Türkiye'nin yolsuzluk tarihinde, başbakanlar, bakanlar, milletvekilleri, bürokratlar, asker ve işadamları rant ekonomisinin döngüsü içinde, kolay yoldan para kazanmanın yöntemlerine "bulaşan" kesimler oldu.

İnan GEDİK

Türkiye'nin yolsuzluk tarihinde, başbakanlar, bakanlar, milletvekilleri, bürokratlar, asker ve işadamları rant ekonomisinin döngüsü içinde, kolay yoldan para kazanmanın yöntemlerine "bulaşan" kesimler oldu. "Devletin malı deniz...." sözüne itibar eden kesimler, bütçedeki cari açık dengesinin bozulmasında önemli bir kalemi oluşturdular. Özellikle 2001'den sonra yaşanan bankalar operasyonu, yolsuzluk gerçeğinin şahikasını oluşturdu. Bankaların içlerini boşaltanlar, toplumun sırtına 50 milyar dolarlık bir borç bindirdi. Yolsuzluğun getirdiği yozlaşmadan nasibini alan siyasiler ise ancak görevleri bittikten sonra yargı karşısına çıkarılabildiler.

RÜŞVET BATAĞI CHP'Yİ DE İÇİNE ALDI
Siyaset kurumunda Yavuz gemisinin onarımında yapılan usulsüzlükle başlayan yolsuzluk, cumhuriyetin kurucu partisi CHP'nin, Disiplin kurulunun birbirini rüşvet almak ve vermekle suçlamasına kadar vardı. CHP içinde dönen başkanlık yarışı karşılıklı rüşvet suçlamalarına kadar vardı. Daha doğrusu rüşvet iddiaları CHP'yi karıştırarak olağanüstü kurultaya kadar gitmesine yol açtı.
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ile genel başkanlık yarışına giren Mustafa Sarıgül hakkında CHP yönetimi rüşvet raporu açıkladı. Raporda, Sarıgül'ün kaçak inşaatlara göz yumarak rüşvet aldığı iddia edildi. Şişli Belediye Başkanı Sarıgül'ün ihracının istenmesine yol açan CHP Araştırma Komisyonu Raporu'nda yazılı belgede, Garanti Bankası'nın Maslak binasına 7 kaçak kat çıkma izni için 300 bin dolar aldığı ileri sürüldü.
Sarıgül daha sonra CHP yönetimi tarafından ihraç istemiyle Yüksek Disiplin Kurulu'na (YDK) sevk edildi. YDK'daki oylamada Sarıgül 7'ye karşı 8 oyla ihraç edilmekten kurtuldu. Oylamanın ardından Genel Başkan Baykal, Sarıgül tarafından YDK üyelerine rüşvet verildiğini söyledi. Rüşvete aracılık ettiği ileri sürülen Cafer Dursun iddiaları yalanlarken Baykal'ın kendisine milletvekilliği adaylığı teklif ettiğini söyledi.

YÜCE DİVAN'DA YARGI
Yolsuzluklarından dolayı bugüne kadar toplam 1 başbakan ve 17 bakan Yüce Divan'a sevk edildi. Yüce Divan yargılamaları önümüzdeki günlerde Türkiye'nin gündemine yeniden oturacak ve Türkiye eski başbakan ve bakanlara yönelik yolsuzluk iddialarını konuşacak. 1980 öncesi 5 bakan Yüce Divan'a sevk edilirken, 1980'den sonra ise 12 bakan ve 1 başbakan Yüce Divan'a sevk edildi.

İLK DEFA BİR BAŞBAKAN YÜCE DİVAN'DA
Eski Başbakan Mesut Yılmaz'ın Yüce Divan'a sevk edilmesi Türkiye tarihinde bir ilk oldu.Eski Devlet Bakanı Güneş Taner ile beraber Yüce Divan'a sevk edilen Yılmaz, önümüzdeki günlerde Yüce Divan'da hesap vermeye başlayacak. Yılmaz ve Güneş'e yönelik, "Türkbank ihalesi sürecinde ihalenin yapımında ve fiyat oluşumunda fesat karıştırmak suretiyle güdümünde bir medya düzeni kurmak için tüm organizasyonları gerçekleştirdikleri, böylece siyasi rant amaçladıkları, ayrıca Türkbank ihalesi ile doğrudan ilişkisi bulunmayan üçüncü şahıs konumundaki Kamuran Çörtük'e ihalede üstlendiği aracılık misyonunun karşılığı olarak Genç TV'nin bedelsiz olarak verilmesini sağladıkları" suçlamaları bulunuyor.

