Yunanistan’da SYRIZA’dan ayrılan vekiller, “Yeni Sol” isimli bir parti kurdu. Partideki krizin başlıca sebebinin “kimlik kaybı” olduğunu belirten gazeteci Tsimitakis “Aşırı sağ bundan faydalanarak taban buluyor” dedi.

Yunanistan solu tekrar şekilleniyor
Yeni Sol Parti'nin lideri Aleksis Hariçis ve Efi Ahçıoğlu (Fotoğraf: Ekathimerini)

Umut Can FIRTINA

Yunanistan'da 2015-2019 arasında iktidarda bulunan ana muhalefet partisi Radikal Sol İttifak (SYRIZA), mayıs ve haziran ayındaki seçimlerde alınan çifte mağlubiyet ve Stefanos Kasselakis’in parti başkanı olması sonrası parçalanma krizinde. SYRIZA'dan istifa eden 11 milletvekili ise "Yeni Sol (NAR)" isminde yeni bir parti kurdu.

Aralarında SYRIZA döneminde bakanlık yapmış isimlerin de bulunduğu 11 milletvekili, amaçlarının "SYRIZA'ya değil, iktidardaki Yeni Demokrasi Partisi'ne muhalefet etmek" olduğunu belirtti.

Partiden 23 Kasım'da ayrılan Efi Ahçioğlu, Sia Anagnostopulu, Nasos İliopulos, Dimitris Canakopulos, Meropi Cufi, Theano Fotiu, Aleksis Hariçis, Hüseyin Zeybek ve Özgür Ferhat ile partiden kasım başında ayrılan milletvekilleri Öklid Çakalatos, Peti Perka meclisteki çalışmalarını bundan sonra "Yeni Sol" çatısı altında sürdürecek.

Böylece, Haziran 2023'te düzenlenen genel seçimlerde 300 sandalyelik mecliste 47 milletvekiliyle temsil hakkı kazanan SYRIZA'nın, meclisteki sandalye sayısı ise 36'ya düştü. SYRIZA’da dağılma, Eylül ayında partinin yeni başkanı olarak ABD'den gelen eski Goldman Sachs yöneticisi ve armatör Stefanos Kasselakis'in seçilmesinden kısa süre sonra başlamıştı. Kasselakis'in sürpriz zaferi, özellikle partinin sol kanadında memnuniyetsizlikle karşılanmıştı.

SYRIZA’nın eski lideri Aleksis Çipras’ın dijital iletişim danışmanlığını ve partinin birçok seçim kampanyasında yer alan, şimdilerde Nema.media haber sitesini yöneten gazeteci Matthaios Tsimitakis, SYRIZA’daki bölünmelere ve Yunan soluna ilişkin BirGün’ün sorularını yanıtladı.

Matthaios Tsimitakis

SYRIZA bu bölünmeleri neden yaşadı, parti bu noktaya nasıl geldi?

SYRIZA’daki ayrılmalara ilişkin sorunun köklerini bulmamız gerek. 2023 yazında SYRIZA’ya olanlar bir tesadüf değil. Stefanos Kasselakis’in SYRIZA liderliğini kazanması da kendisinin ve destekçilerinin yürüttüğü iyi bir kampanyanın değil, Aksine farklı fraksiyonlar arasındaki uzun süredir devam eden anlaşmazlıkların bir sonucu. Siyasi krizin başlangıç noktasına dair birkaç kırılma noktası var:

SYRIZA 2013 yılında, farklı ideolojilerde ancak fikir birliği içindeki sol partiler ve sosyal hareketlerden birleşik bir partiye dönüştü.

AB’nin 2015’teki kurtarma anlaşması ve SYRIZA’nın Troika’daki taleplere boyun eğmesinin ardından, verilen ödünlerin ve yaşanılan yenilginin analiz edileceği parti kongresi, yani sol bir parti için yaşamsal olan ‘özeleştiri’ iptal edildi.

Partinin 2022’de düzenlenen kongresinde, hatta seçim gününde bile isteyen herkese üyelik kayıtlarının açılması, başkan ile partinin orta yapıları arasındaki güç dengesinin sorgulanmasına sebep olan bir açık politika sürecini başlattı.

Parti fraksiyonları arasındaki Efi Ahçıoğlu’nu destekleme mutabakatına meydan okuyan Kasselakis, ‘ani saldırısıyla’ birlikte yaşam tarzının da etkisiyle halkın ilgisini kazandı.

Bunların göz önüne alınmadığı herhangi bir analiz, 2019’dan sonraki olayların seyrini, açıklayamaz. SYRIZA iktidara geldikten sonra toplumsal kökleri giderek zayıfladı. Muhafazakârların SYRIZA karşıtı geniş koalisyonu ise bu sırada kemer sıkma politikalarına karşı halkın direnişinin meşruluğunu yitirmesini sağladı.

Bu nedenlerle, SYRIZA ve yeni kurulan Yeni Sol Parti (NAR) arasındaki ana ayrım, liderlik imajı ile bunu miras almak veya ondan uzaklaşmak etrafında şekilleniyor. Bu, 2019'da yavaşça başlayan ve Aleksis Çipras'ın on beş yıllık bir dizi zaferden sonra, üç ardışık mağlubiyetle ilişkilendirildiği 2023'te sona eren bir süreç. Öte yandan hiçbir kimse de emek dünyasına toplu sözleşmeyi geri getirmesi, halkı aşırı yoksulluktan kurtarması göçmenlere açık kapı politikası gibi SYRIZA’nın iktidardaki başarılarından kendisini ayrı tutmak da istemiyor.

