Çektikleri 5 milyon TL ile bazı yatırımlar yaptılar. 5 milyon TL’leri yılın sonunda 10 milyon TL oluverdi. Kamu bankasına borçlarını ödediler, ceplerine 5 milyon TL kaldı. 22 Aralık’ta havadan gelen 5 milyon TL ile 450 bin dolar aldılar. Ticaret diye buna denir.

Yılmaz ailesinin bir yılı

OZAN GÜNDOĞDU

Türkiye’de uzunca bir süredir derin yoksulluk ve politika tartışılıyor. Ekmek kuyrukları, gıda pazarları, sokak röportajları, genç işsizliği, çalışan yoksulluğu… Halk gerçeği her yerde. Ülkenin en temel gündemi yoksulluk. Siyaset de ekonomizm batağına saplanmış durumda. Muhalif siyasi partiler halkın yoksulluğunu yine halka anlatmakla meşgul. Halk kesimlerinin de tek umudu seçimler. Haksız sayılmazlar. Başka ne çare var? Durum böyle olunca en çok reyting getiren haberler de seçim anketleri oluyor. Ekranlar kamuoyu araştırma şirketlerinin yöneticileriyle dolu. Acaba aralık anketlerinde AKP kaç çıkacak? AKP’den kopanlar MHP’ye mi gidecek? Gelecek ve DEVA ne oldu?

Halbuki gündem nehri hepimizi sürüklerken bir biçimde gündeme giremeyenler var? Pandemi yılı olan 2020’de Türkiye’de dolar milyonerlerine 21 bin kişinin eklendiği tahmin ediliyor. Böylece 1 Ocak 2021’e tam 115 bin dolar milyoneriyle girdik. Ancak bu 115 bin kişinin sadece 1 milyon doları olduğu düşünülmemeli. Bir kısmının onlarca, bir kısmının yüzlerce milyon doları var. Merak edenler için 26 kişinin de dolar milyarderi olduğunu yani 1 milyon doları olan bir kişiden en az bin kat daha zengin olduğunu ekleyelim.

Bizler yoksulluğu ve politikayı konuşurken acaba onların bir yılı nasıl geçti? Bugün, iktidara yakın prototip bir aileyi ele alalım ve 2021’in serencamını gözleyelim. Ailemizin adı Türkiye’deki en yaygın soyadı olan Yılmaz olsun.

Bundan sonra okuyacaklarınız bir kurgudan ibaret olacak. Ancak bu kurguda çok fazla ibret bulabileceğimizi düşünüyorum.

Yılmaz ailesi, Adana’da organize sanayi bölgesinde 200’e yakın çalışanı olan bir işyerinin sahibidir. Atölyeden büyük, fabrikadan küçük bu işletmenin sahibi olan aile 10 yıl kadar önce Almanya’dan aldıkları makinalarla fason üretim yapmaktadır. İşletmenin tarihi çok köklü değildir. Türkiye’deki her 100 şirketten 97’sinin olduğu gibi 1990’dan sonra kurulmuş ve henüz aile şirketinden öteye geçen bir kurumsallığa ulaşamamıştır. Tıpkı, organize sanayideki yüze yakın diğer işletme gibi… Aile, ayakta kalabilmek için iktidara yakın durmak zorundadır, zira rakipleri iktidara yakın olmanın imkânlarından faydalanırken, Yılmaz ailesinin bu imkândan mahrum kalması hayati tehlike içerir. Dolayısıyla hemen herkesin AKP’li olduğu bir sosyal çevresi vardır Yılmaz ailesinin.

2021 yılının ilk günlerinde Yılmaz ailesi işine odaklanmış, artan mülteci akımının işgücü maliyetlerini düşürmesi nedeniyle oluşan fırsatları kollamaktadır. Diğer tüm rakiplerinin yaptığı gibi… Ancak bu habitatta yeni teknolojik imkânlar yaratarak fark yaratılmaz. Sizi öne geçiren şey finanstır. Dolayısıyla bankanızla iyi geçinmek elzemdir.

Şubat ayında vadesi gelen 5 milyon liralık kredi canını sıkmaktadır aile reisinin. Yardımına partiden yetkili bir isim yetişir. Vadesi gelen kredi, Yılmaz ailesinin işletmesine bir kamu bankasından yeni bir kredi açılarak yüzdürülür. Böylece ailenin tasarrufları elinde kalır. Kalır kalmasına ama bu tasarrufları ne yapmak doğru olacaktır? Vadeli mevduat fena fikir değil, mevduat faizi yüzde 20’lerde. Borsa da fena gitmiyor, döviz de ucuz sayılır. Seçenekler bol.

Böylece aile reisi, mart ayında kamu bankasının yüzdürdüğü kredinin yarattığı ilave tasarrufla 15 Mart’ta bir portföy yaratır. Paranın yarısını vadeli mevduata, yarısını dövize yatırır. 7,57 TL’den 330 bin dolar alır, 3 aylık yüzde 5 faizle 2,5 milyon TL’lik vadeli mevduat hesabı açar.

