Kemer sıkma politikaları, ay sonunu borçlanarak getiren yurttaşları zor durumda bıraktı. Artan faizler nedeniyle borcu borçla kapatmak daha pahalı hale geldi. Prof. Yılmaz "Sıkı para politikası vatandaşı borçlu yakaladı" dedi.

Yurttaş fırtınaya borçlu yakalandı

EKONOMİ SERVİSİ

Yurttaşın bankalara olan borcu 3 trilyon lirayı aştı. Artan faizler nedeniyle borcu borçla kapatmak daha pahalı hale geldi.

"Sıkı para politikası yurttaşı borçlu yakaladı" diyen Prof. Binhan Elif Yılmaz, kredi kartı sınırlama yerine gelir dağılımında adaleti sağlama amacınının öne çıkararak eğitime, sağlığa ya da gıdaya yönelik alışverişlerin taksitlendirilmesi gerektiğini ifade etti. 

Derinleşen ekonomik kriz ve artan hayat pahalılığı nedeniyle çıkmaza giren yurttaşın bankalara olan borcu katlandı. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) verilerine göre tüketici kredileri ve kredi kartı harcamaları  son bir yılda yüzde 67,6 oranında arttı. BDDK, tüketici kredileri ve bireysel kredi kartları harcamaları mart sonu itibariyle 3 trilyon 100 milyon liraya yükseldi. Türkiye Bankalar Birliği Risk Merkezi’nin mart ayında yayımladığı son verilere göre, bireysel kredi kullanan kişi sayısı son bir yılda 2 milyon kişi artarak 40 milyon kişi olurken ortalama kredi bakiyesi ise 71 bin TL düzeyinde gerçekleşti.  

Yurttaşın bankalara borcu her geçen gün artarken kredi kartı kullanımına sınırlama getireleceğini aylar önceden ilan eden ekonomi yönetimin, seçim sonrası ilk adımı kredi kartında aylık azami akdi faizinin yüzde 4,25'e yükseltilmesi oldu. Böylece kredi kartına asgari ödeme yapanlar dahil borcu bulunan kişilerin ödeyeceği faiz miktarı arttı. Önümüzdeki günlerde ise kredi kartı taksitlerine sınırlama getirilmesinin gündeme gelebileceği belirtiliyor. 

BORCU BORÇLA KAPATMAK ALIŞKANLIK OLDU 

Kredi kartı kullanımındaki artışı değerlendiren İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Binhan Elif Yılmaz,  "Artan fiyatlar, enflasyonist süreç, vazgeçilmeyecek harcamaların kredi kartıyla yapılmasını sağladı. Sıkı para politikası uygulaması sonrasında kredi kartıyla yapılan gıda harcamaları tam üç kat artmış. Bu durumun sebebi söz konusu ürünlerdeki fiyat artışıdır. Eğitimdeki, gıdadaki, akaryakıttaki fiyat artışlarıdır" dedi. Yılmaz, BBC Türkçe'ye yaptığı değerlendirmede, "Düşük faiz politikası beklenenden daha fazla uzadığı için kart borçlarını diğer kartlarla kapatmak ya da ihtiyaç kredileriyle kapatmak bir alışkanlık haline geldi. Fakat gevşek para politikasından sıkı para politikasına geçilince hem ihtiyaç kredilerine ulaşmak zor ve maliyetli oldu hem de bir kartın borcunu diğer kartla kapatmak çok maliyetli hale geldi. Bu politika değişikliğine hem hane halkı hem de işletmeler borçlu şekilde yakalandı" diye konuştu. 

6 ayda bir asgari ücret artışının yoksulluğu gizleyemediğini belirten Yılmaz, "Orta sınıfın kaybolduğu, kaybolmakta olduğu bir süreçten geçiyoruz. Kredi kartı sınırlama yerine, büyüme değil gelir dağılımında adalet sağlama amacını öne çıkararak, eğitime, sağlığa ya da gıdaya yönelik alışverişlerin taksitlendirilmesi gerekiyor. Bu kesimlerin desteklenmesi gerekiyor. Bu gelir düzeyi çünkü çok yaygın" dedi.  

*** 

Reçete ekonomi değil, siyasi alanda duruyor 

Ekonomist Uğur Gürses ise son 3 yılda yaşanan ‘geçim çöküntüsünün’ giderilmesinin önemli olduğunu aksi takdirde ekonominin Arjantin'deki gibi çıkmaza gireceğini savundu. 

Gürses, kendi bloğunda kaleme aldığı "Siz hâlâ ‘ekonomi reçetesi’ mi bekliyorsunuz?" başlıklı yazısında Türkiye'nin yaşadığı ekonomik sorunların üstesinden gelinmesinin yollarını yazdı. Gürses, 'altın ekonomi reçetesi' olarak sıraladığı önerilerin mutlaka yapılması gerektiğini aksi takdirde çöküşün süreceğini ifade etti. "Çeşitli ambalajlarla sunulan uydurma bir ekonomi politikasının çok kısa sürede toplumda nasıl bir yıkıma yol açtığına acı bir biçimde tanık oluyoruz" diyen Gürses, "Türkiye ekonomisinin kaynakları ve esneklikleri üzerinde tepinen siyasetçiler ve bürokratlar, başta siyasi direktif sahibi Cumhurbaşkanı Erdoğan, Berat Albayrak, Nureddin Nebati, Şahap Kavcıoğlu ve onların ekipleri hane halkının ‘geçim yıkımında‘ sorumluluk sahibi olarak ‘tarihe geçtiler’. Başta emekliler olmak üzere, orta sınıfın kitlesel olarak yoksullaşması ise tarihi bir çöküş olarak kayda geçti. Genel seçim sonrası ‘yangını söndürmek’ için göreve getirilen Mehmet Şimşek’in ise elinde ‘sihirli değnek’ yok. Onun yapabildiği ve yapabileceği ‘kanamayı durdurmak, daha kötüye gidişatı engellemek" ifadelerini kullandı. 

"Türkiye ekonomisinin reçetesi artık ekonomi politikalarında değil, siyasi alanda duruyor" tespitini yapan Gürses, "Beklenen yol açıcı hamle, Anayasanın işletilmesi, hukukun üstünlüğüne dönüş, sandığa ek olarak demokratik değerlere dönüş, kutuplaşmanın sona erdirilmesi en etkili bir yol, bir ‘altın ekonomi reçetesi’ olacaktır" görüşünü dile getirdi.