Yetkin: Gökçek istifa etmedikçe AK Parti'nin Ankara'yı kazanma şansı azalıyor

Hürriyet gazetesi yazarı Murat Yetkin, bugün kaleme aldığı köşe yazısında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın istifasını istediği Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek'e dair tartışmaların uzamasının, Gökçek sonrasında AKP'nin Ankara Büyükşehir Belediyesi'ni yeniden almasını zora soktuğunu iddia etti.

Yetkin, AKP'nin Mart 2019'daki seçimde AKP'nin Ankara'yı kaybedebileceğini şu sözlerle değerlendirdi:

"Öyle ki, eğer Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan aradan geçen bu kadar uyarıya rağmen Gökçek’i yerinde tutmaz ise ya da yerine Başbakan Binali Yıldırım ağırlığında bir aday bulmaz ya da muhalefet ağır bir hata yapmaz ise AK Parti Mart 2019’da Ankara’yı kaybedebilir."

Murat Yetkin'in 23 Ekim 2017 tarihli Hürriyet gazetesinde yer alan yazısındaki ilgili bölüm şöyle:

"Melih Gökçek tartışması uzadıkça AK Parti’nin bir dahaki seçimde Ankara’yı yeniden kazanma şansı azalıyor.

Öyle ki, eğer Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan aradan geçen bu kadar uyarıya rağmen Gökçek’i yerinde tutmaz ise ya da yerine Başbakan Binali Yıldırım ağırlığında bir aday bulmaz ya da muhalefet ağır bir hata yapmaz ise AK Parti Mart 2019’da Ankara’yı kaybedebilir.

Çünkü ortaya şöyle bir manzara çıkmış durumda.

- Gökçek’in istifa taleplerine karşı üç haftayı geride bırakan duruşu daha çok AK Parti yanlısı medya tarafından “direniş” olarak kötülenmeye başladı. Oysa bu sihirli sözcük, AK Parti içinde direniş potansiyeli taşıyan isimleri açığa çıkardı, bazı isimlerin Gökçek’ten cesaret alarak onun arkasına saklanarak ya da saklanmadan saf tutmasına neden oldu. Gökçek’in yaptığına direniş denip denilmeyeceği tartışılır ama AK Parti bünyesinde Erdoğan’ın “karşı konulamaz olmadığı” izlenimine yol açtığı anlaşılıyor.

- Bu kadar yıpratıcı tartışmadan sonra, Erdoğan Gökçek ile devamın –zayıf ihtimal de olsa siyasette hiçbir şeyin imkânsız olmadığı göz önünde tutularak- bir imkânını bulmadıkça, Gökçek ister istifa etsin, ister ettirilsin, ister İçişleri Bakanı Süleyman Soylu tarafından görevden alınsın, isterse de hapse konulsun, bir daha Erdoğan’ın zaferi için kendini parçalamaz. Mecbur kalırsa “yanındayım” demeci verir, dostlar alışverişte görsün diye ucundan tutar gibi yapar ama eğer karşısında yer almazsa bile Erdoğan için seferber olmaz.

- Gökçek’in Erdoğan ve AK Parti’den özerk, kendi oy tabanı var. Sevsek de sevmesek de görmek zorundayız; Gökçek bazıları gibi kurşun asker değil. Gökçek’in ayak diremesinden sonra sesini yükselten Bursa belediye Başkanı Recep Altepe’ye atfen “Tabanım var, bağımsız aday olsam kazanırım” sözlerinin çıkması da rastlantı değil. Balıkesir Belediye Başkanı Edip Uğur’un “Gitmiyorum, alsınlar” tutumu da.

Çünkü hepsi Erdoğan ve AK Parti öncesinde siyasi geçmişleri ve oy tabanları olan siyasetçiler. Aslında Kadir Topbaş da öyle ve aslında Topbaş’ın kendisine verilen tarihten önce istifasını açıklamış olmasının Erdoğan’ın AK Parti’de lidere sorgusuz biat temizliği için pürüzsüz geçiş oyun planını bozan adım olduğu geriye bakınca anlaşılabiliyor.

Aslında Erdoğan’ın önce AK Parti’yi, sonra Meclis’i ve Türkiye’yi dikensiz gül bahçesi yapma isteğinin belediyelerden arıza çıkaracağı az çok kestirilebilirdi. Çünkü belediye seçimleri Türkiye’deki –görece olarak konuşuyoruz- en demokratik seçimler sayılır. Çünkü –CHP’nin kısmen ön seçim yapmasını kayda geçerek- milletvekili listeleri parti genel merkezleri ve çoğunlukla da liderler tarafından hazırlanır. Seçmenler, genel seçimlerde partiye oy verirler, milletvekili adaylarının çoğunu tanımazlar bile. Oysa belediye seçimleri öyle değildir, seçmen kime oy verdiğini bilir. Şimdi o fark ortaya çıkıyor işte."