Yeni Demokrasi ve büyük olasılıkla Yunanistan’da ‘yeni’ bir dönem başlatacak gibi görünüyor. Sol söylemlerle yönetime gelen, ancak troykaya teslim kendine oy vermiş kitlelerin beklentilerini karşılayamayan SYRIZA kaybetti. Bu yenilginin nedenleri arasında; Kendi tabanına yabancılaşma, kemer sıkma politikaları sonucu düşük maaşlar, % 35’lere varan genç işsizliği, göçmen sorunu, Kuzey Makedonya hamlesi bulunmakta. Bu politik ve ekonomik […]

Yeni hükümet ve Ege/Akdeniz’de olası gelişmeler

Yeni Demokrasi ve büyük olasılıkla Yunanistan’da ‘yeni’ bir dönem başlatacak gibi görünüyor. Sol söylemlerle yönetime gelen, ancak troykaya teslim kendine oy vermiş kitlelerin beklentilerini karşılayamayan SYRIZA kaybetti.

Bu yenilginin nedenleri arasında; Kendi tabanına yabancılaşma, kemer sıkma politikaları sonucu düşük maaşlar, % 35’lere varan genç işsizliği, göçmen sorunu, Kuzey Makedonya hamlesi bulunmakta. Bu politik ve ekonomik edimler hem soldan hem de sağdan gelen oyları zaman içerisinde uzaklaştırdı. Nihayetinde, geçmişte SYRIZA’ya oy vermiş kitleler kolaylıkla sağa kaydı ve Yeni Demokrasi seçimi önde tamamladı.

MİÇOTAKİS neden kazandı?

Öncelikle, politik olarak flu bakışa sahip bol miktarda yüzer gezer oyu hedef aldı. Ki hedef aldığı kitleler işsizliğin, düşük maaşların ve hayat pahalılığının asıl/kök nedenlerini bir türlü çözememiş arayış içerisindeki kitlelerdi. Bu kitleler; daha yüksek maaş, işsizliğe çözüm vaat eden Miçotakis’in AB politikalarının dışına çıkamayacağını, borçların daha da katlanacağını, özelleştirmeler ile sağlanacak kaynağın çözüm olamayacağı aksine ülke varlıklarının sermayenin eline geçeceği ve daha kötü bir geleceğin kendilerini beklediğini kavrayamıyorlardı. Dolayısıyla boş vaatlere kolay inandılar. Öte yandan sağ görüşlü kitleleri çekmek için ek bir gayret sarf etmelerine zaten gerek kalmamıştı, zira SYRIZA hem Makedonya, hem göçmen hem de kiliseye yönelik edimleriyle bunu zaten sağlamıştı.

Ege ve Akdeniz adaları ile Kıbrıs sorunu evvel ezel ikili ilişkilerde hep çıban başı olmuştur. Gerek Türkiye gerek se Yunanistan’da değişen Hükümetler bu alanda barıştan yana bir adım atmayı becerememişlerdir. Nitekim SYRIZA ile AKP Hükümetleri arasında da bu mesele ipleri hep germişti. SYRIZA geçmişte paydaşlarından biri olan Synaspismos’un ÖDP ile gerçekleştirdiği “silahsız Ege” kampanyasının benzerleri için Türkiye muhalefeti ile bir araya gelme konusunda bir adım atmamıştır. AKP ise zaten içeride sıkıştıkça Ege ve Akdeniz’ de hep gerginliği tercih etmiştir.

Şimdi Yunanistan’da görev alacak yeni hükümet SYRIZA’dan çok daha katı politikalara sahip. Milliyetçi duyguları okşamaya çok daha yatkın. Seçim öncesi Miçotakis, söylemlerinde askeri güç kullanmayı sık sık dillendirmişti. Yeni Demokrasi, Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin münhasır ekonomik bölge İhlallerini dile getirerek AB’nin Türkiye’ye yaptırım uygulaması için SYRIZA’dan daha aktif olacağı şüphe götürmez.

Keza Ege’de silahsız olması gereken adaların silahlandırılması ve bölgede gerçekleştirilecek askeri tatbikatlarla ipleri germekte SYRIZA’dan çok daha aktif olacağı kesin.

Bunun da çok zaman alacağını sanmıyorum. İlk baştan kısa bir süre karşılıklı görüşme atraksiyonları (Erdoğan’ın ilk kutlayan olması gibi) olsa bile yakın gelecekte, ilişkilerin bir hayli sertleşmesi beklenmelidir. Özellikle küresel resesyon ve finansal krizin yakında olduğu söylemleri gündemde iken, yabancı sermaye yatırımlarının 2018’de küresel düzeyde %13 gerilediği aşikarken, yine dünya ekonomisi giderek bir daralma içerisine girmişken Mitçotakis’in sıcak para beklentileri, yatırım vaatleri hep hayal olarak kalacak ve Yunanlılar kısa sürede yağmurdan kaçarken doluya tutulduklarının farkına varacaklardır. Bu durumda Mitçotakis gibilerinin ilk yaptıkları hep bir dış tehlike bulup içeride milliyetçiliği körüklemek ve krizin etkilerini soğutmak olmuştur ve böyle olması beklenendir. Aynı durum AKP ve Erdoğan için de geçerlidir. Bu öyle bir konudur ki iktidarıyla, muhalefetiyle ortak tavır hemen oluşuvermektedir. Nitekim muhalefette de Girit dahil adalar üzerindeki haklarımızdan söz edilmekte, AKP’nin ihanet içinde olduğu söylenmekte. Bu hak iddiaları ve deniz hukuku meselesini daha geniş bir yazıda ele alacağım. Ancak çatışma isteği zaten bu iddiaların ötesinde mevcut bir potansiyel taşımakta. Anlayacağınız yeni durum eskisinden de beter görünmektedir.