Çok alçakça bir strateji: Yasa dışına çık, yasaları askıya al; ama öyle öyle bir amaç uğrunaymış gibi göster ki, senin bu eşkıyalığına karşı çıkmak, aynı zamanda barışa, ‘anların ağlaması’na karşı çıkmakmış gibi görünsün.

Yasaları rafa kaldırmak, askıya almak ‘tek egemen’ olmanın tek yolu; bunun yolunu açmanın tek yöntemi de 30 yıllık savaş yorgunu bir halkın karşısında ‘barış yolunda baldıran zehri içmeye hazır’mış numarası yapmak.

Habur’dan insanları ‘çadır mahkemeleri’ üzerinden yurda alırken barış meleği olursun; ama daha sonra ‘melek’likten vazgeçip aynı insanları içeri attırırken, sen yasalara uygun biçimde görevini yapan devlet, onlar ise kriminallikleri peşinen sabit bölücü unsurlar.



12 Eylül faşistleri, Evren’inden Özal’ına, siyasete katılmayı, yönetimde temsilî de olsa söz sahibi olmayı sonuna kadar kısıtladılar; ama AKP, her şeyiyle korsan, daha da ileri gitti, şu ya da bu şekilde katılım yolunu bulanları cezalandırdı: 2009 mahallî seçimlerinden sonra başlatılan kitlevî KCK tutuklamaları; neredeyse 10 bin insan, seçilebilmiş veya seçilmemiş, ancak şu ya da bu şekilde ve ölçüde siyasete karışmış. Ve de hemen bunun ardından, legallik dışı Habur girişleri, Erdoğan’ın bir ‘lûtfu/cemilesi’ olarak: Bütün mesele Erdoğan’ı legallik üstü bir konuma taşımak.

Bir sonraki hamle, İmralı süreci; yine ‘barış’ ve ‘analar ağlamasın’ ayaklarına, tek ‘adam’ın diktatörlüğüne toplumsal meşruluk zemini inşa etmek üzere.

Bu arada şunu da unutmayalım: Devletlerin muhatabı yine devletlerdir. Bu ise demektir ki, devlet kimi muhatap alıyor, ona devlet statüsü tanıyor; dolayısıyla onunla masadan anlaşmayla kalkması, onunla aynı masada oturmaya devam etmesi, ona kendi yetkilerinden bir bölümü şu ya da bu ölçüde ve biçimde devretmesiyle mümkündür, resmen veya fiilen; fiilen, yani böyle bir durumu görmezden gelerek; ki, ‘barış/çözüm süreci’ adı altında parlatılan sahtekârlık süreci boyunca AKP’nin yaptığı da tam tamına budur.

Bu göz yumma/görmezden gelmeler üzerinden bölge insanları, özellikle de gençleri bir yandan silahlılığın etkinliği doğrultusunda ödüllendirilir ve ikna/teşvik edilirken, aynı zamanda kriminal unsurlar hâline getirilmiştir; zamanı gelince en şedit biçimde cezalandırılmak üzere, devletin egemenlik tekelini koruması kisvesi altında meşrulaştırılacak şekilde; ki, bugün yapılan da tam tamına budur; yani benim -çok şükür- taa 1970’den beri iğrendiğim taifenin ‘liboş’luğa ‘terfi’ etmeyi bile becerememiş bölümünün ‘vatan savaşı’ adı altında kutsadığı katliamlar ve yıkımlar dizisi.