Yüz binlerce kayıp çocuk nerede?
Konuk Yazar
Ali TAŞTAN
Zorunlu eğitim kapsamında, örgün eğitim içerisinde devlet okullarında 15 milyon 189 bin özel okullar ve açıköğretim ile birlikte 18 milyon 85 bin öğrenci bulunuyor.
Özellikle 2012’den buya çocuklarımızın okullaşma oranları çok tartışıldı. Okullaşma oranları (ilk-orta) 4+4+4’ün başlaması ile önemli ölçüde düştü. İlkokulda yüzde 93,23’e, ortaokulda ise yüzde 88,85’e geriledi. Liselerde zorunlu eğitime geçileli 10 yıl oldu. Ancak okullaşma oranları hala yüzde 87,93 civarında. Peki ne olmalıydı? 12 yıllık zorunlu eğitim kapsamında tüm düzeylerde okullaşma oranları en az yüzde 99 olmalıydı. Çünkü doğan her çocuk 1 ay içerisinde nüfus tarafından kayıt altına alınıyor. 69 aylık olduğunda ise bir ilkokula otomatik olarak kaydı yapılıyor. Buna rağmen okullaşma oranlarının ilk ve ortaokulda düşmesi, liselerde yüzde 87,93’te kalması anlaşılır gibi değil. Bu veriler ortalama 10 öğrenciden 1’inin (yüzbinlerce çocuğun) okullaşamadığını ortaya koyuyor. Verilerin tamamının MEB’e ait olduğunu belirtmeliyim. Belirtmeliyim ki yaş gruplarına göre okullaşma oranları üzerinden yalanlanmasın.
Öte yandan özellikle okulöncesi ve ilkokul düzeyinde akıl almaz olaylar oluyor. Veli çocuğunu okula kayıt yaptırıyor. Ancak kayıt yaptırdığı okula göndermiyor. Nereye gönderiyor? Yasaya aykırı açılmış medrese tarzı sözde eğitim kurumlarına gönderiyor. İl ve ilçe milli eğitim müdürleri bu çocukların sürekli devamsız görünmemesi için okullara sözlü talimat yağdırıyor. İlköğretimde devamsızlıktan kalma olmadığı için çocuk okula bir gün bile gelse sınıfını geçiyor. Bu açığı bazı vakıf ve derneklerin medreseleri başka bir ifade ile sözde eğitim kurumları çok iyi değerlendirerek öğrencileri kendi bünyelerinde eğitiyorlar. Bu sözde kurumlarda kaçak olarak sadece din eğitimi veriliyor. MEB de, Diyanet İşleri Başkanlığı da buralarda dönen olayları bilmesine rağmen müdahale edemiyor. Bu durum geçtiğimiz yıl İzmir’de ortaya çıkmış, detaylı inceleme yapılmamıştı.
BU DURUMA NASIL GELDİK?
2013 yılında Türk Ceza Kanununun 263.maddesini yürürlükten kaldırarak, Kanuna Aykırı Eğitim Kurumu açan, çalıştıran ve bu merkezlerde çalışanlara verilen 6 aydan 3 yıla kadar hapis cezasını ortadan kaldırıldı. TCK 263’ün kaldırılması sonrasında merdiven altı okullar çoğaldı. Çoğunluğu İstanbul, Siirt, Diyarbakır, Mardin, Adıyaman, Batman, Van, Hakkâri, Şırnak, Ağrı, Muş, Bitlis, Gaziantep ve Şanlıurfa olmak üzere yüzlerce faal medrese bulunuyor. Üstelik büyük şehirlerde kaç apartman medresesinin faaliyette olduğu ise tam olarak bilinmiyor.
Öte yandan MEB’in teftiş sistemi çöktüğü için, yasaya aykırı açılmış olan sözde kurumlar denetlenemiyor. Denetlemek isteyen müfettişler de geri hizmete alınıyor. Bizlerin gördüğünü MEB nasıl göremiyor? Aslında görse de görmezden geliyor. Yani MEB’in yetki ve görevlerini kısmen vakıf ve dernekler yönetiyor.
Geçenlerde görüştüğüm bir eğitim yöneticisi arkadaşım, yoğun bir baskı altında olduklarını ifade ediyor. Eğitim alanı siyasallaşmamalı. Çağın gereklerine uygun çocuklarımızın yetişmesi sağlanmalı. Eğitimin temel amacı mutlu bireyler yetiştirmek olmalı.