Sarkozy’nin AB Dönem Başkanı, Dimitri Medvedev’in Rusya Devlet Başkanı olarak gerçekleştirdikleri 8 Eylül anlaşmasının önemi azımsanmamalı. Bu anlaşma yeni dünya jeopolitik...

Fransız Nicolas Sarkozy’nin Avrupa Birliği (AB) Dönem Başkanı, Dimitri Medvedev’in Rusya Devlet Başkanı unvanlarıyla gerçekleştirdikleri 8 Eylül anlaşmasının önemi azımsanmamalı. Keza, bu anlaşma yeni dünya jeopolitik düzeninde 1. perdenin kesin olarak kapanmasına işaretti.

Burada neye karar verildi? Ruslar “merkezî Gürcistan bölgeleri” ya da “Gürcistan’a özgü” dedikleri yani, asıl Gürcistan olarak kabul ettikleri yerlerden askerlerini geri çekeceklerdi. Bu askerlerin yerini AB’den gelecek 200 gözlemci alacaktı. Bunlar, Güney Osetya ve Abhazya’ya karşı güç kullanılmayacağına dair AB’nin taahhüdüne dayanılarak yapılacaktı.

Rusya’nın Güney Osetya ve Abhazya’yı tanıması konusu ise tamamen ucu açık olarak kaldı. Sarkozy ve AB’nin Dışişlerinden Sorumlu temsilcisi Javier Solana, Rusya’nın ileride de bu iki bölgede AB gözlemcilerini kabul edeceğini “umuyor”. Rusya Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov ise böyle bir söz vermediklerini ve “gelecekte gözlemle ilgili yapılacak tüm anlaşmaların Abhazya ve Güney Osetya hükümetlerince onaylanmasının gerekli olacağını” söyledi. Lavrov, Rus askerlerinin bu iki bölgede “yakın gelecekte” bulunacağını da ekledi. Gürcistan’ın Ulusal Güvenlik Konseyi Başkanı Alexander Lomaia ise Rusların Gürcistan’dan çekilmek için kesin bir tarih belirlemesini onaylarken, asıl kötü haberinse “anlaşmanın Gürcistan’ın toprak bütünlüğüne atıfta bulunmaması” olduğunu belirtti.

Bu mutabakat Avrupa ve Rusya arasında gerçekleşti ve Birleşik Devletler hiçbir şekilde bir diplomatik rol oynamadı. Medvedev Birleşik Devletler’i, Gürcistan’ın Güney Osetya’ya girmesini onaylamakla suçladı. Bunun karşılığı olarak, Avrupalıların “doğal ve en önemli ortakları” olduğunu söyledi. Gürcistan başkanı, John McCain’den güçlü destek alırken Başkan Yardımcısı Dick Cheney Gürcistan’ın yeniden yapılandırılması için 1 milyar dolar destek vereceklerini söylemek için Gürcistan’a uçtu. Bununla birlikte, Savunma Bakanı Robert Gates, bu yardımın neden askeri yardımı ve Rusya’ya karşı ekonomik yaptırımları içermediğini açıklarken “eğer fazla aceleci davranırsak, izole edilen biz olabiliriz” diye ekledi.

Öyleyse sonuç nedir? Rusya, Gürcistan’da istediğini az çok aldı. Güney Osetya ve Abhazya’yı geri dönülemez biçimde tanımış olması Gürcistan ile olan ilişkilerini ilerideki önemli bir dönüm noktasına taşıyabilecek bir gelişmedir. Eğer bu olmazsa istediğini almamış demektir. Gerçek şu ki, Avrupa, Rusya ile anlaşmaya varmaya ihtiyacı olduğuna inanıyor ve Çinlilerin “Avrupa iç savaşı” dedikleri şeyi yinelemeyi reddediyor.

Birleşik Devletler oynanacak gerçek bir kartı olmadığını anladı. Bu sırada, Ortadoğu’da kendini en yakın müttefikleri tarafından terslenmiş halde buldu. Irak’ta ise Başbakan El Maliki ABD askerlerinin devamı konusunda oldukça sert biçimde müzakere ediyor. Anlaşmaların geçerliliğinin 31 Aralık’ta dolduğu düşünülürse, burada ABD’nin daha fazla ayrıcalıklar elde etmesinin engellenmesi imkansız değil.

