Migros işçileri imkânsızlıklarla boğuşarak direndi ve kazandı. DGD-SEN’in protokol başarısı da sınıf mücadelesinde yeni bir halkaydı. Bir de buna zafer eğlencesindeki fotoğraflar eklenince Migros’un önemi daha iyi anlaşılacaktır.

Zafer iyi geldi

Rıfat KIRCI

İhtiyacımız olan her ürünü onlarca çeşidiyle birlikte marketlerden edinebiliyoruz. Deterjan, şampuan, peynir, süt ne gerekiyorsa… Fiyatlarına, çeşitlerine göre market tercihlerimiz bile değişiyor. En bilinen ve tercih edilen zincir marketlerden birisi de Migros. Tabi son üç haftayı saymazsak.

İstanbul Esenyurt’taki depoda çalışan işçiler haklı bir talepte bulundu. Zam yapın! Talepleri karşılık bulmayınca 3 Şubat Perşembe iş bırakma eylemi başladı. İlk gün konuştuğum bir işçi “Burada depoladığımız, hamallığını yaptığımız ürünleri alamıyoruz. Daha ucuz marketlere gidiyoruz” demişti.

Tek vardiyada başlayan eylemler diğer vardiyalara da yayılmıştı. İşçiler, yönetimle görüşme talebi kabul edilmeyince 2 gün boyunca depodan çıkmadılar. Tam o sırada kurye işçileri ile başlayan emek rüzgarına Migros depo işçilerinin de katıldığını yazmaya başladık. Yönetim ise cumartesi günü işçilerle görüşme gerçekleşeceğini, taleplerin yerine getirileceğini belirtti. Bunun için iş başı yapmaları ve pazartesi günü sağlıklı şekilde konuşulacağı söylendi. İşçilere verilen brüt ücretler megafonlarla okundu ve zamlı ücretlermiş gibi lanse edildi. Prim kesintilerine ise hiç değinilmemişti. Buna rağmen işçiler sürecin zarar görmemesi için sabredip pazartesi gününü bekledi. Ancak hafta başladığında ne bir görüşme yapıldı ne talepler yerine getirildi. İşçiler tekrar iş bıraktı ve geceyi tekrar depoda geçirdi. Bunun üzerine 257 işçinin iş akdi feshedildi ve depoda bulunan işçiler polis şiddetiyle gözaltına alındı.

TÜKETİCİ DEVREYE GİRDİ

8 Şubat gecesi 120’den fazla işçi gözaltına alındı. Bu sırada eylemlerin de örgütleyicisi olan bağımsız sendika Depo, Liman, Tersane ve Deniz İşçileri Sendikası (DGD-SEN) Esenyurt deposunda uygulanan şiddete karşı sosyal medya çalışması yürüttü. Tüm toplum Migros’u boykota davet edildi. İnsanlar sürekli önlerinden geçtiği, alışveriş yaptığı, hayatının küçük kesitlerinde temas ettiği bir markanın bu emek düşmanı tavrına ve işçiye uygulanan polis şiddetine karşı tepki gösterdi.
İşten atılan, gözaltına alınan işçiler depo önünden seslerini yükseltmeye çalıştı. Talepler değişmişti. Artık talepler listesinin ilk sırasında işe iade yer alıyordu. Bu sırada sendikadan aldığımız bilgiye göre Migros, Esenyurt depoya gelmesi gereken ürünleri, işler yavaşladığı için Şekerpınar’daki depoya göndermeye başladı. Ancak Migros Esenyurt’taki deposunu işleten Us Grup’a ısrarla sahip çıkmaya devam etti.

Us Grup ve Migros sosyal medyada yapılan boykot paylaşımlarının altına yanıt yetiştirme telaşına düştü. Sosyal medya mesajlarının altına maniple eden, konuyu saptıran açıklamalar konmaya başlandı.

EMEKÇİNİN GÖZYAŞLARI

Esenyurt’ta bulunan deponun etrafında sanayi kuruluşları, başka büyük depolar ve toz toprak boş araziler yer alıyor. Konut yok, market yok, esnaf yok sadece devasa işyerleri.

