Aytuğ Akdoğan'la, Sürgün adını verdiği yeni kitabını ve sanatı konuştuk. Akdoğan, "Yazmanın da okumanın da insanı iyileştiren yanı var. Bence dünyayı güzel şiirler, güzel müzikler ve güzel filmler kurtaracak" diyor

Yürümek düşünmekse durmak algılamaktır

BURAK ABATAY burakabatay@birgun.net @abatayburak

Aytuğ Akdoğan’ın beşinci romanı Sürgün, Epsilon Yayınları’ndan çıktı. Akdoğan, Sürgün’le beraber okuruna isimsiz bir kahramanın şehirler ve ülkeler arası yolculuk serüvenini sunuyor. Kitaptaki karakterlerin kimliksiz, sınırsız ve sınıfsız bu yolculuğu ile Sürgün, kâh kadına şiddetle kâh mülteci sorunuyla güncel bir roman olma özelliğini taşıyor. Aytuğ Akdoğan, bu kitabı Afrika’dan Orta Doğu’ya ve oradan da Avrupa’ya sürdürdüğü bir seyahatin sonucu olduğunu belirtiyor. Akdoğan’la Sürgün’le sonuçlanan bu yolculuğu ve sonuçlarını konuştuk.

» Sürgün’ü yazabilmek için uzun bir yolculuğa çıktın. Kitapta bu seyahatinden görsel kesitler de görmek mümkün mü?
Evet, gittiğim yerlerden instagramda birçok fotoğraf paylaştım. Hepsi hâlâ duruyor, ancak bir noktadan sonra fotoğraf çekmeyi de paylaşmayı da kestim, çünkü karşımda olup bitenleri bir telefon ekranından izlemek istemiyordum artık. Kalan zamanımı kaydetmek yerine dokunmaya çalışarak geçirdim ve nihayetinde Sürgün çıktı ortaya.

» Bu kitap sende neleri değiştirdi ve okurlarda nasıl bir etki bırakır?
Ben bu kitabı yazabilmek için başka insanların da acısına bakabilmeyi öğrendim ve bu beni depresyondan kurtardı. Empati kurabilmek ve başkalarının da acısını duyabilmek bizi özgürleştirecek. Umarım kitabın okurlarda da böyle iyileştirici bir etkisi olur.

» Sürgün 'kaybedenlerin öyküsü’ olarak mı okunmalı yoksa yola çıktıkları için ‘kazananların öyküsü’ mü?
Sanırım her ikisi de. Sürgün’deki birçok karakter bir şekilde toplum tarafından dışlanmış insanlar, ancak buna rağmen kendileriyle barışıklar. Dolayısıyla onaylanmak ya da yükselmek gibi bir kaygıları yok. İnsanların kabul gördüğü gerçekleri ya da dayattığı kuralları sorgulayabiliyorlar. Yalnızlar, ancak kimsesiz de değiller. Ve en önemlisi, senin de dediğin gibi yoldalar. En azından yoldalar…

» Bu, yol romanı boyunca delirişe ve sessiz sedasız gençlerin haykırışına şahit oluyoruz. Bu hepimiz için geçerli mi?
Hepimiz mi deliriyoruz? Öyle olsa gerek, çünkü geçen günlerde Stephen Hawking, "İnsanlığın sonu geldi. 1000 yıla kalmadan hepimiz yok olacağız!" diye bir açıklama yaptı. Dünya bu kibirli ve tüketmekten başka hiçbir şey yapmayan insanoğlu soyumuzu kusacak yakında. Her şeyin hızlısını istiyoruz. Bunun sonucunda da hızla yemek yiyor, hızla konuşuyor, hızla aptallaşıyor ve hızla ölüyoruz. Artık biraz yavaşlamalıyız… Artık biraz sakinleşmeliyiz… Evet, yola çıkmak çok önemlidir, ancak yürümek düşünmekse, durmak algılamaktır.

yurumek-dusunmekse-durmak-algilamaktir-220484-1.

» Gece karakteri aslında tam da gündemimizin konusu. Küçük yaşta evliliğe zorlandığı için evden kaçıyor ve kendi ayakları üstünde durmaya çalışıyor. Bu konuda gündeme getirilen konuşmaları nasıl değerlendiriyorsun?
Bahsi geçen önergenin geri çekilmesi iyi olmuş, çünkü çocuk yaşta evlilikler kanayan yaramız. “Kadın” konusu ise bambaşka bir muamma. Bence bu işin Türkiye’si ya da Amerika’sı yok, çünkü kadının hiçbir yerde adı yok. Batı’da da durum çok farklı değil. Kadınlar reklam panolarına, podyumlara ya da estetik merkezlerine hapsediliyor. Hâlâ salt bir fantezi imgesi olarak görülüyorlar. Hatta aynı işi yaptıkları erkeklerden daha düşük maaşla çalışanlar var. Oysa bu dünya hala dönüyorsa kadınların hatırınadır...

» “Yarayı kapatan yazmak mıdır yoksa okunmak mı?” Kitapta sık sık bu soruyu soruyorsun kendine. Bir yanıt bulabildin mi buna?
Kitaplarımın belki benim hiçbir zaman ayak basamayacağım ülkelerde okunuyor olmasından mutluluk duyuyorum. Mesela birisi Hindistan’a gitmiş, kitabımla fotoğrafını koyuyor. O an anlıyorum ki; ben de onunla oradayım. Yarın bir gün yazdığım bir cümle aklına gelirse, artık neden üzülürüm ki öldüğüme ya da öleceğime? Yazmanın da okumanın da insanı iyileştiren, güzelleştiren bir yanı var. Bence dünyayı güzel şiirler, güzel müzikler ve güzel filmler kurtaracak.