Yerel seçime 5 gün kala adayların vaatleri havada uçuşurken pastada kültür ve sanata ayrılan payın yetersizliği dikkat çekiyor. Sanat toplulukları temsilcileri sanata ayrılan bütçe ve desteğin rica değil hak olduğunu söylüyor.

Yerelden destek rica değil, haktır
Fotoğraf: İBB

Işıl ÇALIŞKAN

Ülkenin gündeminde 31 Mart yerel seçimleri var. Belediye başkan adayları vaatlerini sıralarken kültür ve sanattan söz edenlerin sayısı oldukça az.

İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın, “Türkiye’de Yerel Kültür Ekosistemi” başlığıyla yayımladığı 30 farklı şehirden 157 katılımcıyla hazırladığı 11’inci kültür politikaları raporu, ülke genelindeki durumun vahametini ortaya koymuştu. Raporda Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın verilerine göre belediyeler tarafından kültüre ayrılan bütçe oranlarının yüzde 1’lere zar zor çıktığı belirlenmişti. Genel kamuoyu anketine göre kent sakinlerinin yalnızca yüzde 9’u, belediye tarafından düzenlenen kültürel etkinliklere arzu ettiği ölçüde katılabildiği ortaya çıkmıştı.

Seçime 5 gün kala sanatın farklı alanlarındaki meslek birlikleri, sendika ve toplulukların temsilcileriyle yerel yönetimlerden taleplerini konuştuk.

SALON ÜCRETLENDİRMESİ SOSYOEKONOMİK OLMALI

Belediyelerin sanata, sanatçıya, sanatla ilişki kuran yurttaşlara bakış açısını değiştirmesi gerektiğini ifade eden Müzik Yorumcuları Meslek Birliği (MÜYORBİR) Yönetim Kurulu Üyesi Aylin Aslım, şu ifadeleri kullanıyor: “Seçim atmosferinde herkese, her şeye bir oy, bir sayı olarak bakılıyor. Zaten sanatçıların sayısı diğer hiçbir topluluk kadar çok olmadığı için onları dinlesek ne olur dinlemesek ne olur gibi bakıyor olabilirler. Oy potansiyelini daha çok önemsiyor olabilirler ama sonuç olarak bu zihniyetteki anlayışın 20 küsur yılda karşımıza okuduğunu anlamayan, birbiriyle iletişim kuramayan, kavga eden bir toplum çıkarıyor. Dolayısıyla insanların sanata erişiminin, ulaşımının sağlıklı yollardan olduğu bir yerel yönetimde birçok şey aslında değişebilir. Sanatla ilgili çok vaatlerde bulunan bir aday göremedim açıkçası, bu hiçbir zaman bir gündem olamıyor. Oradaki potansiyeli bazı adaylar göremiyor. Özellikle belli semtlerde adayın sanata, sanatçıya yaklaşımı aslında onun oy potansiyelini ciddi etkileyebilecek bir şey ama çok farkında değiller. Daha popülist yaklaşımlarla ipi göğüsleme peşindeler.”

Aylin Aslım
MÜYORBİR Yönetim Kurulu Üyesi
(Fotoğraf: Çiler Geçici)

Belediyelerin konser salonlarının ücretlendirmesinin bulunduğu yerdeki sosyo ekonomik düzeye göre belirlenmesinin öneminin altını çiziyor. Aslım, dezavantajlı ilçeler için sanatın erişilebilirliğinin kolaylaştırılması gerektiğini, “Mesela bir Kadıköy veya Şişli Belediyesi’nin konser kiralama ücretiyle bir Büyükçekmece ücreti aynı olmamalı. Oralara sanatı götürmek daha kolay ve teşvik edici olmalı. En önemli şeylerden biri bu işlerin yapılabilir hale gelmesi için belediye salonları belli bir ses, ışık kalite standardına gelmeli belediye salonları. Değişik ilçeler, değişik partiler olabilir ama Belediyeler Birliği’nin gündeminde değerlendirilse hepimizin gidip seve seve konser vermek isteyeceği yerler haline getirilmeli. Bu çok ciddi bir kademe atlatır” sözleriyle açıklıyor.

Belediyelerin sağladığı ücretsiz konserlere ilişkin konuşan Aslım, “Halkın sanatla sanatçının halkla buluşmasını ücretsiz konserlerle sağlayabileceğini düşünüyorlar belki kısa yoldan. Bu ücretsiz konserlerin aslında insanların ulaşmak için çaba göstermeden kendilerini orada buluverdikleri ve belki 10’uncu dakikasında çıkıp gitme veya o koltukları belki de gitmek isteyen biri olabilecekken koltuğu boş bırakma bilinçsizliğine dönüşebiliyor. Mesela İBB’nin ‘İstanbul Senin’ uygulamasında ücretsiz davetiyeyi almak için bile bir çaba göstermesi gerekiyor insanların. Bu bile o ilişkiyi daha değerli kılıyor” diyor ve ekliyor: “Ara ara çalıştaylar, seminerler yapılıyor fakat sonra o konuşmaların gerçeğe dönüştüğü senaryoyu çok nadir görüyoruz. Bu çalıştayların niye, neden yapıldığını ve sonra takip edildiğini görmek isteriz.”

