Hukuk sisteminin AKP eliyle yok edildiği Türkiye’de, “adaletsizliğe itiraz edecek” bir mekanizma kalmadı. Hukukçular, artık hukuk kurallarının değil, gücün ölçüt olarak kullanıldığını ifade etti

'Yeni Türkiye'de itiraz edebilecek mahkeme kalmadı: Yasa ortadan kalktı güç ölçüt sayılıyor

UĞUR ŞAHİN ugursahin@birgun.net @uugurs

Hukukun üstünlüğü endeksinde 113 ülke arasında 99’unculuğa gerileyen ve toplumun yüzde 80’ine yakının yargıya güvenmediği Türkiye’de, 2017-2018 Adli Yılı önceki gün açıldı. Ancak, Anayasa Mahkemesi (AYM) Başkanı Zühtü Arslan’ın 30 Ağustos Resepsiyonu’nda AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı selamlarken ‘eğildiği’ anın fotoğrafı, tarafsız olması gereken yargının AKP’nin denetimine teslim edildiğinin açık kanıtı. AKP Türkiye’sinde, yaşam alanlarından çalışma yaşamına değin birçok hukuksuzluk yaşanıyor. İşte adil yargı sisteminin AKP eliyle yok edildiği Türkiye’de, “adaletsizliğe itiraz edecek” hiçbir mekanizmanın kalmadığının 5 örneği:

1 Mal varlığınıza istedikleri zaman el koyabilirler
Çok sayıda yurttaşın, çeşitli ‘terör örgütüne’ finansman sağladığı iddiasıyla mal varlığına el konuldu. Bu işlem 667 Sayılı KHK ve Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 128’nci maddesi ile yapılıyor. Ancak 667 sayılı KHK kapsamında alınan kararlar ve yapılan işlemler nedeniyle açılan davalarda yürütmenin durdurulmasına karar verilemiyor.

2 Bir gecede ihraç edilebilirsiniz
Bu zamana kadar KHK ile kamudan yüz binlerce kişi ihraç edildi. Bu duruma itiraz eden bir öğretmenin açtığı davayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi reddetti ve OHAL Komisyonu’nu adres gösterdi. Aynı şekilde; kamudan ihraç edilen memurlar, rütbesi alınan emekliler, ilişiği kesilen öğrenciler, kapatılan kurum ve kuruluşların Anayasa Mahkemesi’ne yaptığı başvuruyu da yüksek mahkeme ‘iç hukuk yollarının tüketilmemesini’ gerekçe göstererek reddetti. Yüksek Mahkeme de OHAL Komisyonu’nu işaret etmiş oldu. OHAL Komisyonu’nun kararlarına karşı ise AKP ve MHP’lilerden oluşan Hâkimler ve Savcılar Kurulu tarafından belirlenecek Ankara İdare Mahkemeleri’ne iptal davası açılabilecek.

3 Greve çıkmanız da yasak
Son bir yılda çeşitli işkollarında tam beş grev yasaklandı. Erdoğan, OHAL’i işçilerin hak arama mücadelesine karşı kullandıklarını itiraf etmiş, “Grev tehdidi olan yere biz OHAL’den istifadeyle anında müdahale ediyoruz. Diyoruz ki hayır, burada greve müsaade etmiyoruz, çünkü iş dünyamızı sarsamazsınız” demişti. Bursa Orhangazi’deki Asil Çelik fabrikasında işçilerin itirazı ise Danıştay tarafından reddedilmiş, yasağa karşı hukuki mücadelenin önü kapatılmıştı.

4 42 bin dilekçe verseniz de onlar kararı verir
Doğal ve tarihi miras ile yurttaşların yaşam alanlarını yıkıma uğruyor. Yatırımların çevreye etkisini denetleyen yasa değiştirildi; nükleer, hidroelektrik ve termik santrallar ve altyapı projelerinin çevreye zarar verebilmesinin önü açıldı. Son bir yılda karara bağlanan Çevre Etki Değerlendirmesi (ÇED) raporu sayısı 445 oldu, hepsi yatırımcı lehine sonuçlandı. ÇED raporlarıyla ilgili yapılması gereken halkın katılımı toplantıları yapılmadan birçok projeye izin verildi. Valilik emirleriyle itiraz hakkının engellenmesi hukuksuzlukları artırdı. Örneğin, Amasra halkının karşı olduğu Hema Termik Santralı’na ilişkin daha önce 42 bin ayrı dilekçe veren Bartınlıların tepkisini hiçe sayan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, 10 Ekim 2016’da santral için ÇED olumlu kararı verdi. Yaşam alanlarına son çare protesto yoluyla sahip çıkmak isteyen yurttaşlara, OHAL gerekçe gösterilerek izin verilmiyor.

5 Rızanız olmadan eviniz kentsel dönüşüme uğrayabilir
Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki 6306 sayılı Kanun’un Uygulama Yönetmeliği’nde yapılan değişiklikler 27 Ekim’de Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmişti. Bakanlar Kurulu, böylece kentsel dönüşümde de söz sahibi olmuş, yatırımcının önünde de engel kalmamıştı. Bakanlar Kurulu devreye girip belli bir bölgeyi “riskli alan” ilan edebilecek. Bir bölgenin yüzde 65’i riskli ise 100’ü kapsama alınmış olacak. AKP, bu sayede tek tek bina sahiplerinin itirazının önüne geçmeyi planlıyor.

İtiraz mercileri kapandı
Konuya ilişkin eski AİHM Yargıcı Rıza Türmen ve İstanbul Barosu’nun eski başkanlarından ünlü hukukçu Prof. Dr. Yücel Sayman ile konuştuk. Türmen, hukuk devletinin rafa kaldırıldığının altını çizerek, “Yargının ortadan kaldırılması sorunu birkaç boyutludur. Birincisi, yargı kararlarına karşı itiraz mercileri tamamen kapanmış durumda. Bu noktada, yerel yargı yolları aslında mevcut değil. Şikâyetinizi, itirazınızı ileri sürebileceğiniz bir yargı organı yok. Bir diğeri ise yargının iktidarın bir aracı haline getirilmiş olmasıdır. Hukuk devleti var mı, yok mu, derken neye bakacaksınız? Mahkemenin verdiği kararlara bakacaksınız. Haksız tutuklamalar, gerekçesi olmadan özgürlüğünden yoksun bırakmalar, bütün bunlar birlikte ele alındığında ortaya bir hukuk boşluğu çıkıyor. Hukukun ihlal edilmesinden çok, aslında ortada bir hukuk yok. Hukuk devletinin rafa kaldırılmış olması en büyük problem. Bu boşluk da keyfi ve siyasi amaçlarla iktidar tarafından dolduruluyor. Ama bunu dolduran hukuk değil” diye konuştu.

“Artık hukuk kuralları değil, güç ölçüt” diyen Prof. Dr. Sayman ise şunları söyledi: “Bundan da tüm toplum etkileniyor. Ben bundan dört yıl önce hukuk kalmadığı ve artık konuşulamayacağı için hukuktan istifa ettim. Müdafai hukuk yerine müstafi hukuk koymak lazım. Bu sistemi bozuk bir hukuk sitemi olarak kabul ediliyorlarsa tartışılsın ama bunlar hukuk değil.”