Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na bağlı iş müfettişleri yılın ilk 10 ayında boş durdu. Hiçbir işyerinde programlı teftiş yapılmadı. Müfettişler, daha geçen ay başlayan teftişlerde neredeyse bir yıl öncesinin şikâyetlerini inceliyor

Yüzlerce işçi ölüyor denetim hak getire!

SEVGİM DENİZALTI

Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı bünyesinde görev yapan iş müfettişlerine bu yılın ilk 10 ayında hiçbir programlı teftiş görevi verilmedi. Program dışı teftişler ise 3. Havalimanı’nda yaşananlar gibi medyaya yansıyan ve kamuoyunun gündemine gelen büyük vakalarla sınırlı kaldı. Öte yandan bu yılın ilk 10 ayında en az bin 477 işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetti.

BİR YIL SONRA YAPILAN DENETİMİN ANLAMI YOK

Edindiğimiz bilgilere göre, geçen aralık ayından bu yana boşta bekletilen müfettişler teftiş incelemelerine ancak geçen ay başlayabildi. Şu anda yıl boyunca biriken evraklar bitirilmeye çalışılıyor. Bu evraklar arasında geçen yıldan kalan şikâyet ve ihbarlar da bulunuyor. Bu şikâyetlerin ancak bir yıl sonra incelenmesi, denetimi olanaksız ve anlamsız kılıyor.

Örneğin müfettişler, bir inşaatta iş güvenliği önlemlerinin alınmadığı ve hayati tehlikenin olduğu yönünde gelen bir ihbar üzerine neredeyse bir yıl sonra inceleme yaptıklarında, inşaatın çoktan bitirilmiş olduğunu görüyor. Hamile bir işçinin mevzuata aykırı şekilde ağır koşullarda çalıştırıldığına ilişkin bir şikâyet geliyor; ancak müfettişler teftişe gidene kadar işçi çoktan doğup yapmış ve işten ayrılmış oluyor.

Bu durum, yalnızca işçi sağlığı ve iş güvenliği açısından değil, özlük haklarla ilgili şikâyetlerde de ciddi sıkıntılara yol açıyor. Örneğin 6 aydır maaşlarını alamadıklarını belirten işçiler ihbarda bulunuyor; ancak denetim yapılana kadar işten atılıyor. Dolayısıyla geç yapılan denetimin bir anlamı olmuyor.

‘KRİZ VAR, PATRONLARI BUNALTMAYALIM’

İş cinayetlerinin artarak sürmesinde, devletin denetim görevini etkili şekilde yerine getirmeyişinin başat bir rol oynadığı biliniyor. Türkiye’de Ocak 2018 itibariyle 1 milyon 853 bin işyeri bulunuyor. Bu işyerlerinin 600 bini ‘tehlikeli’ ve ‘çok tehlikeli’ sınıfta yer alıyor. Öte yandan Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı bünyesinde yalnızca 970 iş müfettişi ve 120 denetmen görev yapıyor.

Müfettiş sayısı zaten yetersizken, var olan müfettişlerin yıl boyunca boş durması, iş kazalarına ve cinayetlerine davetiye çıkarmak anlamına geliyor. Aslında Türkiye’de seçim dönemlerinde teftişlerin durdurulması/ertelenmesi artık “olağan” hale gelmiş bir uygulama. Seçim gününden birkaç ay önce Bakanlık, çoğunlukla müfettişleri sahadan çekiyor. Buna karşın bu yılın ilk 10 ayında hiçbir programlı teftiş yapılmayışı, yalnızca 31 Mart seçimleriyle açıklanamıyor.

Meclis’te geçen hafta düzenlediği basın toplantısında skandalı kamuoyuna duyuran CHP Zonguldak Milletvekili Ünal Demirtaş’a göre, bunun nedeni ekonomik kriz. Siyasi iktidar, krizin büyük boyutlara ulaşması nedeniyle işverenleri denetimler ve para cezalarıyla bunaltmak istemiyor.

Diğer yandan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile birleştirilmesinin de önemli bir etken olduğu ifade ediliyor. Bu birleşmenin ardından Çalışma Bakanlığı’nın adeta “kaybolduğu” yorumları yapılıyor.

HÜKÜMET EMEĞİ TAMAMEN KORUNMASIZ BIRAKIYOR

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi’nden Murat Çakır’a göre bu yaşanan skandal, siyasi iktidarın çalışma yaşamında emeği tamamen korunmasız bırakmak istediğinin bir göstergesi. Çakır, gazetemize yaptığı değerlendirmede şunları kaydetti: “Sendikal baskı, grev yasağı, esneklik, işçi sağlığı ve iş güvenliği sorunları ve nihayetinde çalışma koşullarına dair teftişin yaptırılmaması, ertelenmesi, güvencesizleştirmeyi tamamen derinleştiren uygulamalar. OHAL süreci ve sonrası Cumhurbaşkanlığı seçimleri ile beraber yaşanan süreçte ‘Yerli ve milli iş cinayetleri rejimi kurumsallaştı’ derken ne kadar haklı olduğumuzun göstergelerinden birisi bu durum.”

İSİG Meclisi olarak, bir buçuk yıl önceki Cumhurbaşkanlığı seçimleri sürecinde 12 temel talep dile getirdiklerini hatırlatan Çakır, “Bunlardan biri şuydu: ‘Çalışma yaşamının denetiminde görev yapan iş müfettişlerinin siyasi iktidara olan bağımlılığının önüne geçilerek, İş Teftiş Kurulu’nun, yönetiminde emek örgütlerinin ağırlığı olacak şekilde sosyal taraflardan oluşan bağımsız bir üst kurul haline gelmesi sağlanmalıdır.’ Bu talebin önemi bir kez daha açığa çıktı” diye konuştu.