Babylon, yeni projesi Kontak için ilk olarak The Kites ve Kam’ı sahnesinde ağırlayacak. 25 Mart'taki etkinlik öncesinde gruplarla bir araya geldik

Yerli sahne ‘Kontak’ ile bir araya gelecek

Burak ABATAY

İstanbul müzik sahnesinin en eski mekânlarından Babylon yeni bir projeye başlıyor: Kontak. Genç müzisyenleri, lokal sahneyi, yeni çıkan albümleri ve farklı sesleri radarına alacak olan projenin ilk konukları ise The Kites ve Kam olacak.

Küçük yaşlardan beri birlikte müzik yapan Tan Deliorman ve Ozan Elverdi’nin 2017 yılında kurduğu The Kites; caz, funk ve rock türlerini birleştirirken afrobeat’ten psikedelik rock ve funk’a uzanan ilham havuzu etrafında kendi sound’unu yansıtıyor.

2010 senesinde Gevende’nin kurucu üyelerinden Can Ömer Uygan tarafından atılan KAM ise ekibe yine Gevende’nin kurucularından Okan Kaya, Bajar’da yer alan Cansun Küçüktürk ve Cihan Kahvecioğlu’nun dahil olmasıyla bugünkü halini aldı. Grup, caz, psikedelik rock ve folk türlerinden besleniyor. The Kites ve Kam ile proje hakkında konuştuk.

THE KITES:

Ne zamandır birlikte müzik yapıyorsunuz? Bu süreç nasıl başladı?

Ozan Erverdi: 20 seneyi geçmiştir, aynı apartmanda, çocukluğumuzdan beri müzikle büyüdük.

Tan Deliorman: Aynı apartmanda doğduk, enstrümanları ne zaman ele aldıysak o zamandan beridir devam.

İlk videolarınızda kendi isimlerinizi kullanmadan ilerlemiştiniz? O dönem kullandığınız ‘Oz Quenn’ ve “Tanjwar ‘Big Luv’ Davis” isimlerine karar verme süreci nasıl oldu?

O.E.: Aklımıza ilk gelen isimlerdendi, eski dönemdeki müzisyenlerin şovmen isimlerini komik buluyorduk hep.

T.D: Süreç sadece insanların önyargısız bir şekilde müziğimizi dinlemesini düşünmemizden oluştu. Sonuç da bu oldu. Sonra baktık konserler olacak, mesajlar geliyor, dedik biz olduğumuzu açıklayalım.

Yaratıcı süreçler sizin için nasıl işliyor? Yalnız çalışmayı mı tercih ediyorsunuz yoksa birbirinizden mi ilham alıyorsunuz?

O.E.: Aklımızda fikirler birikiyor, bir araya geldiğimizde oradan yola çıkıyoruz, çalarken aynı zamanda yazıyoruz.

T.D.: Genelde birlikte çalışmayı seviyoruz, çünkü doğal olan yılların getirdiği bir anlaşma şeklimiz var, çok hızlı bir şekilde yazabiliyoruz şarkıları birlikteyken. Ama tabii eve gidince aklımıza bir şeyler gelirse ekleyebiliyoruz.

Kendi müziğinizi dinlerken neler hissediyorsunuz?

O.E.: Ben şahsen, bir sonraki şarkımız nasıl daha iyi olabilir diye düşünüyorum.

T.D.: Dinlemekten keyif alacağımız şarkılar yazmaya çalışıyoruz.

60’lı ve 70’li yılların, müziğinize ve kariyerinize etkisi nasıl oldu? İlham aldığınız ve belki ikinizin birlikte etkilendiğiniz isimler var mı?

O.E.: Çok etkisi var tabii ki, küçükken çok Hendrix ve Dire Straits dinlerdik.

T.D.: İlham aldığımız sayısız isim var. Aslında genelde isimler üzerinden değil de, müziklerin modlarından ve hissiyatlarından etkilenip ilham alıyoruz. Hissettirdiği şeylerle ilgili durum. Ortak etkilendiğimiz isimler vardır elbet, oraya girersek bitmez ama.

Bir yönetmenle çalışma şansınız olsa, kimin filminin müziklerini hazırlamak isterdiniz?

