Ekonomiye yönelik beklentiler kötüleşirken seçim sonrasına ilişkin endişeler de artıyor. Enflasyonun uzun süre tek haneye inmeyeceğini belirten Dr. Kubilay, “Hem yüksek işsizlik hem de düşük ücret dönemi bekleniyor” dedi

Yeni dönemin adı: Yüksek işsizlik ve düşük ücret
Fotoğraf: AA

Havva Gümüşkaya 

Ülke, ekonomiye yönelik tartışmaların en yoğun yaşandığı dönemden geçiyor. Bir yandan seçim sonrası değişen ekonomi yönetimi diğer yanda ise değişen politikaları var. Uygulamaya konulan politikalar hayat pahalılığı ile mücadele eden toplumun geniş kesimlerine biraz daha kemer sıktırmaya yönelik.

Enflasyona yönelik beklentilerin her geçen gün kötüleştiği bu dönemde karamsarlık katmerlenirken Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, sabır isteyen açıklamalarına bir yenisini ekledi. Şimşek, kur korumalı mevduattan çıkmak istediklerini söyleyen Şimşek, “Para politikasının sonuçlarını almak için en az bir yıla ihtiyacımız var” dedi. İktisatçı ve Uluslararası Finans Uzmanı Dr. Murat Kubilay, ülke ekonomisinin gidişatına yönelik endişelerini anlattı. 

Hazine Bakanı Şimşek ve TCMB Başkanı Erkan, sık sık dış sermaye girişi için ülke geziyor. Bu durum artık para politikasının bir enstrümanı olarak algılanıyor. Ekonomi yönetiminin izlediği bu politikayı nasıl buluyorsunuz? 

Türkiye ekonomisi düzenli olarak aylık ortalama 2 milyar dolarlık cari açık veriyor. Kabaca yılda 25 milyar dolarlık dış finansmana ihtiyacımız var. Diğer taraftan da 210 milyar dolarlık vadesi bir yıldan kısa borcumuz var. Dolayısıyla sürekli dışardan para bulmak veya mevcut parayı döndürmelerini beklemek gerekiyor. Bu yüzden de yatırımcıları ikna etmek gerekiyor. Yatırımcıyı hisse senedi piyasasına, konut sektörüne ve tahvillerinize davet edebilirsiniz. Bazen swap yoluyla gelebilir ama bu yol şu an kapalı. Doğrudan yabancı yatırımcılar da olabilir fakat bu da hemen para aktarımı anlamına gelmiyor ve bunların müzakere süreci uzun oluyor. Bunlara dair önceki ekonomi politikaları yönünden yapılmış olan hataları kabul edip, ciddi tadil yapıldığını duyurmak hem TCMB Başkanı hem de Maliye Bakanı için olağan bir görev. Fakat bunu bu kadar medyanın gözüne sokmak, tıpkı 2001 krizindeki “Para dileniyormuş” gibi, para arayışının, aslında makul görülebilecek bir nedenin çok daha rencide edici anlaşılmasına neden oluyor. 

Dolayısıyla mevcut durumda herhangi bir ideolojinin önemi olmaksızın her yönetici böyle bir para arayacaktı ama bu yöntem, Türkiye’nin çok sıkışık olduğunu gösteren bir durum olarak belirmiş oluyor. Dışardan da kaynakla bu süreci böyle yönetelim istiyorlar. Fakat daha önceki dönemlerden enkazın büyüklüğü, Erdoğan’ın varlığının yaratmış olduğu bir güven eksikliği ve depremin yaratmış olduğu hasar bunun bu kadar kolay geçmesini engelliyor. 

Dr. Murat Kubilay

Ekonomi yönetimi iç talebi düşürme hedefiyle birtakım adımlar atıyor. Hedef alınan bu iç talepten kasıt nedir? 

