"Yurttaşların ekolojik değişim sürecinin doğrudan muhattapları olmasını istiyoruz"

Alex Rühle / Süddeutsche Zeitung

Extinction Rebellion (Yokoluş İsyani) adlı radikal çevre hareketi bu hafta başta Londra, Berlin ve daha birçok metropolde büyük bir sivil itaatsizlik örneği de ortaya koymak suretiyle sokakları zaptetti. Aslen İngiltere kökenli olan hareket çevre felaketlerine karşı etkin, uygulanabilir, adil bir çevre politikasına seçim süreçleri ya da sıradan sokak gösterileri ile ulaşılamayacağı görüşünde. Aynı zamanda hareketin bir aktivisti olan İngiliz filozof Rupert Read ile sohbet ettik. Read, yurttaşların ekolojik değişim sürecinin doğrudan muhattapları olmasını istediklerini belirterek, yönetenlerden taleplerini şöyle açıkladı: "Ekolojik krize ilişkin gerçeği itiraf etmeleri, buna uygun önlemler almaları, yurttaş inisiyatiflerini açığa çıkarılabileceği yeni bir politik formun oluşturulması."

>> Sivil bir direniş bugünün dünyasında nasıl bir karşılık yaratıyor

Tıpkı bu hafta Berlin, Londra ve başka şehirlerde kendini ortaya koyduğu biçimiyle bu, bir çeşit nasıl kazanılacağının arayışı diyebiliriz. Miloseviç rejimine karşı Sırbistan'daki pasif direniş hareketi Otpor, Filipinler'deki People Power, Martin Luher King ve Gandi'nin bağımsızlık mücadelesi gibi de diyebiliriz.

>> Extinction Rebellion (XR) için egemenler 'Gelecek için Cuma' eylemlerinin taklidi ve aynı suça ortak olmakla itham ediyor...

Gelecek için Cuma Hareketi ve XR müttefiktirler. Her cuma çocuklamızın kuşağının kendi gelecekleri için sokağa çıkmak zorunda kalmaları, yaşadığımız sivilizasyon açısından bir utanç kaynağı olmalı. XR çoçukların bu büyük çağrısına yanıt üretebilmek için açığa çıktı.

>> Her iki hareket içerisinde de bahsedildiği gibi bir radikalleşme eğilimi söz konusu olabilir mi?

Siyasi partiler üzerindeki basıncı artırmaya ve taleplerimizi ciddiye almalarını sağlamaya çalışıyoruz. Eğer değişim yönünde ciddi bir karşılık bulamaz isek korkarım ki açlık gerevleri gibi daha radikal eylem biçimleri açığa çıkacaktır. O yüzden şimdiden bu taleplere yanıtlar üretseler yerinde olacak.

>> Antidemokratik eğilimleri olan bir hareket olduğunuz iddia edildi.

Tamamen saçmalık. XR herşeyden önce bir demokrasi dinamiğidir. Bizi yönetenlerden üç önemli talebimiz var. Ekolojik krize ilişkin gerçeği itiraf etmeleri, buna uygun önlemler almaları, yurttaş inisiyatiflerini açığa çıkarılabileceği yeni bir politik formun oluşturulması... Yurttaşların ekolojik bir değişim sürecinin doğrudan muhattapları olmasını istiyoruz. İstediğimiz şey daha fazla demokrasi.

>> Yeşiller üyesi politikacı Boris Palmer, XR protestoları için, "Elbette klima için bir şeyler yapılmalı, fakat yasalara bağlı kalmak suretiyle" dedi.

Herkes bilir ki eğer problem yasaların kendisindeyse adaletin sağlanması yasaların dışına çıkmayı gerektirir. Tıpkı Martin Luther King'in yasalar karşısında suçlu ilan edilmiş olmasının haklı olmasını engellemediği gibi. Yasaların dışına çıkmak, yasakları delmek, okulları boykot etmek bazen yasaların değiştirilmesi gerekliliğini ortaya koyar.

"ŞİDDETİ ARZULAYANA ARAMIZDA YER YOK"

>> Mücadelenizin herhangi bir aşamasında şiddete yer verme ihtimaliniz var mı?