O.E.: David Lynch

T.D.: Quentin Tarantino'nun filmlerine müzik yapmak keyifli ve güzel olurdu.

Tan’ın en eğlenceli tarafını sorsak, ne söylersin?

O.E.: Ciddi anda ciddiyetsiz olabilmesi.

Ozan’ın Spotify’da gizli oturum açıp dinlediği şarkı var mıdır? Sence bu ne nedir?

T.D.: Valla gizli gizli yapacağını sanmıyorum, her türlü şeyi dinliyor adam açık açık. (gülüşmeler)

KAM:

“KAM” isminin hikâyesi nereden geliyor?

Can Ömer Uygan: İsmin hikâyesi göçebe toplumlara olan ilgi ile alakalı. O da aileden geliyor, belki de bir çoğumuzda olduğu gibi. Bu ilginin başladığı dönemde Kam ismi ile karşılaştım. Coğrafyasına göre farklı anlamları olan bir kelime; zaman, yüzyıl, şaman veya ozan gibi. Benim bu aralar en sevdiğim ise, ‘ses'e kulak vermek’ olanı.

Grubu hayata geçiren ilk adım kimden geldi, nasıl bir araya geldiniz?

Can Ömer Uygan: O dönem aklımdaki parçaları bir grup çatısı altında toplama fikri vardı, 2010 yılında Şenol Küçükyıldırım öncülüğünde gerçekleşen Başka Sesler Başka Şeyler Festivali’nden gelen bir davet üzerine de bu iş hızlanmış oldu ve 2011 Mart ayında Kam olarak ilk konseri verdik. Sonraki yıllarda da hareketli ve değişken bir kadro ile devam ettik. Ama son halimizi 2016’da albüme giden yolda aldık diyebiliriz. Gitaristimiz Cansun’la, Yıldız Teknik Üniversitesi Müzik Bölümü’nden bir arkadaşlığımız var. Onunla Yeldeğirmeni’nde Başak Yavuz’un bir konserinde çalma fırsatım olmuştu ve aynı dönem Kam’da da onunla çalışmak istediğimizden bahsettim. Bir albüm yapma fikriyle geldi gruba. Sonrası malum, çalmaya başladık birlikte ve bir Live EP yaptık. Basçımız Okan’la zaten çok eski dostuz, Konservatuvar ve Gevende’den bir geçmişimiz var. 2016’da Bandcamp üzerinden yayınladığımız Kam - Live EP’sinin konserleri döneminde organik bir şekilde bas koltuğuna oturdu, o da bir albüm yapma fikrini sağlam destekleyerek geldi ve biz de onun öncülüğünde albümümüzü yapmaya koyulduk. Bu albüm yapma sürecinde de gruba, davulcumuz Cihan dahil oldu.

Yaratıcı süreçleriniz nasıl işliyor? Kimlerden ilham alıyorsunuz? Birlikte dinlemekten, dans etmekten en çok keyif aldığınız şarkı nedir?

Can Ömer Uygan: Yaratıcı süreç herkes için ayrı bir yerde ilerliyor tabii ama grup içinde iki ayrı formülümüz var diyebilirim, biri eskiden kalan yani sahnede ya da provada riff ya da melodi keşfedip onun üstüne gitmek onu geliştirmek. Diğeri de bir grup elemanının kendi kompozisyonu üzerine aranje yapmak. Kimlerden ilham alıyoruz, bu sorunun benim için çok geniş bir cevabı olan bir soru tabii ama temelde herkes kendi ustalar karmasından alıyor temeli Yaşadıklarımız, dinlediğimiz hikâyeler ve buna artı dinlediğimiz sevdiğimiz müzisyenlerin bütünü gibi bir şey. Biz doğaçlama çalarken dans ediyoruz. O şarkı da değişkenlik gösterebiliyor tabiatıyla.

Babylon konserinizde dinleyicileri neler bekliyor?

Can Ömer Uygan: En son büyük salon konserimizde müzisyen dostlarımız bize eşlik etmişti, 25 Mart Babylon’da ise dinleyicilerimizi sade ve güçlü bir quartet bekliyor.