Koskoca bir coğrafyanın tektonik yapısı tümden değişti ve değişiyor. Ne demek sürekli değişen zemin koşulları altında yeni inşaatlar yapmak? Bre hey gafiller, bir mezarı dahi definden sonra 1 yıl müddetle inşa edemezsiniz.

Yeter artık...

Mücella YAPICI - Bakırköy Kapalı Kadın Ceza İnfaz Kurumu

Tamam, gitmiyorsunuz, istifa etmiyorsunuz, belli ki seçimlere hazırlanıyorsunuz… Ve hâlâ umudunuz var… Felaket kapitalizminden öğrendiklerinize göre haklısınız da…

Haklısınız zira öylesine bir toplum kesimi yarattınız ki sizlere gönüllü kulluk eden, her türlü melanetin Cenab-ı Hak’tan geldiğini, “kader” ya da “fıtrat” olduğunu, bu felaketleri yoksulluğu ve yoksunluğu bir ilahi sınav zanneden…

Zira bu canım yoksul ve yoksun insanların oluşturduğu rıza toplumunun çok büyük bir kısmı inandıkları kutsal kitapların ne olduğunu ve özünü bilmeden, anlamadan sadece sizin ve sizin gibilerin yorumlarına ve değerlendirmelerine inanmaktadır.

Doğaya, bilime inanan ve diyalektik düşüncede, metafiziğe inanmayan (ki siz bana kısaca ateist diyebilirsiniz.) ve kutsal kitapların hepsini okumuş ve incelemiş biri olarak inanın sizden çok daha iyi bir mümin (tüm dinler için) olduğuma inanmaya başladım…

Sizler ise inandığınızı söylediğiniz hiçbir kutsala inanmıyorsunuz. İnanmıyorsunuz zira Allah’ı bile kendi suçlarınıza ortak ediyorsunuz. Bence siz önce “O’ndan” hellalik ve af isteyin… Ama benim okuduğum tüm kutsal kitaplara göre orada da işiniz çok zor… Ben ve benim gibiler arafta olacağız belli de ya siz?

Yani demem o ki… Size Allah aşkına diye sesleniyorum ama nafile.. “O”nu da korumak bize düştü sanki…

“Size” nasıl ve hangi yöntemle laf anlatabileceğimi bilmiyorum… Zaten yıllardır da anlatamadık… Ama tekrar etmekte fayda var.. Benim imdat çığlığım içinde biraz da vicdan, iman, ahlak ve akıl taşıyan yetkililere ve değerli biliminsanları ve plancı, mimar ve mühendis meslektaşlarıma ve her şeye rağmen işini yapmaya çalışan duyarlı medya ve STK’lara… Ve de halkın umudu olarak iktidara yürüyen tüm siyasilere…

Çığlık çığlığa duvarla bağırıyoruz, lütfen duyun, biraz durun ve düşünün…

İktidar mensupları işi gücü bırakmış bir yandan yeni turizm bölgeleri ilan ederken bir yandan deprem bölgesinde yeni atık değerlene yönetmelikleri ve ihaleleri yapmakta. Yeni yapılanmaya dair tam da Van depremi sonrası alelacele çıkarılan Afet yasası gibi (ve de ondan daha da vahim) KHK’ler çıkarıp; ihaleler açıp yeni konutlara başlıyor ve 1 yıl içerisinde tüm deprem bölgesinde Kültür ve Tabiat Varlıkları ve tarihî kentler de dahil olmak üzere tüm yapılanmayı bitireceğinizi ilan ediyorsunuz. 24 yıldır bilerek isteyerek göz ardı ettiğiniz bilim, teknik ve fen kurallarını artık uygulayacağınızı en etkili ağızdan beyan ediyorsunuz…

Mezarcıya sor

Hatta yine alelacele çıkardığınız KHK’ler ve CB kararnameleri ile yıllardır yok etmekte olduğunuz ormanları, tarım alanları ve meraları tek yetki ile hiçbir itiraz kabul etmeden inşaata açıyorsunuz. Ve sahiden başladınız…

Bre hey gafiller, siz bilmez misiniz ki bir mezarı dahi definden sonra 1 yıl müddetle inşa edemezsiniz. Ne kadar kadim bir bilgidir bu oysa… Zira mezar toprağının oturması beklenir…

