bakımını üslenen bir öğretmen çift. 70 yılı aşkın süredir uygulanan sistemin en büyük dezavantajı, bilinirliğinin yetersiz oluşu. Önceleri Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu eliyle yürütülürken, daha sonra Sosyal Hizmetler Müdürlüğü’nün lağvedilmesiyle Aile ve Çalışma Bakanlığı bünyesine alınmış. Uzun yıllar düşük sayısal oranlarda kalan koruyucu aile hizmeti, 2012’de başlatılan “Öteki Elini De Sen Tut” kampanyası ile belirgin bir ivme kazanmış. 2000’li yıllarda kurulan koruyucu aile dernekleri kampanyayı sahiplenerek iller bazında tanıtım ve farkındalık çalışmalarıyla koruyucu aile sayısının artmasını sağlamış. Günümüz itibarıyla 6 bin 481 ailenin yanında 7 bin 862 çocuk, koruyucu aile hizmetlerinden yararlanıyor. Yapılan çalışmalarla koruyucu aile sayısı artmış olsa da, halen Avrupa’daki koruyucu aile oranlarıyla karşılaştırılamayacak kadar düşük.

Peki, koruyucu aile hizmetleri neden önemli?

Yapılan araştırmalar 0-6 yaş arası çocuklarda birebir ilişkinin olmadığı, süreklilik göstermeyen bakım modellerinde anne baba yoksunluğu nedeniyle yaşanan ihmalin, çocuk gelişiminde şiddetle eşdeğer travmalar yarattığını gösteriyor. Çocuklar yaşadıkları olumsuzlukların neden olduğu duygusal sorunlarla baş edebilmek için birebir ilgi ve sevgiyi bulacakları aile ortamına ihtiyaç duyar. Bu nedenle bütün dünyada en çok kabul gören sistem ‘Aile Temelli Bakım Sistemi’dir.

yasanabilir-bir-dunya-sevgisiz-kurulamaz-835904-1.

Peki, bu sistem Türkiye’de fiili olarak nasıl uygulanmakta?

Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı il müdürlükleri tarafından yürütülen sistemde koruyucu aile olmanın şartları, düşünüldüğünden çok daha kolay. T.C. vatandaşı iseniz, sürekli Türkiye’de ikame ediyorsanız, 25-65 yaşları arasındaysanız, en az ilkokul mezunu iseniz, düzenli gelire sahipseniz, evli veya bekâr fark etmeksizin koruyucu aile adayı olabilirsiniz. Yüreğinizde bolca sevgi, evinizde çocuğa verebileceğiniz bir oda varsa, herhangi bir bulaşıcı hastalık taşımıyorsanız il müdürlüklerine müracaatınızda koruyucu aile adaylık süreciniz başlar. Sizinle yapılacak üç görüşme ve evinize yapılacak ziyaretler sonrası uzmanlar tarafından uygun görüldüğünüz takdirde size uygun olduğu düşünülen bir çocukla tanıştırılırsınız. Uyum sağladığınız takdirde koruyucu ailelik süreciniz başlar.

Sivil toplum örgütlerinin bu sistemin işleyişi içindeki yeri nedir? Örneğin bir koruyucu aile derneği nasıl çalışır?

Şu anda ülkemizde 17 koruyucu aile derneği ve koruma altına alınan çocuklarla çalışmalar yapan STK’ler bu alanda hizmet veriyor. Çocuk Hakları Sözleşmesi’ni temel alan koruyucu aile dernekleri hak temelli uygulamaların gelişmesi için çalışıyor. Örneğin Türkiye’nin ilk IFCO (International Foster Care Organization) üyesi olan Denizli Koruyucu Aile Derneği, Türkiye’deki ilk ‘Uluslararası Koruyucu Aile Çalıştayı’nı gerçekleştirmiştir. On yılı aşkın süredir farkındalık ve tanıtım çalışmalarından, akademik çalışmalar yapılmasına kadar her alanda yoğun faaliyetler yürütür. Söz konusu çalıştayın ardından ortaya çıkan önerilerden birisi isteyen koruyucu annelere sigorta yapılması önerisiydi ve bu öneri zaman içinde kabul görerek uygulamaya alındı.

STK’lerin en çok üzerinde durduğu konulardan biri koruma altındaki çocukları ötekileştiren olumsuz yargıları yıkmak. Bunun için öncelikle kullanılan dilin öneminin farkında olan STK’ler, süreci yeni kavramlarla tanımlama ihtiyacı duyuyor. Örneğin “öz aile” yerine “biyolojik aile”, “yurt çocuğu” ya da “yuva çocuğu” yerine “koruma altındaki çocuk” gibi. Bu tarz ötekileştirmeler çocuklarımızın benlik saygısını zedeliyor ve toplumsal uyumunu zorlaştırıyor.

