Google Play Store
App Store

Çağdaş Japon Edebiyatı’nın aykırı yazarı Yukio Mişima’nın eserlerindeki bitmez tükenmez ölüm arzusu, ölüm biçimleri "Satılık Hayat"ta da kendini gösteriyor.

Yazarın ölüme yürüyüşü
Yukio Mişima

Pınar ÖZ

Çağdaş Japon Edebiyatı’nın hem eserleri hem de yaşamıyla en aykırı yazarı Yukio Mişima'nın asıl İsmi Hiraoka Kimitake’dir. Samuray soyundan gelen, imparatorluk ve monarşi geleneklerine sıkı bir şekilde bağlı büyükannesi tarafından, toplumdan izole edilerek büyütüldü. Bu yaşlı kadınla karanlık, hastalıklı bir çocukluk geçirdi. Bu dönem siyasi düşüncelerinin gelişmesinde, cinsel tercihlerinde ve eserleri üzerinde son derece etkili oldu.

Dünya edebiyatına önemli klasikler kazandıran Mişima, “pulp noir” denilen, bugünkü “yeraltı edebiyatı” diye tabir ettiğimiz romanlar da yazdı. "Satılık Hayat" da 1968'de, haftalık çıkan Playboy'da tefrika olarak yayınlandı. Yer yer ticari kaygılar güdüldüğü için Mişima bu tür yayınlarını hiç önemsemedi. "Satılık Hayat" da belki bu sebeplerden göz ardı edilmiş, 51 yıl sonra 2019'da İngilizceye çevrildi. Kuşkusuz “Satılık Hayat” Mişima’nın en iyi eserlerinden biri değil. Hatta aynı dönem yazılan ve külliyatının zirvesinde yer alan “Bereket Denizi Dörtlemesi” ile kıyaslanamaz bile. Ancak hiç de küçümsenecek bir eser değil. Yazarın diğer eserlerinin temaları burada da işlenmiş, ironik, aksiyon dolu ve yer yer komik. Ayrıca Kafka’ya ve dünya edebiyatına yaptığı göndermelerle son derece etkileyici.

SATILIK HAYAT
Yukio Mişima
Çeviren: Devrim Güven Çetin
Can Yayınları 2023

Romanın kahramanı Hanio bir reklam şirketinde metin yazarı olarak çalışıyor. Başarılı ve iyi para kazanıyor. Aşk acısı da yok, olsa de asla üzülecek biri değil. Bir gün sıradan gazete haberlerini okurken intihar etmeye karar verir. Görünürde sorun yoktur. İntiharını planlarken bu kararı neden aldığını da bilmez. Aklına yere düşürdüğü gazete sayfalarını almaya çalışırken üzerinde gördüğü hamamböceği gelir. Gazetedeki her matbu kelimenin hamamböceklerine dönüştüğü anlamsız bir hayatta yaşayamayacağını düşünür. İntiharın gerekçesini bulduktan sonra uygulamaya geçer. Ancak başarısız olur. İşinden istifa eder ve bu sefer de hayatını satmaya karar verir. Gazeteye şu ilanı verir: “Satılık Hayat. Hayatımı satıyorum. Benden dilediğiniz amaç için gönlünüzce istifade edebilirsiniz. 27 yaşında bir erkeğim. Mahremiyetiniz ve kişisel bilgilerinizin korunması teminatım altındadır.”

İlana istekleri ve hikâyeleri sıra dışı insanlar başvurur. Yaşlı bir adam, onu terk edip başkasına kaçan genç eşiyle yatmasını, aşığına yakalatarak, kadının ölümüne sebep olmasını ister. Kütüphaneci orta yaşlı bir kadın, ilginç bir kitapta bulunan zehir formülünü üzerinde dener. Küçük bir çocuk vampir annesini mutlu etmesi karşılığında hayatını satın alır. Bir başkası elçilik yazışmalarındaki gizli şifreleri çözmesini ister. Hanio tüm bu ölüm davetlerini büyük bir istekle, korkusuzca yerine getirir. Ölmeyi isterken bir anda aksiyon dolu, heyecanlı, erotik ama bir o kadar da bomboş bir hayatın kapıları açılır. Hayatını satın alan her insana ölümü bulaştırır. Deneyimlediği her ölümde kendi varoluşunu sorgular, hayattaki anlam arayışı devam eder.

Satılık hayat işine bir müddet ara vermeye karar verir. Herkes gibi sıradan bir hayat sürmek ister. Parasını son kuruşuna kadar harcayıp sonra da tekrar intihar etme planları kurar. Ancak bu fikir onda ruhsal bir mide bulantısı yaşatır. Ölmekten yorulan Hanio zihnini ve bedeni dinlendirmek ister. Ölmeyi ne kendi eliyle başarabilmişti ne de başkaları tarafından. Bu yılgınlıkla içindeki değişime de engel olamıyordu. Hayatını satmaktan vazgeçmişti. Artık toplumun içine karışıp yaşamak istiyordu. Ancak satılık hayat ilanı daha yayınlandığı anda gizli bir örgütün dikkatini çekmişti. Onu emniyete çalışan bir istihbaratçı sanıyorlardı. Gönderdikleri müşterilerle bunu test etmişlerdi. İşi bırakıp başka bir yere taşındığında, ilk baştan beri peşinde olanlar onu öldürmek istiyordu. Hanio yaşamak istiyordu, ancak içine girdiği karmaşadan çıkamıyordu.

“…Evet, yaşamak istiyordu, artık kesin emindi bundan. Ne var ki bir kez o toplumdan firar etmeyi başarmış biri, bir kez daha o kesif iğrenç kokunun içine dönecek cesareti bulabilir miydi ki yüreğinde? Toplum tam da insanlar kendi kokularının farkında olmadıkları için tıkır tıkır işliyordu.”

Mişima’nın kahramanı Hanio’ndan hayatla bağ kurduğu tüm kelimeler hamamböcekleri misali aldırmaz şekilde çekilip gitmişlerdir. Kafka’nın donuk, eylemsiz hamamböcekleri, Clarice Lispector'da ezilip yeni bir hayat isteğine dönüşürken, Mişima'da ise ölüm arzusunun öznesi olur. Hanio da hayatın anlamını yitirmiş, yaşadığı topluma yabancılaşmış, yalnızlaşmıştır. Modern dünyanın hamamböcekleştirdiği hayatta anlam arayışı içerisindedir.

Mişima yazdığı eserlerde adım adım ölüme yürümüş adeta ölümünü prova etmiştir. "Bir Maskenin İtiraflarında" "Çürüyen Melek"e kadar adım adım ölüme yürümüştür. Mişima’nın bitmez tükenmez ölüm arzusu, ölüm biçimleri "Satılık Hayat"ta da kendini gösterir. Tüm eserleri gibi keyif verici ve etkileyicidir.