Derken 20 Aralık’ta Naci Ağbal’ın TCMB Başkanlığından affını istediği, yerine Yeni Şafak Yazarı Şahap Kavcıoğlu’nun atandığı haberi gelir. 1 hafta önce 330 bin dolar aldığı 2,5 milyon TL, artık 2,7 milyon TL’dir. Yılmaz ailesinin reisi üzülür, “keşke paranın tümüyle dolar almayı akıl etseydim” diye düşünür. Neyse ki, 1 haftada personelin maaşını yarı yarıya aradan çıkarıvermiştir.

3 aylık vadeli mevduattan da 125 bin liralık faiz (ya da ailenin dindar bir aile olduğunu varsayarak katılım payı) geliri elde eder Yılmaz ailesi. Böylece 5 milyon lirası şimdiden Adana’da bir daire alacak para kazandırmıştır kendisine.

Fakat bu kadar hareketli piyasada vadeli mevduat sıkıcı gelir Yılmaz’lara. Vadeliyi bozdurup gayrimenkul alım satımıyla uğraşmaya karar verir. 2,65 milyon TL ile Adana’da 2 adet lüks daire alır.

Yaz ayları irili ufaklı ticaretle geçer. “Belli ki bu yıl da pandemi nedeniyle Adana tat vermeyecektir” demeye kalmadan, ağustos ayında sürpriz bir karar açıklanır. Üniversitelerde yüz yüze eğitim başlayacaktır. Bunu 2-3 ay önce planlasalar olmaz mıydı diye iç geçirirken bir anda konut fiyatlarının uçtuğunu fark eder. On binlerce öğrenci Adana’ya akın etmiş, kiralar uçmuş, demir, çimento fiyatlarındaki yükselmenin etkisiyle konut fiyatları almış başını gitmiş. Adana’nın merkezinde 2,65 milyon TL’ye alınan 2 dairenin yeni fiyatı artık 3,5 milyon TL oluvermiş.

Mevlam verdikçe veriyor, yeni başkan Şahap Kavcıoğlu politika faizinde indirime gitmeye başlamış. Ne mevduat faizi düşüyor ne kredi faizi düşüyor ama olsun bizim 330 bin dolar durduğu yerde değerleniyor. 2,5 milyon TL’lik dolar 330 bin dolar eylül ayında 3 milyon TL oluveriyor. Yılmazlar yine de üzgün; “Acaba dolar almak yerine Adana’dan 2 daire daha mı alsaydık?”

Partiden üst düzey bir yetkili Adana’yı ziyaret edince, Yılmazların da yüreğine su serpiliyor. Faiz indirimlerinin devam edeceğini, Reis’in bu konuda çok kararlı olduğunu öğreniyorlar. İçleri ferahlıyor, dolarda durmanın faydalı olacağını düşünüyorlar. Yanılmıyorlar.

Reis rekabetçi kur dedikçe, Yılmazların 330 bin doları alıp başını gidiyor. 2,5 milyon TL 3,5-4-4,5 milyona dayanıyor. Bu kadar hızlı gitmese mi?

Fiyatlama davranışı bozuluyor. Yılmazlar parasına para katıyor ama fiyat vermekte zorlanıyorlar. Atölyeden büyük, fabrikadan küçük işletme 3 vardiya çalışırken bir anda siparişler aksıyor. Dolar almış başını gidiyor. Bir panik hali Yılmazlar’ın iktidara yakın sosyal çevresinde yayılmaya başlıyor.

“Bu dolar Reis’i de götürür” dedikoduları herkesin dilinde. Partide de suratlar asık. Dolar olmuş 13-14 lira. Ne olacak? Müdahale edilmeyecek mi? Siparişler durdu, dolar bir türlü durmuyor. Partiden 20 Aralık’ta Kabine Toplantısı’nın ardından açıklanacak kararlarla doların düşeceği haberi geliyor ama kim inanır artık partiye. Derken döviz hesabının bulunduğu bankadan da telefon geliyor; “Dolarınızı satmayı düşünür müsünüz?” Aklına kurt düşüyor Yılmazların… Ankara’ya açılan bir iki telefondan sonra ikna oluyorlar. 20 Aralık’ta 330 bin doları 6 milyon TL’ye satıyorlar.

Yılmazlar, vadesi gelen borcu yüzdürmek için bir kamu bankasından torpille çektikleri 5 milyon TL’lik krediyle 1 yılı geride bıraktılar. Çektikleri 5 milyon TL ile bazı yatırımlar yaptılar. 5 milyon TL’leri yılın sonunda 10 milyon TL oluverdi. Kamu bankasına borçlarını ödediler, ceplerine 5 milyon TL kaldı. 22 Aralık’ta havadan gelen 5 milyon TL ile 450 bin dolar aldılar. Ticaret diye buna denir.

Yılmaz ailesi, o kadar küçük bir örnek ki… Henüz dolar milyoneri bile değil. Tahminen ülkedeki 300 bin kişiden sadece biri. İstanbul veya Ankara’da bile yaşamıyor. Yılmazların küçük oğlan fırlama, babasının izinden gidiyor ama o büyük düşünüyor. Ankara’ya yerleşmek istiyor.

Yılmazların bir yılı işte böyle geçti.