SOSYAL BELEDİYECİLİK ANLAYIŞI BENİMSENMELİ

Şehrin ve belediyelerin bütçe yapılandırmasında özel tiyatroların sahnelerinin yer almasının gerekliliğine vurgu yapan Tiyatro Kooperatifi Yönetim Kurulu Başkanı Yeşim Özsoy, “bu bir istek ya da rica da değil bir haktır” diyor. Özsoy, yerel yönetimlerin özel tiyatrolara ayırdığı bütçe ve desteğin önemini şu sözlerle ifade ediyor: Tiyatro Kooperatifi olarak başta ortaklarımız olmak üzere Türkiye çapındaki tüm özel tiyatrolar için çalışıyoruz. Şehir, Devlet ve Belediye tiyatroları dışında kalan tüm tiyatroları kapsayan alanımızın ekonomik, sosyal ve hukuki olarak iyileşmesi için çaba gösteriyoruz. Bugüne kadar yaptığımız çalışmalarla özel tiyatrolar için başta yasal statü değişikliği olmak üzere devlet ve yerel yönetim desteklerinin arttırılması gerekliliğini her fırsatta dile getirmeye çalıştık. Bu anlamda yerel yönetimlerin kendi bölgesinde yer alan özel tiyatrolarla, kendi Şehir Tiyatrolarıyla ve kültür merkezleriyle kurduğu maddi manevi ilişki kadar net ve verici bir ilişki kurması şart. İstanbul gibi dünya çapında bir kentin kültür sanat atmosferinin yücelebilmesi, yerel yönetimlerin sadece kendi yarattığı alanlara değil Avrupa şehirlerinde olduğu gibi var olan bağımsız sahne ve projelere ayıracağı bütçe ve destekle mümkün olabilir.”

Yeşim Özsoy
Tiyatro Kooperatifi Yönetim Kurulu Başkanı

Özsoy, Tiyatro Kooperatifi olarak yerel yönetimlerin kültür-sanat politikalarında çok önemli bir role sahip olduğu düşünüklerini belirterek, “31 Mart yerel seçimleri yaklaşırken belediyelerimizin temelde “sosyal belediyecilik” anlayışını benimsemesini ve özel tiyatrolarla omuz omuza vererek şehrin kültür sanat haritasını ve gücünü ortaya çıkarması gerekliliğini burada tekrar yinelemek ve bu konuda iş birliğine her zaman açık olduğumuzu belirtmek isterim” sözlerini kaydediyor.

ÖRGÜTLENMENİN ÖNÜNDEKİ ENGELLER KALDIRILMALI

Sinema Emekçileri Sendikası Genel Başkanı Galip Görür: Yerel yönetimler kamucu anlayışı ile sanatın ve de sanatçının özgürleşmesi için ekonomik, demokratik iklimler yaratması gerektiğine vurgu yapıyor.

Galip Görür
Sinema Emekçileri Sendikası Genel Başkanı

Belediye bünyesinde çalışan sanat emekçilerinin örgütlenme ve sendikalı olmanın her türlü teknik engeli kaldırılması gerektiğinin altını çizen Görür, sendika olarak taleplerini şöyle sıralıyor: “Tiyatro, sinema, müzik, dans gruplarına, resim, heykel, fotoğraf atölyelerine, edebiyat kulüplerine, alternatif mimari çalışmalara, yayın organlarına, derneklere, sanat kahvelerine bağımlılık ilişkisi kurmadan bütçeden pay ayırarak, her dilden, kültürden renkten sanat üretimini sürdürebilir hale getirmeyi öncelemeli. Çocuklara, gençlere sanata ve bilime özendirici atölyeler, forumlar, söyleşiler yapmalı, emeğe doğaya saygılı, etken, katılımcı, itiraz kültürü olan yurttaşların yetişmesinde özendirici rol oynamalı. Dışarda kale gibi görünen adına kültür sanat merkezi dediğimiz, önünde güvenlik içerde bürokrasinin olduğu çoğunluğun yanından geçtiği, mimarisiyle de demokratik olmayan kapalı mekânlarda yapılan “kültür sanat etkinlikleri” değil de meydanlarda, alanlarda, parklarda hatta kahvehanelerde halkın direk ulaşabildiği, söyleminde de tahakküm kurmayan kültür sanat ortamlarının oluşmasını sağlamalı. Kent meydanları sanat alanları olmalı, festivaller, dinletiler yapılmalı, kalıcı sahneler tasarlanmalı. Kamu alanlarında kültür sanat emekçilerinin yararlanması sağlanmalı, üretimin esas öznelerinin katılımcı iradesi belirleyici olmalı, yaşamsal kaygıları olmamalı.”