Türkiye ekonomisi hâlâ canlı, bunun da birkaç sebebi var. İlk sebebi, enflasyon sarmalında olduğumuz için bugün neyi alırsak daha kârlı olunacağına dair inanç. Aynı zamanda birçok yatırım enstrümanından da istenilen reel getiri kazanılamadığı için en iyi hızla tüketmek olduğu düşünülüyor. Dolayısıyla da talep güçlü. Bu talebi karşılayacak üretim yapılması lazım. Ama üretimi yapamıyorsunuz. En temel ürünlerden olan buğdayda da bile dışarıya muhtaçsınız. Dışarıdan almak zorundasınız bu da cari açık oluyor. Bu da döviz artışına ve enflasyona neden oluyor. Bunu kırmak için iç talebi biraz daha soğutmak lazım. İç talebi azaltmanın bir yolu, lüks tüketimi hedef almak. Kamunun gereksiz harcamaları var, buradan başlanması lazım. 

Seçim sonrası uygulanan politikalarla yeniden tırmanışa geçen enflasyona ilişkin yılsonu beklentileri sürekli yükseliyor. Tek haneli enflasyon seviyesine ise yüzde 10’un bir tık altında ve anca 2026 yılında inilebileceği bekleniyor… 

Enflasyonun uzunca süre tek haneye indirilebileceğine ihtimal vermiyorum. 2026 için 2 yıl ötelemeli bir tahminin dahi iyimser olduğunu düşünüyorum. Kabaca yüzde 25’lik veya aylık yüzde 2’lik bir enflasyon oturdu. Enflasyon sarmalının içerisine girdik. Biz bunu Nas denilen günlerde, Aralık 2021 büyük kur krizi ile yaşadık. Bu yola girmek kolay çıkmaz zordur. Sadece kur istikrarının sağlanması değil, dış dengenin sağlanması, rezervlerin yerine konulması, kur korumalı mevduatın geride bırakılması, kamu açıklarının daha makul seviyeye indirilmesi gibi çok fazla şeyi eş anlı yapacağız. Bir yandan da işsizliği düşürüp batık kredileri sağlıklı hale getireceğiz. Bunları yaparken bazı şeylerden feragat edilecek ve Türkiye ekonomisinde de her zaman enflasyondan feragat edilir. Bu nedenle enflasyonun çok uzun süre böyle devam edeceğini düşünüyorum. 

Toplumun uzun süreli yüksek enflasyona mahkûmiyeti söz konusu… Bu durumun toplumsal sonuçları nasıl olacaktır? 

Enflasyon ücretlere gecikmeli yansıtılıyordu. Yerel seçimden sonra hiç yansıtılmayacak.  Çalışanların reel satın alma gücünde ciddi düşüşler olacak. Bu tip dönemlerde gelir adaletsizliği oluştuğu için bir taraf gelirini korurken düşük ve orta gelirlilerin satın alma gücü düşüyor. 

Yüksek enflasyonda ücretliler kaybedecek ve gelir adaletsizliği büyüyecek. Kaybeden düşük gelirliler ve iş gücü piyasasına yeni girmeye çalışan gençler olacak. 1995 yılından sonra doğan neslin varlık alma ihtimali neredeyse imkânsız. Uzun yıllardır görmediğimiz toplum genelindeki memnuniyetsizliklerin daha sert meydanlarda gösterilmesi de mümkün olabilir. Türkiye’yi hem yüksek işsizlik hem de düşük ücret dönemi bekliyor.  

Peki, Türkiye’de stagflasyon yaşanma olasılığı var mı? 

Stagflasyon durgunluk ve enflasyonun aynı anda yaşanmasıdır. Türkiye’de enflasyonun düşme ihtimalini önümüzdeki 5 yılda göremiyorum. Sadece şu andaki kötü gidişat olağan hale getirilebilir. Ama fiyatlar artmaya devam edecek ve ücretler buna yetişemeyecek. 

Ekonomideki durgunluğu sıfır büyüme olarak tanımlarsak Türkiye’de bunun gerçekleşme ihtimali biraz daha az oluyor. Her ülkenin doğal büyüme oranı var. Türkiye, nüfus büyüme oranı sığınmacılar hariç yüzde 1,5 olan bir ülke. Zaten hiçbir şey yapmasa yüzde 3-3,5 büyüyebilir. Yüzde 1,5’luk nüfus büyümesiyle kişi başına düşen gelirin artmayacağı hatta dağılım kötü olduğu için düşeceği bir ortamda ‘durgunlukta değilim’ diyemezsiniz. Türkiye yüzde 3 büyür ise ve enflasyon yüksek seyrederse stagflasyon içerisindedir ve uzun süre içerisinde kalacaktır.