EBEVEYN YETERLİLİĞİ

Sizce bu sistemin işleyişi için her aileye güvenilebilir mi?

Tabii ki hayır. Her ne kadar koruyucu aileliğin onaylanma sürecinde denetim ve izleme yapılmaya çalışılsa da her sistemin içinde olabileceği gibi bu sistemin içinde de kötü niyetli ve kendini gizleyebilen insanlar olabilir. Ya da farkında olmadan seçilen ailelerden ebeveyn yeterliliği düşük olanlar, çocuklarda farklı ihmallere yol açabilir. Tam da bu nedenle kamu-STK işbirliklerinin gündeme gelmesi, STK önerileriyle giden koruyucu ailelerin sistemde daha uzun süre kalmasına ve hizmetin daha nitelikli olmasına yol açar diye düşünüyorum. Koruyucu aile hizmet modeli içinde yer almak isteyen bireyler kendilerini sabırlı ve sorumluluk bilinci yüksek kişiler olarak tanımlıyorlarsa, kuşkusuz bu hizmet modelinde gönül rahatlığıyla yer alabilirler. Ancak duygusal bir tepkiyle, örneğin “acıma” duygusuyla, anlık bir kararla Koruyucu Aile Sistemi'nde yer almak, çocukların büyüme süreçlerine ket vurabilir. “Ebeveyn yeterliliği” diye bir kavramın gündeme alınması ve bu yeterliliğe sahip bireylerin bu hizmet modelinde öncelikle yer alması gerekiyor.

Koruyucu aileler toplumda nasıl algılanıyor?

Sistemdeki koruyucu ailelerin çocuğa yönelik tutumları ve benimsedikleri dil, sistemin algılanışında iki farklı ucu doğurmuş durumda. Çıkar amaçlı var olan ve çocuğa hak ettiği ilgi ve değeri göstermeyen koruyucu ailelerin olduğu kimi yerlerde olumsuz bir algı mevcut iken, çocuğun değerli kılındığı, özne olabildiği ailelerin yoğun olduğu yerlerde, sistem son derece olumlu alg��lanıyor. Her ne kadar denetimler sonucu bu aileler ayıklanıp sistemle ilişkileri kesilse de toplumda var olan olumsuz algıyı olumluya çevirmek çok daha fazla zaman alıyor.

Peki, çocukların ailelere uyum süreçlerinde sorunlar oluyor mu?

Muhakkak ki oluyor. Ebeveynlik deneyimi olan ve çocuğa yönelik farkındalık düzeyi yüksek ailelerde bu süreçler daha kolay aşılırken, sorun çözme becerileri düşük ve deneyimsiz ebeveynlerde süreç daha zorlu geçebiliyor. Örneğin alt ıslatma, çocuğun kaygı ve belirsizlik durumlarında gelişen bir olgu olarak görülüp güvenli ortamlarda kısa sürede düzelebilirken, bunu ilk kez yaşayanlarda ciddi sorun olarak algılanabiliyor. O nedenle deneyim paylaşımı ve rehberlik bu sistemin içerisinde önemli bir yere sahip.

Sistemin işleyişinde karşılaştığınız belli başlı sorunlar neler?

Ağırlıklı yaşı küçük çocukların ve kız çocuklarının talep edilmesi, erkek çocuklar veya sisteme görece ileri yaşta dahil olan çocuklar için dezavantaj. Bu algının hak temelli ve cinsiyet ayrımsız oturması sistemin daha sağlıklı işlemesi için son derece önemli. Diğer bir sorun da “iade çocuk” problemi. Özellikle ergenlik yaşlarında olan kimlik arayışındaki çocukların kurum bakımına geri dönüşünün, kimi koruyucu ailelerin süreci iyi yönetememeleri nedeniyle daha çok görüldüğü biliniyor. Ailelere yönelik rehberlik hizmetinin artırılması ve daha etkin yapılması bu dönüşlerin azalmasını sağlayabilir. Ek olarak, biyolojik ailenin çocuğun büyüme koşullarını sağlayabilmesi durumunda çocuğun biyolojik ailesine geri döndürülmesi de mümkündür. Ancak bu sürecin belirsizliği çocuğa yönelik gelecek planlarının yapılmasını da engellemektedir. Aslında bu sistemin en iyi anlatıcılarının bu sistem içerisinde büyümüş, yetişmiş ve şu anda meslek sahibi haline gelmiş bireyler olduğu söylenebilir. Bu bireylerle yapılacak çalışmalar sistemin uygulanmasındaki eksikleri ve yanlışları öznelerin ağzından edinilen bilgilerle düzeltmenin önünü açabilir.

