Türk-İş’in açıkladığı haziran ayı verilerine göre, dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı (açlık sınırı) 2 bin 67 lira. Gıda harcaması ile birlikte giyim, kira, elektrik, su, yakıt, ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık harcamalarının toplam tutarı ise (yoksulluk sınırı) 6 […]

Yurttaşlara krize karşı ‘Nelerden tasarruf ediyorsunuz?’ diye sorduk: ‘Tasarruf edecek bir şeyimiz kalmadı ki’

Türk-İş’in açıkladığı haziran ayı verilerine göre, dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı (açlık sınırı) 2 bin 67 lira. Gıda harcaması ile birlikte giyim, kira, elektrik, su, yakıt, ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık harcamalarının toplam tutarı ise (yoksulluk sınırı) 6 bin 733 lira. Tek bir çalışanın yaşam maliyeti de 2 bin 559 TL ile asgari ücretten fazla. Çalışanların yüzde 40’ı ise asgari ücretle yaşamını sürdürmeye çalışıyor.

Yoksullukla boğuşan halk, bu sorunla baş etmenin yollarını arıyor. Bakırköy’de yurttaşlara mikrofonumuzu uzatarak ekonomik krizle başa çıkma yöntemlerini sorduk. Eskiden kendini orta sınıfın üzerinde konumlandırdıklarını söyleyenler dahi artık yoksulluk sınırında olduklarını ifade ediyor.

PAZARA YALNIZCA AKŞAM GİDİYORUM

İlk olarak Ahmet Ertekin, geçinebildiğini değil, geçinmenin yolunu aradığını kaydediyor. Bir çorbayla üç gün boyunca idare ettiğini kaydeden Ertekin, günde sadece bir öğün yemek yediğini belirterek şöyle devam ediyor:

“Öğünlerimiz çok azaldı. Ben günde bir öğün doyana kadar yemek yiyorum, pazar günleri de iki öğün yiyorum. Semt pazarına yalnızca güneşin batacağı vakit gidiyoruz. Yazın da kışın da aynı vakitte gidip kalıntıları topluyoruz. Çürüğünü bir kenara ayırıp yemek yapıyoruz. Pazara girdiğimde baştan sona ucuz bulabilmek için tezgah tezgah bakıyorum. Ucuzlarını tespit edip oralardan alışveriş yapıyorum. Biz dört kişi yaşıyoruz. Yemek yapıyorum, çamaşır yıkıyorum, evi temizliyorum…

Diyelim markete gideceğim, önceden bir liste çıkarıyorum ve tüm ihtiyaçlarımı yazıyorum. Bunu markete gittiğim zaman canım başka bir şey çekmesin de almayayım diye yapıyorum. Normal ekmek yerine halk ekmek alıyorum fakat her yerde bulunmuyor. Bu sebeple gidip üç günde bir alıyorum. Bayatlarsa ısıtıyorum, suya batırıp yiyorum. Çok bayatlarsa tavanın altını yağlayıp üstüne ekmeği de koyarak yumurta kırıyorum.”

Filiz Afirasyap ise az çok geçinebilmesine rağmen eskisine göre yoksullaştığını dile getiriyor. Afirasyap içinde bulunduğu durumu, “Daha pahalı bir evde yaşıyordum, daha ucuz bir eve taşındım. Artık kahve yerine çay içiyorum. Taksiyle gittiğim yerlere otobüslere gidiyorum. Dolayısıyla şu anda daha da fakirleşmiş durumdayız. Yemede, içmede, gezmede kısıtlıyorsunuz kendini ister istemez” sözleriyle özetliyor.

TASARRUF EDEBİLECEĞİM HİÇBİR ŞEY YOK

Öğrenci Erdem Can Bilgiç de, ekonomik kriz nedeniyle hayatı zorlaşan milyonlardan biri… “Nelerden tasarruf ediyorsunuz?” sorumuzu, “Tasarruf edebileceğim hiçbir şey yok ki” diye yanıtlıyor. Bilgiç, şöyle devam ediyor:

“Keşke şu an ‘Bundan tasarruf edebiliyorum’ diyebilsem fakat onu dahi diyemiyorum. Sadece sigara alışkanlığım var o yüzden tek tasarruf edebileceğim şey o. Önce tütüne geçtim, daha pahalıya geldiği için şimdi normal tercih ediyorum. Teknolojiyle zaten asla aram yok. Dolar 7 lira olmuş, ben aç yatıp aç kalkıyorum, siz bana tasarruf yöntemi soruyorsunuz.” Aç gezip aç yattığına dikkat çeken Bilgiç, “Asla geçinemiyorum. Kendimi dershaneye bile zor atıyorum. Aç geçiyorum, aç yatıyorum, aç kalkıyorum… Okuyacağım fakat okuyamıyorum” diyor.

CEBİMİZDE YÜZ LİRADAN FAZLA PARA YOK

Recep Gazanker, tasarruf edebileceği bir hayatının dahi kalmadığını söylüyor. Ayakkabısından, giyiminden, yemeğinden kestiğini ifade eden Gazanker, milletvekili geliriyle halkın geliri arasındaki uçuruma dikkat çekiyor:

“Milletvekillerine 20 bin lira bayram parası, biz emeklilere bin lira veriliyor. Emekli maaşı zaten bin 600 lira. Kendileri bin 600 lira ile bir ay değil yalnızca iki gün geçinmeye çalışsınlar bakalım. Mecliste en güzel yemekler yeniyor elli kuruş, biz emekliler ve çalışan kesim ne yiyebiliyor? ‘Cebinizde kaç lira var?’ diye sorun. Herkesin cebinde yüz liradan fazla para çıkmaz. Tasarruf edebileceğim bir hayatım kalmadı. Artık et yemiyoruz. Hiçbir şey yapamıyoruz. Özel yaşantımdan kesiyorum; konserlere, sinemalara, tiyatrolara gidemiyorum. Söyleyeceğim çok şey var ama söyleyemiyorum.”

SEBZE AĞIRLIKLI BESLENİYORUZ

Mehmet Seyrek de artık sofrasına et girmediğini dile getirenlerden… Seyrek krizin yaşantısını nasıl etkilediğini şöyle özetliyor:

“İki kitap alacağıma daha az kitap alıyorum. Özellikle kıyafetlerimden kısmaya başladım. Markaya kaçmıyorum. Restoranlarda gezmeye daha fazla vakit ayırmak gerekirken, tasarruf ve krizden dolayı gezemiyorum. Daha fazla para harcayabileceğim mekanlara gidemiyorum. Elektrikli eşyaları artık kullanmamaya dikkat ediyorum. Evden ayrılırken prizleri çekiyorum. Çamaşır makinesinde kıyafet yıkayacaksam önce kirli kıyafetlerin birikmesini bekliyorum.”

Son olarak konuştuğumuz Turgut Öztürk, ancak ucu ucuna yetirebildiklerini belirtiyor: “Bir emekli, bir memur maaşıyla geçim çok zor. Bugün bir kahvaltılık almaya çıktım, 100 küsur para ödedim. O kahvaltılığı ya iki gün ya üç gün yiyeceğiz. Bir çorba içiyoruz yirmi lira. Zaten memur ve emekli maaşları belli. Ancak ucu ucuna yetirebiliyoruz. Hemen hemen her şeyden tasarruf ediyorum. Yiyecekten, içecekten, lüks şeylerin hepsinden kısıyoruz. Şu anda benim tatilde olmam gerekirdi ama İstanbul’da kalakaldım.”