Hayır. XR şiddetin her türlüsünden arınmış bir hareket. Belki de başarımızın bir nedeni de bu. Şiddet içeren direniş biçimlerinin meşruiyet alanı daha dardır. Bu türden barışçıl büyük direnişlerle baş etmek daha zordur. Bizler yaşanabilir adil bir dünya isteyen binlerce sıradan insandan oluşuyoruz. Şiddeti arzulayana aramızda yer yok.

>> Bir konuşmanızda, "Uygarlık sona erdi" dediniz. Bir kıyamet ile mi karşı karşıyayız?

Kastettiğim bu değildi. Bizim bildiğimiz, yaşadığımız mevcut sivilizasyonun sürdürülemeyeceği anlamındaydı. Şayet önlem alınmadığı takdirde, milyonlarca belki milyarlarca insanın ölümünün kaçınılmaz olduğu bir gerçek. Bazıları geç bile kalındığını söylüyor. Sürdürülebilirlik üzerine yaptığı araştırmalarla tanınan bilim insanı Jem Bendell "Deep Adaptation"da çöküşün kaçınılmaz olduğunu, buna hazırlanmamız gerektiğini yazdı. Bence bu çöküşü değiştirebilmek için az da olsa hala vaktimiz var. Bu olasılık ise ancak bizim mücadelemize bağlı.

>> Nereden başlamalıyız?

Büyük bir yeniden inşaya ihtiyacımız var. Çok kısa bir süre içerisinde bütün enerji sistemlerinde bir değişmeye gidilmeli. Nükleer enerji ve fosil yakıtların kullanımından derhal vazgeçilmeli. Yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmek elbette kaçınılmaz olanı. Daha az enerji ile daha fazlasını yapabilmeliyiz. Sonrasında elbette daha az trafik gibi lokal önlemler alınmalı. Asıl soru kaotik bir gelecekte yok olmayı mı seçeceğiz, yoksa gerekli olan bir yeniden inşayı mı önümüze koyacağız.

>> Klima değişikliği konusunda kollektif bir inkarın içerisinde olduğumuzu söylüyorsunuz. Küresel ısınma üzerine yeterince konuşulmadı mı?

Evet ama bilim dünyasının tartıştığı ve bize aktardıkları, nasıl bir krizle karşı karşıya olduğumuz ve küresel ısınmanın bizi bekleyen dramatik sonuçları biçimiyle değil. Eğer co2 salınımında radikal bir adım atamaz isek küresel ısınma önümüzdeki 40 yıl boyunca artmaya devam edecek. Oysa İngiltere hükümetinin klima paketi uyarınca ancak 2050 yılında gaz salınımında bir normalleşmeye varılabilinecek. İngiliz parlamentosu bizim protesto gösterilerimiz neticesinde nisan ayında acil durum açıklaması yaptı. Acil bir durumun olduğunu kendileri açıkladı. Bununla birlikte 2050 yılında durum çok daha vahim bir halde olacak. İşte bizim mevcut durumun inkarı dediğimiz de tam olarak bu.

>> Eğer gelecek bu denli kasvetli ise insanlarda bir paniğe neden olmadan bu meseleyi nasıl konuşabiliriz?

Çevre aktivistleri bu meselenin ne kadar vahim olduğu üzerine çok uzun bir süredir konuşuyor. Her defasında insanlar için iç karartıcı olduğumuz, yapıcı ve pozitif bir dil kullanmamız gerektiği söylendi. Ama bir gerçek var ki, yaklaşan bir felaketin bizi kitlesel bir yokoluşa götürdüğü. XR bu kaygıları gütmeden gerçekleri radikal bir biçimde dile getirdiği halde İngiltere tarihinin son 30 yılının en kitlesel çevreci örgütü oldu.

>> Ne düzeyde?

Nisan ayında Londra sokaklarında hayatı iki haftalığına durdurduk. Bu, İngiltere tarihinin en büyük sivil isyanıydı. 1200 kişi tutuklandı. Kamuoyu yoklamaları nüfusun üçte ikisinin durumun ciddiyetinin farkında olduğunu ortaya koyuyor. İktidar da bu durumu itiraf etmek durumunda kaldı.