Zamanla yönetenlerin tarlasını suladığı birer nehir olduk. Hani şu “yenilenebilir kaynak” dedikleri var ya, işte tam da o

Yeni başlayanlar için  devlet olma rehberi

> ZİHNİ BAŞSARAY zihnibassaray@gmail.com

İnsanlığa dair sorunları belirlemek elbette haddim değil ama içerisinde bulunduğumuz boktanlığın önemli eşiklerinden birinin, kendimizi tanıtmaya mesleğimizle başlamamız olduğunu düşünüyorum. Nasıl yürüdüğümüzden çok nereye vardığımızla değerlendiğimiz bir dünyada, ki adımların pek bir önemi kalmadı. Basitliğin ve başlangıçların anlamını hep birlikte yok ettik. Bugün yaşadığımız korkunç belirsizliği kendimiz yarattık. İçimizdeki iktidarın bekası için kendimizi devletleştirdik.

Son derece kel ve gözlüklü bir düşünür, iktidarın iki kişi arasında başladığını söylemişti. İktidar, güç, tapınma ve ezici kimliklere sahip olma isteklerimiz, devlet adı altında meşrulaştı. Bizi yönetenlerin sembolleri altında toplanıp, o sembollerin kendisine dönüştük. Bizim var ettiğimiz akımlar, partiler, inançlar, bayraklar ve figürler bizi tanımlar hale geldi. Zamanla yönetenlerin tarlasını suladığı birer nehir olduk. Hani şu “yenilenebilir kaynak” dedikleri var ya, işte tam da o. Nereden bakarsanız bakın, hepimiz kocaman bir “seçmen kitlesi”’yiz.

Hal böyle olunca siyasi partiler de bizim üzerimizde çeşitli anketler uyguluyor. Yani “ne yapsak oy verirsiniz?” ya da “neden bize oy vermediniz?” sorusunun cevabını arıyorlar. Aşık olduğumuz kadınla/erkekle Ortadoğu politikası konuşmak zorunda kaldığımız, arkadaşlarımızla vedalaşırken “kendine dikkat et” dediğimiz bugünlerde kendi gerçekliğimizi bile ayıp sayar olduk. Böylesine travmatik bir durumda da o anketlerden çıkan sonuçların ne kadar sağlıklı olduğundan kuşkuluyum.

Biz insanız ve basit isteklerimiz var. Rant ve çıkar kavgalarına göre şekillenen politik durumun medya aracılığıyla bizim için öncelik haline getirilmesi sayesinde birilerinin ölümünü, katliamı, kanı, şiddeti arzulayan insanlara dönüşen bir kesim olsa da hayat aslında o basit isteklerde gizli. Bizim canavarlaştırdığımız yapıların bazılarımızı canavarlaştırmasıyla girdiğimiz sonsuz döngünün ancak bu basit isteklerle kırılacağını düşünüyorum. İşte bu nedenle siyasi partiler için beleş anket niteliği taşıyan bir liste hazırladım.

» Benim evladım yok ancak hepimiz gibi ben de bir evladım. Diğer evlatlarla da konuştuğumda şu tespite vardım. Hiçbirimiz feda olmak istemiyoruz.

» Bakmayın siz birilerinin ölüm naraları attığına. Bugünlerde barış diyenlerden pek hoşlanmıyorsunuz ama inanın ki esas kötülük, bir insanın ölümünü, bir halkın yok oluşunu istemek.

» Kadın olmanın, varoluş mücadelesi vermekle eşdeğer olmasını istemiyoruz. Anneliğin kutsanmasına, dini referanslara, çiçek edebiyatına da artık son verin. “Birey” kelimesinin de bir anlamı olduğunu hatırlayın.

» Şahsi çıkarlarınızı ve kirli egolarınızı birer yaşam koşulu olarak kabul etmek istemiyoruz. Bir zahmet varlığımız, sizin varlığınıza armağan olmasın. Ayıptır.

» Biz kitle değiliz. Esas kitle, tepeden inme listelerle koltuk sahibi olan sizlersiniz. Bizim birer birey olduğumuzun farkına varın ve insanları tekleştirme isteğinizi bir kenara bırakın.

» Nefes almak istiyoruz. Bunu pek önemsemediğinizi biliyoruz ancak canlıların varoluş itibariyle sahip oldukları haklar vardır. Kendi keyfiniz için bu hakları çiğneyemezsiniz. İnsanı, hayvanı, bitkiyi oy oranı ve nakit akışı olarak görmekten vazgeçin.

» Vicdan azabı duymadan gülebilmek, utanmadan mutlu olabilmek ve patlama tehlikesi olmadan dolaşabilmek istiyoruz.

» Eşimizden dostumuzdan çok sizin yüzünüzü görüp sesinizi duymak istemiyoruz.

» Afedersiniz özgür olmak istiyoruz. İnsanların dinine, diline, giyimine, yönelimine, tercihine, yediğine, içtiğine karışmayın.

» Kabalaşmayın. Küfür, hakaret, aşağılama gibi şeyleri görmek için oy veren insanlar var elbette ama siz yine de kabalaşmayın.

» İnsanların eğitimsiz ve fakir olmasından medet ummayın. Bugün sizi sırtlayan o iki kavram, yarın sizi duvara yapıştırdığında anlarsınız sebebini. İnsanları fakirleştirip, cehaleti yüceltirken bir kez daha düşünün.

Normal şartlarda birçoğu 0-4 yaş arasındaki çocuklara söylenecek olan bu istekler, bugün ütopik bir düzene işaret ediyor. En insani isteklerin, hayallerin birer ütopyaya dönüştüğü bir coğrafyayı biz hediye ettiğiniz için teşekkür ederiz. Biliyoruz ki bu istekleri paylaşanlar, bugünkü toplum yapısında yalnızca küçük bir parça. Ancak unutmayın ki “parça, bütünden büyük olabilir”.