Genel olarak Türkiye’deki Koruyucu Aile Sistemi’ni siz nasıl tanımlıyorsunuz?

Koruyucu Aile Sistemi üçayak üzerinde şekillenmekte. Birinci ayak biyolojik aile, ikinci ayak koruyucu aile, üçüncü ayak ise Çocuk Hizmetleri Müdürlüğü. Şimdiye kadar yapılan çalışmalar ağırlıkla koruyucu aileler ve büyümekte olan çocuklar için görülmekte. Biyolojik ailelere ilişkin yapılan çalışmalar yeteri kadar bilinmiyor. Bu ailelerin rehabilitasyonunda çocuklarını geri almayı isteyebilecek aşamaya gelme mekanizmaları sağlanamamakta.

PANDEMİDE DENETİM AKSADI

Bu sistemin pandemi gibi dönemsel olgular karşısında çözümleri var mı?

Koruyucu aile hizmetleri içinde “geçici koruyucu ailelik” diye bir tanımlama mevcut. Ancak profesyonel koruyucu aileliği hedefleyen bu tanımlamanın çok yaygın kullanıldığını düşünmüyorum. Pandemi sürecinde kimi illerde koruyucu aile sayısı artarken kimi yerlerde bu hizmet neredeyse durma noktasına geldi. Esnek çalışma modellemesi, süreçteki denetimleri aksattı. Eğitim çağındaki çocukların ne kadarının eğitime ulaşabildiği, uzaktan eğitime ilişkin dijital materyallere kaç çocuğumuzun sahip olduğu verisine sahip değiliz.

Türkiye’de Koruyucu Ailelik Sistemi’nin hukuki çerçevesi nasıl yapılandırılmış durumda?

Türkiye’de 70 yıldır uygulanan bir hizmet modeli olmasına karşın, hâlâ koruyucu aileliğe ilişkin bir kanun maddesi yok. Koruyucu aile hizmetleri, çocuk koruma kanunu çerçevesinde yönetmelikle yapılandırılan ve uygulanan bir sistem. Çeşitli STK’lerin kanun taslağı çalışması, bakanlığın görüşüne sunuldu. Bu taslak bakanlık tarafından “uygulanabilir” bulunmadı ancak bakanlık da mevzuat üzerinde çalışılması gerektiğini, eksikliklerin giderilmesi gerektiğini kabul ediyor.

ÇOCUK HAKLARI TEMELİ

Bu sistemin öznesi çocuk mu?

Henüz kanunlaşmamış, yönetmelik üzerinden yürütülen bu sistemin öznesi çocuk olmak zorunda. Çocukların haklarıyla doğan bireyler olarak algılanıp, hakları çerçevesinde aile temelli bakım sistemlerinde kendi potansiyellerini gerçekleştirebilecek şekilde bir bakım hizmeti almaları sağlanmalı. Bunu sağlamak 1989 yılında Türkiye’nin de imza attığı Çocuk Hakları Sözleşmesi ile devletin ve biz yetişkinlerin çocuklara karşı yükümlülüğü haline geldi. Daha yaşanılır bir dünyayı, sevgisiz kurmak mümkün değil. Kağıtlara yazılanları yüreklerimize yazmadığımız takdirde yaşanabilir ve sürdürülebilir bir dünyayı oluşturmak mümkün olmayacaktır. Salt Koruyucu Aile Sistemi üzerinden değil, Çocuk Hakları Sözleşmesi üzerinden bakmak istediğim bir konu bu. Tam da bu nedenle 20 Kasım 2020 Dünya Çocuk Hakları Günü’nde şair Çiğdem Sezer’in yaptığı sunumdan bir bölümü paylaşmak istiyorum: “Dünya hepimizin evi/Balıkların evi, deniz/Yıldızların, gökyüzü/Kuşlar ağaçlara yuva yapar/Leylek bacaya/Ağacın evi, orman/Çiçeğinki, dal/Dünyada herkese yer var/Ama öğretmenim/öyleyse neden, neden sokak çocukları var?/Hiç değilse bugün, herkesin bu soruyu sormasını istesem,/çok şey mi istemiş olurum?/‘Neden sokak çocukları var?’/ Barınmak, korunmak ve sevilmek en temel haklarımızdansa,/neden bazılarımız sokak çocuğu oluyor?”