Afganistan’da ise Devlet Başkanı Karzai, ABD özel birliklerinin bombalama olayıyla iyice kızmış olacak ki, CBS televizyonunun “hayli sert ifadeler içerdiğini” duyurduğu talebi dile getiriyor: “ABD ve NATO askerlerinin ülkedeki varlığının yeniden gözden geçirilmesi”. En son provokasyon ise ABD’nin birkaç kayıp verdiğini ve Taliban’lı bir gruba saldırdığını duyurduğu, Azizabad’da gerçekleşen hava baskınıdır. Afganlar burada Taliban’ın bulunmadığı ve birçok sivilin bu saldırıda öldüğü konusunda ısrarlılar. BM yetkilileri ve diğerleri Afgan iddialarına inanırlarken, ABD’nin Afganistan’daki Generali David McKiernan, ABD’ye dönerek, Birleşik Devletler’den gelecek bir general tarafından daha üst düzey bir araştırma yapılmasını talep etti.

Pakistan’da ise, Başkan Bush, Ulusal İstihbarat Konseyi’nin “Pakistan ordusu ve askerlerinin dengesini daha da bozma riski taşıdığını” söylemesine rağmen, Afganistan’dan Pakistan’a geçen Taliban’a sıcak takip yapılması konusunda karar verdi. Saldırı, Pakistan ordusunun Genelkurmay Başkanı Ashfaq Kayani’nin, New York Times’ın “sıradışı şekilde güçlü bir ifade” olarak yorumladığı, “askeri güçlerinin Pakistan’ın egemenliğini her pahasına savunacağı” sözleriyle sonuçlandı. ABD hükümeti Kayani’ye Pakistan’daki güçlü destekçisi olarak bakarken bunlar duymayı umduğu şeyler değildi.

Böylelikle, Gürcistan’da yok sayılmış ve Irak’ta en yakın müttefiklerinin; Afganistan ve Pakistan’ın, saldırısına uğramış olan Birleşik Devletler, kurallarını tatsız bulmasına rağmen tabi olacağı, Soğuk Savaş sonrası dünyanın gerçekliğine öyle ya da böyle dahil oluyor.

Bu arada, ironik ama önemsiz bir dipnot; 10 Eylül’de moleküler fizikte önemli bir gelişme olarak, Cenevre’deki CERN laboratuarında, 14 yıllık çabanın ve 8 milyar dolar harcamanın sonunda bilimsel bir hamle gerçekleştirildi. Bu, dünya biliminde öyle büyük bir andı ki, ABD’li uzmanlar bunu Batavia, Illinois’teki Fermilab’da, sabah 4:38’de açtıkları bir şişe şampanyayla kutladılar. Yine de Fermilab’ın yöneticisi Pier Oddone, bunun “hem acı hem tatlı bir an” olduğunu kabul etti. 1993’e kadar Birleşik Devletler moleküler fizikte önde gidiyordu. ABD Kongresi’nin Soğuk Savaş’ı “kazanmış” olmanın verdiği kendine güvenle dolduğu yıllarda, moleküler fizikteki bu gelişmeler için gerekli olan süper çarpıştırıcıları geliştirmenin artık jeopolitik olarak gerekli olmadığına ve oldukça maliyetli olduğuna karar kılındı. Avrupalılar ise farklı bir karar verdiler ki; Birleşik Devletler kendini burada da ikinci sırada buluverdi. Bunu 1. perdenin sonu olarak adlandırdım çünkü bu, jeopolitik alanda çok taraflılığı kesinleştiriyordu. Tabii daha yeni perdeler de gelecek fakat oyunun sadık izleyicileri aktörlerin sadece 1. perdede belirlendiğini bilirler. Gerçekten ne olduğunu anlamamız içinse 2. perdeyi beklemek gerekli. Ancak bundan sonra 3. perdeye, yani sonuca varabiliriz.

IMMANUEL WALLERSTEIN