Siyah damarlı mermerden yapılmış yüzlerce madenci mezarı, apar topar bu haftaya yetiştirildi.

Her birine bayrak dikilmiş sıra sıra mezarlarıyla “Soma Şehitliği” hazırdı ve  birinci yılında Soma katliamı, Başkanlık oyu isterken, elinde Kuran sallayan miting ruhuna uygun “şehitlik metafiziğine” sığıştırılmaya çalışılacaktı.

Soma’nın ilk yıldönümünde, iktidar cinliği dünya tarihinde bir ilk gerçekleştirecek ve iktidar yanaşması dayıbaşı feodal sisteme teslim 301 “taşeron emekçinin” kamu denetimsiz, kâr şampiyonu, üretim sapığı “özel şirketin” işlettiği ilkel ocakta bile bile öldürülmeleri “şehitlik” sayılacaktı.

Oysa dünyasız kalmış 11 bin Somalı 13 Mayıs’la birlikte değersizleştiren yasları, küçümsenen travmalarıyla her bir günü saat saat “Yeni Türkiye’nin” sistematik zulüm ve baskısına maruz kaldıkları bir yılı geride bırakıyordu.

Kalbi ağır hasta “Yeni Rejim” bozuk asansörden düşen emekçileri asansör şehiti, sensörsüz, aylardır ısınmış ocakta ölen madenciyi maden şehidi ilan ederek katliam gerçekliğinin hâlâ manevi istismarını yapıyordu.


Eğer öyleyse Akhisar’da mahkeme salonuna girmek isteyen bu “şehit” ailelerine günlerce çektirilen eza, cefa, didiklenen çantalar, tartaklanan “şehit” yakınlarına reva çile neydi?

8 sanığın can güvenliği için Akhisar’da estirilen aşırı güvenlik teyakkuzu aslında iki “mahcup” bakan dahil en az 30-35 kamu görevlisinin sanık olarak yargılanması gereken davayı başka uzak bir şehre kaçırmak yine hafıza ve gerçeklik düşmanı “Yeni Türkiye’nin” yine bir örtbas taktiği miydi? 

1 yıldır insanlara verilen hiçbir sözün tutulmadığı, tazminatların ödenmediği, katliamdan 7 ay sonra 2.bin800 madencinin telefon mesajıyla kapı önüne koyulduğu, toplumsal öfke ve kızgınlığı her gün körüklendiği  Soma’da anti depresan kullanan madencilerin birer birer fişlenip üretime başlayan ocakta işe alınmadığı, işe alınanlara ise “tazminat istemiyorum” imzası dayatıldığı Soma’da analarının hıçkırıkları dinmeyen  442 yetim “Babam cennete gitmesin eve gelsin artık” diye hala bekliyorlardı.

Soma Holding’e tazminat davası açan eşini kaybeden acılı kadına, “felaketi özendirecek miktarda tazminat talep edilemez” mahkeme değerlendirmesi her gün emekçiye yüzlerce “felaket” tertip eden “Büyük Türkiye’ye” niye dokunamazdı?

Halbuki sorsanız, meyve soğuk hava depolarında toplanan yüzlerce cesedin yüzüne bakmadan ölüsünü seçemeyen Somalı aileler size Yeni Türkiye’nin Soma olduğunu söylerlerdi.


O Yeni Türkiye, 13 Mayıs’ta Eynez fırınında devlet-sermaye tarafından “imha” edilen, üretim bantlarına üst üste yığılmış, cesetleri çıkarken ağızlarına toz maskesi takılmış 301 madenciyi imlemiyordu sadece.

Yeraltındaki iki bakanlıktan resmi onaylı ölüm kamplarına toprağını bereketsizleştirdiği borçlu çaresiz, işsiz insanları kuyruklar halinde indirirken...

Yer üstünde dalgalanan piyasa bayrağının altında lüks “yaşam odalarında” yüz milyonlarca TL ödeme yaparken şirket sırtı sıvazlayan iktidar ve  göğe uzanan yarısı taş kömür tepeleri  Yeni Türkiye’nin gözünü kan basmış “birikim-modelini” gösterirdi.

Ve insan acısına, hak talebine tekme-tokat-tehdit eziyet edildiği Soma yani Yeni Türkiye, size ve sevdiklerinize bu yıl sandığınızdan çok daha yakındı.

Evde, trafikte, okulda, üstgeçitte, işyerinde, hastanede, halk otobüsünde, oturduğunuz kafede hayatınızın herhangi bir anında canınıza çullanacak kamusal sorumluluktan azade ”failleri meçhul” hukuk- işlemez karanlık gölge tam ensenizde duruyordu...