Giderek artan ekonomik sıkıntılar hem beden hem de ruh sağlığını olumsuz etkiliyor. Bu ilişkiyi sorduğumuz Prof. Dr. Burhanettin Kaya, “Yoksul olan biri, sağlık bozucu etkenlere daha çok maruz kalır” diyor.

Yoksulluk ruh sağlığımızı bozdu
Fotoğraf: Depo Photos

Zuhal ÇİLOĞLAN

Ülkeyi teslim alan ekonomik kriz ve beraberinde gelen yoksulluk milyonların hem beden hem de ruh sağlığını bozuyor. Yaşanan güvencesizlik, kaygı ve stres ruh sağlığını olumsuz etkilerken aynı zamanda tedaviye ulaşım da her geçen gün zorlaşıyor. Yoksulluk ve ruh sağlığı ilişkisini Psikiyatrist Prof. Dr. Burhanettin Kaya’ya sorduk.

Öncelikle yoksulluk ve ruh sağlığı arasındaki ilişkiyi açıklayabilir misiniz? Yoksulluğun ruh sağlığı üzerindeki olumsuz etkileri nelerdir?

Sağlığın sosyal belirleyicileri diye bir kavram var. Bir sağlık sorunun oluşmasındaki sosyal etkenler, sosyal belirleyenlerdir. Ekonomik düzey, eğitim düzeyi vb. şeyler önemli bileşenlerdir. Yoksulluk hem fiziksel hem de ruhsal sağlığı şekillendirmede önemli etkenlerden birisidir. Yoksul olan biri, sağlığı bozucu etkenlere daha çok maruz kalır. Emeği ile yaşayanlar çalışma ortamlarında güvensizlik, güvencesizlik, yoğun stres, risk ve zarar verici etkenlere daha çok maruz kalıyorlar. Yoksulluk zaten insanın temel yaşam gereksinimlerini sağlayabilecek bir gelire sahip olamama halidir. Bırakın kendini geliştirip gerçekleştirebileceği, hayatla bağ kurabileceği diğer olanaklara ulaşmayı, hayatta kalma ile ilgili temel bir gelir düzeyine bile ulaşamamaktır. Bu nedenle bu durumun bireyin ruhsal yaşamında bir değişiklik yapması kaçınılmazdır. Zaten yoksul olmanın, o eşitsizliğin içinde hayatını sürdürüyor olmanın getirdiği bir ruhsal şekilleniş, bilinçte ya da kişilikte bir biçimleniş vardır.

YOKSULLAR TEDAVİ DE OLAMIYOR

Yoksulluk, işsizlik, işten çıkarılma gibi durumlarla doğrudan veya dolaylı bir şekilde bağlantılı olan vakalarda artış söz konusu mu?

Kendi klinik pratiğimde yoksulluğa bağlı ruh sağlığı bozukluğu ile ilgili bir şekilde bana ulaşan hastalarım oldu. Yoksulluğun kendisinin doğrudan bir etken olan vakalar söz konusu ancak, yoksulluk nedeniyle tedavi edilemeyenler de çok ciddi bir oran olarak karşımıza çıkıyor. Örneğin, hastanın yoksulluğa bağlı bir ruhsal bozukluğu yok ancak şizofreni, bipolar ya da kronik depresyon gibi hastalığı var ve maddi yetersizlik nedeniyle tedavi olamıyor.

Prof. Dr. Burhanettin Kaya

Elinizde son yıllara ilişkin veriler varsa bizimle paylaşabilir misiniz?

Bununla ilgili bir veri yok. Türkiye zaten veri yoksunu bir ülke. AKP, 2008’den itibaren Türkiye’nin ruh sağlığı profilini çıkarabileceğimiz her türlü veriyi kamuyla paylaşmamaya başladı. Örneğin okullarda madde kullanımı ile ilgili veriler olurdu ve oradan yorum yapabilirdiniz. Türkiye’de nasıl bir ruh sağlığı yaygınlığı var bilmiyoruz. Bu bir araştırma konusu değil.