BAKAN'IN MALVARLIĞINA TEDBİR KONULDU
Eski Bayındırlık Bakanı Koray Aydın, bakanlık yaptığı süre içinde mal varlığında büyük bir artış yaşandı. Yüce Divan'a sevk edilen Aydın , "ihalelere fesat karıştırdığı", "görevini kötüye kullandığı" ve "haksız mal edindiği" gerekçesiyle yargılanacak.
Anayasa Mahkemesi'ne başvuran Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, mal varlığındaki artışın açıklanamadığı gerekçesiyle Aydın'ın taşınır ve taşınmaz mallarına ihtiyati tedbir kararı konulmasını istedi. Talebi değerlendiren Anayasa Mahkemesi Aydın'ın eşinin ve çocuklarının 2 milyon 320 bin dolar ve 2 milyon 317 bin mark (karşılığı euro) değerindeki döviz, para, taşınır veya taşınmaz mallarına tedbir koydu.

ÖZKAN VE ÖNAL DA YÜCE DİVAN'DA
DSP, MHP, ANAP Koalisyon Hükümeti'nde Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı olarak görev yapan Hüsamettin Özkan ile Devlet Bakanlığı görevinde bulunan Recep Önal da Yüce Divan'a sevk edilen bakanlar arasında. Yüce Divan'da yargılanmalarına henüz başlanmayan Özkan ve Önal, "Türkiye Halk Bankası A.Ş.'nin zarara uğramasına sebep oldukları" suçlamalarını yanıtlayacaklar. Özkan ve Önal'ın yargılanmalarına 8 Şubat'ta başlayacak.

ÖZAL TANIK OLARAK DİNLENMİŞTİ
12 Eylül sonrasının önemli yolsuzluklarından biri de Devlet eski Bakanı İsmail Özdağlar'ın yolsuzluğu oldu. Özdağlar, "rüşvet almak" ve "görevini kötüye kullanmak" iddiasıyla TBMM tarafından 15 Mayıs 1985 tarihinde Yüce Divan'a sevkedildi. 1 Temmuz 1985'de başlayan yargılama, 14 Şubat 1986'da sona erdi. Davada, dönemin Başbakanı Turgut Özal da tanık olarak dinlendi. Tanık ifadeleri ve dava kanıtlarını "rüşvet" suçlaması için yeterli görmeyen Yüce Divan, Özdağlar'ı "görevini kötüye kullanmak"tan 2 yıl hapis ve 30 bin lira ağır para cezasına çarptırdı.

ERBAKAN DA CEZA ALDI
Eski Başbakan Necmettin Erbakan da kapatılan Refah Partisi'ne (RP) yapılan Hazine yardımlarını evrakta sahtecilik yaparak harcanmış gibi gösterdi. Hazinenin zararına neden olan Erbakan 2 yıl 4 ay hapis cezası aldı.

SSK'DA DA SKANDAL
Türkiye'nin hemen hemen hemen tüm kurumlarına bulaşan rüşvet ve yolsuzluktan yargı kurumu da nasibini aldı.
SSK hastanelerine tıbbi malzeme alımındaki yolsuzluk iddiaları üzerine başlatılan "Neşter" operasyonunu çerçevesinde telefonlar dinlemeye alınınca aralarında işadamları, avukatlar ve bazı yargı mensuplarının yer aldığı bir organizasyonun, davaları etkilemeye çalıştığı ortaya çıktı. Bunun üzerine "Neşter 2" adı verilen bir operasyon daha başlatıldı ve işadamı Haldun Erdavran ile Yargıtay Üyesi ve HSYK eski Başkan Vekili Ergül Güryel'in oğlu Cenk Güryel'in de aralarında bulunduğu 12 kişi gözaltına alındı.
Soruşturmayı yürüten DGM Savcısı Ömer Süha Aldan, soruşturma yetkisi olmadığı için Yargıtay üyeleriyle ilgili dosya ve belgeleri Yargıtay'a, hakim ve savcılarla ilgili dosyaları da Adalet Bakanlığı'na gönderdi. Aldan, aralarında işadamları ve avukatların bulunduğu 19 kişi hakkında ise Ankara DGM'de dava açtı. İddianamede rüşvet ve baskı yoluyla görülmekte olan davaları etkilemekle suçlanan sanıklar hakkında 6 ay ile 30 yıl arasında değişen hapis cezaları isteniyor. Neşter 2 Davası'nda tanık olarak dinlenen hakimler, Yargıtay üyeleri Ergül Güryel ve Hüseyin Demirörs'ün bazı davalarda istedikleri yönde karar vermeleri için kendilerini telefonla aradıklarını açıkladı.
Neşter-2 Soruşturması'na adları karışan Yargıtay 3. Ceza Dairesi Üyesi Ergül Güryel'e 'görevden çekilme' cezası ile 6. Ceza Dairesi Üyesi Hüseyin Demirörs'e disiplin cezası verildi.