Ey sevgili hocalarım, her zeminde inşaat yapılabilir diye cümle kuran sevgili inşaat ve zemin mekanikçi hocalarım… Bana bunu bilimsel olarak anlatın… Çatlayacağım yoksa… Bunca değişken, kıpır kıpır, henüz ne olduğunu bile ortaya çıkaramadığımız her an yeni bir stres yüklemesi ya da boşaltılması beklediğimiz yeraltı su seviyesinin ve debisinin sürekli değiştiği bir coğrafyada 1 sene bile beklemeden yeni betonarme inşaat yapılabilir mi? Sayın Murat Kurum hiç kimseye inanmıyorsan, mahallenin mezarcısına bir sor…

Pes doğrusu… Bu koşullar altında nasıl böylesine rahat yalan söyleyebiliyorsunuz? Hiç mi yüzünüz kızarmaz… Ama sevgili annem derdi ki kızım “ar damarı çatlamış insanlardan uzak dur onlar çok tehlikelidir.” Evet tehlikesiniz, zira tehlikeden, riskten, felaketten nasıl sermaye adına fırsat çıkarırız diye düşünüyorsunuz. Tabii ki sizin de düstur edindiğiniz “ bilimsel” doğrular var. Başta Freud’un yeğeninin (E. Banksy)’nin tüm otokrat ve iktidarlar için önerdiği “Halkla İletişim Teknikleri”, “ Toplumsal Rıza İnşası” stratejileri… Ki bu öğretiyi en iyi uygulayan Hitler faşizminin propaganda uzmanı Goebells gelmektedir. Ama bu konuda sizin becerilerinizi ve hakkınızı inkâr edemem…

Sakın Gezi’yi unutmayın

Ve ardından neoliberalizmin ve felaket kapitalizminin babası M. Friedman... Ne demişti muhterem... “ Bir felaket sonrası zayıflamış topluma her şeyi kabul ettirebilirsiniz...” İşte sizler bu öğretinin en çalışkan ve becerikli öğrencilerisiniz.. Yani çaresizliğin, yoksulluğun, sözde seçeneksizliğin, toplumsal algı, korku ve düşman yaratma ve tüm olumsuzlukları sizleri uyaran çevrelere ve kadere (yani kutsallarınıza) yüklemenin duayenlerisiniz.. İnanın tarih sizi yazacaktır… Sizler, üstelik bu konuda muhalif sistem partilerine de örnek oldunuz. Onlar da tam 20 yıldır hem size karşı oldular, ama öykündüler de bir yandan… Ama sanırım ve umarım ki bu yöntemler artık bitti… Çünkü takke çok fena halde düştü ve elinizde sadece korku ve şiddet yaratma becerisi kaldı… Ama sakın Gezi’yi unutmayın…

Tüm şiddetinize, korkunuza rağmen toplumun hiç bir araya gelmeyen kesimleri dünyaya örnek olacak şekilde bir araya gelip sizin şiddetinize boyun eğmediler. Umudu, dayanışmayı, kardeşliği, barışı ve empatiyi keşfettiler. Hem de “karizmatik”, “masaya yumruğunu vurabilen” vb. liderleri olmadan… Siz bu durumu “Sui Generis” olarak adlandırdınız. Yani dünyada eşi benzeri görülmeyen bir durum…

İşte şimdi siyasal bir Gezi ve “Sui Generis” ile karşı karşıyasınız… Kolay Gelsin..

Bu arada tüm kız kardeşlerimin 8 Mart dayanışma ve mücadele gününü tüm akıl ve yüreğimle kutluyorum. Ataerkinin neden olduğu savaşların içinde, doğa olaylarını afetlere çeviren patriyarkal kapitalizmin ortasında da; Susmayacağız, korkmayacağız ve itaat etmeyeceğiz…

Zira biz kadınlar felaketler ve yıkıntılar arasından yeni bir yaşamın yeşertileceğini çok iyi biliriz. “Fıtrat”ımızda var…

Bugünlerde;

Canımız çok yanıyor..

Aklımız almıyor…

Vicdanımız sızlıyor…

Uyumaya dahi utanıyoruz..

Ama unutmayalım ki, nihai bir çözüm şartlar uygunlaştığı zaman ortaya çıkar… Ve o “zaman”ın çok yakın olduğu umuduyla hiçbir ayrım yapmadan “iyi” insanların yüreğinden öpüyorum..

Umut ve direnişle kalın..