ANA TARTIŞMA KİMLİK

Sorunun cevabına dönecek olursak, SYRIZA’daki ayrılmalar ve bölünmelerin sebepleri, stratejiler ve politikalardan ziyade kimlik kaynaklı duruyor. Parti içindeki ana çatışma, sol kimliğin korunmasını isteyenlerle genelede sosyal demokrat veya merkezci olarak tanımlananlar arasındaydı. SYRIZA’nın bugünkü söylemi ‘yurtsever sol’ çizgisinde. Bu, ana önceliği hükümete gelmek, seçimleri kazanmak olarak belirleyen, üyelerini birleştiren, genellikle merkezci pozisyonlara doğru eğilim gösteren alt orta sınıfları hedef alan söylemde bir akım.

Bu akım, insan ve birey haklarına geldiğinde liberal; sermaye ve emek işbirliği konusunda Keynesçi ve siyasi arenada ahlak konusunda, örneğin yolsuzluk gibi konularda çok konuşan bir dil kullanıyor. Ülkenin AB üyeliği sorgulanmadığı sürece hiçbir parti sistemsel değişiklikleri konuşmuyor. Parti, yerel gündemlerin tartışıldığı zorunlu fiziksel durumlar dışında parçalı, senkronize olmayan, dijital bir yapıda.

Yeni kurulan NAR ise sol kimlik ve demokratik sosyalizmin stratejik hedefleri, mücadele, emek ve sermayenin karşıtlığına dair çok daha fazla konuşuyor. Ancak yine de NATO ve Avro Bölgesi’ne katılım gibi ulusal seçimleri sorgulamazken, günlük yaşama dair nasıl bir strateji oluşturacağı veya siyasi olarak yön vereceği, belirsizliğini koruyor.

TARİHİN TEKERRÜRÜ

Bu ayrılmalardan sonra SYRIZA’yı ne bekliyor?

Bu, siyasi tarihte farklı bir dönem olsa da, İtalyan solunun bölünmesini ve Avro-komünist akımın sonunu hatırlatıyor. SYRIZA’nın da bu akım sayesinde buralara kadar gelen bir parti olması sebebiyle aslında tarihin tekerrür etmesi aslında tutarlı. Daha önce her seçim sonrası partiden ayrılmalar olmuştu, şimdi de Yeni Sol ayrıldı. Sırada muhtemelen partinin Yeşil Ekoloji fraksiyonu var. Hatta bunu insan hakları talepleri etrafında birleşen fraksiyonlar da takip edebilir.

Sonuç olarak bu, 2022 kongresinde partinin aradığı genişlemenin tam aksine sonuçlar doğuran bir tür değişimi temsil ediyor. Şimdi ise Yunanistan siyaseti dengeye oturup güç mücadelesinde yeni ittifaklar oluşmadan, SYRIZA'nın farklı fraksiyonlarının temsil ettikleri toplumsal gruplarla ilişkilerini yeniden kurmaları gereken bir zaman. Çünkü aşırı sağ, sayıca artar ve taban kazanırken aynı zamanda Miçotakis'ten destek alıyor. Yunan ana akım medyası da bunu meşrulaştırıyor.

Avrupa’nın her noktasında aşırı sağın yükselişte olduğunu düşünürsek, en azından Yunan solunun elinde hala bunu tartışma fırsatı var. Son 10 yılda kemer sıkma krizinde Yunanistan, dünya solunun siyasi bir ‘laboratuvarı’ olmuştu. Şimdi tekrar bunu yapması gerek.

Yunan solunun genel durumu nedir? Aşırı sağın yükselişi Yunanistan’ı nasıl etkiliyor?

Öncelikle belirtmeliyim ki haziran seçimlerindeki stratejik mağlubiyet, SYRIZA'nın demokratik olarak sistemi koalisyon hükümetleriyle istikrarlı hale getirme çabalarının bir ürünü. Bu çabalar, demokratik meşruiyetin, Yunan halkının demokratik onayı olmaksızın dışarıdan gelen kemer sıkma ya da başka bir yönetim biçimine karşı politikaları rasyonelleştirmeyi güvence altına almak içindi.

SAĞ FIRSAT KOLLUYOR

Ancak Komünist Parti’nin SYRIZA’daki ayrılmalardan faydalandığı görülürken, bir zamanlar çok güçlü olan PASOK, tekrar demokratik sistemin ikinci direği olmak için toparlanamıyor. Yani tüm sol tarihsel ölçekte bir yenilgi yaşıyor ve şu anda bir seçim olsa toplamda en fazla yüzde 35-40 oy alabilirler.

Muhafazakarlar bu durumdan faydalanırken aşırı sağ da fırsatı değerlendirme çabası içinde. Muhafazakârlar bunu fırsat olarak kullanırken, aşırı sağ da bu fırsatı ele geçirmeye çalışıyor. Yeni Demokrasi’nin daha sağında şekillenen, Neonazi, kürtaj karşıtı ve tipik popülist partiler var. Son seçimlerde aşırı sağ kadroları içeren iktidardaki ND, gelecekte daha da merkeze doğru kayma eğiliminde duruyor. Bu da aşırı sağcı oluşumların kendilerini meşru kılması için bir alan yaratabilir.

Tahminimce haziran ayındaki Avrupa Parlamentosu seçimlerinden sonra Yunan solu yavaşça tekrar birleşmeye ve organize olmaya başlayacak. Üzerinde anlaşacakları temel program, alt sınıflar ve toplumun genelinde iklim krizinin yıkıcı etkileriyle mücadele etmek için bir sosyal sözleşme olacaktır. Tutarlılık isteyen her toplum iklimi merkeze koymalı ve aşırı sağın yol göstermesine engel olmalı, çünkü bu yol, dışlama ve baskıyı barındırır. İklim ise sosyal bağları tekrar konuşma, etrafında güçlenme ve özgürleşme fırsatı sunar.