ÇAKICI-MİT-YARGITAY
Çete lideri Alaattin Çakıcı dosyasının seyrini etkilemek amacıyla çalışan ve aralarında MİT'çi Kaşif Kozinoğlu'nun da bulunduğu grup Yargıtay Başkanı Eraslan Özkaya'ya kadar ulaştı. Bunu doğrulayan dönemin Yargıtay Başkanı Eraslan Özkaya, 'Çakıcı davasını geciktirin' ricasını reddettiğini söyledi. Özkaya hakkında , Kozinoğlu'yla görüşmesine aracılık eden müteahhidine, villasının tadilat masrafını Çakıcı'nın ödediği iddası ortaya atıldı. Ancak Özkaya bu iddiayı yalanladı.

KIZILAY'DA YOLSUZLUK
Türkiye'nin en büyük yardım derneği olan Kızılay'da rüşvet ve yolsuzluk batağının içine girdi. İddiaları araştıran TBMM Yolsuzlukları Araştırma Komisyonu, Kızılay yönetiminin alım-satım ihalelerinde usulsüzlük, personel alımında kayırmacılık, gayrimenkullerin değerlendirilmesinde savurganlık suçlamaları yaptığını tespit etti. Komisyon, 1998-2003 dönemindeki yolsuzluk faturasının trilyonları bulduğu sonucuna vardı. Raporun en çarpıcı bölümünü Kızılay yöneticilerinin kurumun olanaklarıyla yargıyı etkiledikleri iddiası oluşturdu.


TEPKİLER
Raşit Kaya-ODTÜ Öğretim Üyesi
Yolsuzluk; geçiş dönemlerinde olur.
Yolsuzluk, Türkiye gibi ülkeler için yabancı olmayan bir olgudur. Ama, son zamanlarda bunun çok daha büyük bir yükselişe geçmesi şaşırtıcı da olmamalıdır. Bunu nedeni de öncelikle geçiş ve dönüşüm dönemlerinde toplumlarda yeni dengeler oluşana kadar sistem içerisinde her an sistemin açıklarından yararlanma olanaklarının artmasıdır. Dolayısıyla böyle bir yapısal nesnel neden vardır. Ama bundan da önemlisi, toplumdaki geniş kitlelerin giderek güçleşen yaşam koşullarına karşılık, genel söylemde durumun çok daha iyiye gittiği şeklindeki propaganda vardır. Bu durum, insanların kendilerine yansımayan girişimlerden bir şekilde yararlanma arzusu ve hırsıyla dolu olanlarını, daha da farklı yollarla kendi yaşam koşullarını iyileştirmek için girişimlerde bulunmaya yönlendirmekte, cesaretlendirmektedir.

Fikri Sağlar-Siyasetçi
Türkiye rüşvetin işgali altında
Rüşvet, Türkiye'nin en önemli konularından biridir. Devletin içine sızan çetelerin oluşturduğu güç sonucu ekonomi kara paraya, yönetim mafyaya teslim oldu. Dolayısıyla Türkiye'nin her kurumu çürüdü. Rüşvet, hırsızlık olağan hale geldi. Dürüst olmak toplumda en önemli erdem olması gerekirken artık toplumda dışlanan bir konuma geldi. İnsanlar siyasetçileri seçerken bile 'hırsız mırsız ama iş yapıyor' diye seçiyorlar. En dipteki vatandaş fiş fatura almayarak yolsuzluk yaparken yukarıdakiler daha büyük vurgunlar yapıyorlar. Rüşvet Türkiye'yi çürüttü. Türkiye rüşvet anlayışının işgali altındadır. Artık özel sektörde bile rüşvet çarkı dönüyor. Silahlı kuvvetlerin bir kuvvet komutanı, yargının en üst düzeydeki bir temsilcisi bile yolsuzlukla anılır oldu. Bir başbakan düşünün hakkında 15 tane dosya var, bir siyasi parti düşünün başkanı hakkında 'Pentagon belgeleri' ortada dolaşıyor, 'Yüksek Disiplin Kurulu' üyeleri birbirini rüşvet vermekle suçluyor. Anayasa Mahkemesi'nde eski bakanlar başbakanlar yargılanıyor.

Sadettin Tantan-İçişleri eski Bakanı
Yolsuzluk toplumsal çöküşle gelir
Yolsuzluk olaylarının bu kadar artması Türkiye üzerinde sürdürülen kültürel savaşın sonuçlarıdır. Toplumsal çöküşle beraber bireysel menfaatler planlı ve programlı olarak açığa çıkmaktadır. İnsanları değerlerinden arındırırsanız böyle sonuçlar kaçınılmazdır. Bunun yanında yıllardan beri Türkiye'de uygulanan 'terör ekonomisi'nin sonuçlarını da göz önünde bulundurmak lazım. Ayrıca küresel ölçüde adaletsizlik, yoksulluk, çöküntü ve değerlerin yitirilmesi yolsuzluğu etkileyen diğer faktörler olarak öne çıkıyor.