Yoksulluk ile doğrudan ilişkili olan ruh sağlığı problemleri nelerdir?

Depresyon, somatizasyon bozukluğu, kaygı bozukluğu, post travmatik stres bozukluğu şeklinde sıralamak mümkün. Aynı zamanda uyum bozukluğu dediğimiz strese verilen tepkinin özgün bir biçimi olan tablolar ortaya çıkar. Kaygı bozukluğuna ise belirsizlik, geleceği öngörememe, her an bir tehlike veya işsiz kalma korkusu gibi durumlarda rastlarız. Post travmatik stres bozukluğu da çok görülür. Çünkü yoksul insan çok daha fazla travmaya maruz kalır. Bugün deprem bölgelerinde, depremin en çok etkilendiği veya etkileneceği bölgelerde yaşayanlar yoksullardır. Şiddet veya herhangi bir felaketin, insanın hayatına kastedici herhangi bir fiziksel edimin hedefinde en çok yoksullar vardır. Bu bağlamda yoksullar daha çok travmaya maruz kaldıkları için hayatı tehdit eden bütün deneyimler sonucu ortaya çıktığını belirttiğimiz post travmatik stres bozukluğu, yoksullarda daha fazla görülür. Maddeye yönelme de azımsanmayacak boyuttadır. Yoksul olup elinde biraz parası olanlar da bir tür umut sektörüne kapılıp, kumar oynama gibi eğilimlerde bulunurlar.

KADINLAR ARTIK YOKSULUN DA YOKSULU

Yoksulluk ve ruh sağlığı konusunu ele aldığımızda en dezavantajlı grup olarak kadın ve çocukları sayabiliriz. Bunun sebebi nedir?

Kadınlar yoksulun da yoksuludur. Erkeğin güdümünde varlıklarını sürdürmeleri istenen, erkek egemen kültürün ürünü olarak var olmaya çalışan bir sosyal konumlanışa sahipler. Bu da doğal olarak yoksulluk içinde daha da yoksul kalmalarına yol açıyor. Bugün istihdam olarak baktığımızda kadın istihdamı son derece düşüktür. Kendi ekonomik gücünü yönetememe hali, onun yoksulluktan aldığı payı daha da artırır. Ruhsal olarak etkilenmeden aldığı payı da artırıyor. Çocuklar ise zaten yaşamlarını sürdürebilmeleri için dışarıdan bir desteğe muhtaçlar. Küçük yaşta, gelişimlerini tamamlamadıkları dönemde ihtiyaçlarını gidermek adına, çok daha düşük ücretlerle, çok daha riskli ortamlarda çalışıyorlar. Buna bağlı olarak ciddi bir örselenmeye maruz kalıyorlar. Kişilik gelişimleri, kişilik örgütlenmeleri bozuluyor. Genel olarak toplumsal yapı içinde daha ikincil, konuşmaları desteklenmeyen, ekonomik anlamda daha ötelenen ve dışlanan konumda oluyorlar.

TEHLİKE İÇİNDEYİZ

Önümüzdeki ekonomik kriz sürecinde ruh sağlığı açısından Türkiye’yi bekleyen tehlikeler nelerdir sizce?

Türkiye’yi bekleyen yeni bir tehlike yok. Biz zaten çok uzun yıllardır tehlike içindeyiz. Var olan tehlikelerin katmerli bir şekilde artışı söz konusu. Türkiye çok uzun yıllardır travmaların, şiddetin, yoksulluğun ülkesi ama bu son dönemde neoliberal sistemin patriyarkal ruhuyla en vahşi şekilde hissediyoruz. Tehlikelerle karşılaşma oranımız çok daha arttı. Daha da yoksullaşarak, temel yaşam gereksinimlerine dahi ulaşacak imkanlarımız azaldı. Bugün Türkiye’de birçok ruh sağlığı bozukluğunun temelinde, demokratik hakları kullanamamanın, kendini ifade edememenin, duygularını açığa vuramamanın yattığını da söylemek mümkündür.