İşçiler eylemlerine uzun süre burada devam etti. Kent merkezlerine uzaklığı nedeniyle destek ziyaretleri de güçlü olmadı. Olay soğumaya işçiler maddi güçlükler yaşamaya başladı. Çocuğu olan, faturalarını ödemeyen, borçları artanlar oldu. El birliğiyle maddi zorlukların üstesinden gelinmeye çalışıldı. Buna rağmen tıkanma yaşandı. Seslerini duyuramayan işçilerin pek de çaresi kalmadı açıkçası. Eylem yöntemlerini değiştirmek zorundaydılar: “Madem sesimizi depo önünde duyuramıyoruz o zaman Tuncay Özilhan’ın evinin önüne gidelim.” Bu hamle işe yaradı. Özilhan rahatsız olmuş ki 100’ün üzerinde işçi sert müdahaleyle gözaltına alındı. İşçi Gülabi Aksu’nun kelepçelenmişken akıttığı gözyaşları direnişin sembolü oldu. Toplumun her kesimden reaksiyon geldi. Boykot kampanyası büyüdü.

HUKUK TARTIŞMASI

Özilhan’ın villası Beykoz’da. Villanın etrafı duvarlarla çevrili. Eylem ne villanın bahçesinde ne de önünde. Aslında sadece villanın önünden geçen, TOMA’ların, zırhlı polis araçlarının yüzlerce çevik kuvvet polisin önlem alabileceği büyüklükte olan yolda yapıldı. Yoldan villa zorlukla seçiliyor. Özilhan’ın villasının önü denen yer burası işte. Yolun trafik yoğunluğu yok ve işçiler tarafından kapatılmıyor.

Nuran Gülay isimli bir işçi “Buraya gittiğimizde bu kadar polis olması beni şaşırttı. Biz kötü bir şey yapmayacaktık” derken diğer bir işçi Bekir Gök ise “Depoda sesimizi duyuramadık ne yapalım” diyerek neden villa önünü tercih ettiklerini de açıklamış oldu. Rahatsız eden eylem de “Zam yap patron zam yok” şarkısı eşliğinde dans etmek, halay çekmek ve basın açıklaması okumaktan ibaret.

Gözaltı görüntüleri objektife yansıyan Gülabi Aksu “Kelepçeye gerek yoktu” diyor sadece. Gülabi abiye çok dokunmuş kelepçeli gözaltı: “Sadece Türkiye’den değil dünyanın birçok yerinden arıyorlar beni ve destek olduklarını belirtiyorlar. Yanlış bir şey yapmadığımı böyle anladım, rahatladım.”

Oluşan kamuoyu, boykot kampanyasının güç bulması, Migros şubeleri içerisinde yapılan eylemler sayesinde Migros yönetimine geri adım attırdı. Talepler kabul edildi. Bu hafta başı pazartesi günü işçiler depo önünde bir araya gelerek kutlamalarını da yaptı. Biz de erkenden gittik depo önüne. İşçiler yavaş yavaş birikmeye başladı. Herkes gülüp şakalaşıyordu. Her gün birbirlerini gören bu insanlar 18 gün boyunca bir düğüne hazırlanmışlar da düğün günü gelmiş gibiydi. Sendika yönetimindeki arkadaşlar da depo önüne gelince alkışlar ve ıslıklar koptu. Kocaman kucaklaşmalar yaşandı. DGD-SEN Başkanı Neslihan Acar gencecik bir kadın. Herkesle kucaklaşıp hem ağlıyor hem de gülüyordu.

BARAJ ENGELİ BİTMELİ

İşçiler taleplerini aldı. Toplumun işçiler için oluşturduğu duyarlılık, dayanışma bu kazanımda önemli bir katkı oluşturdu. Kazanım elbette önemli ancak mesele soğuduktan sonra Migros verdiği tüm hakları geri alabilir. Sendikanın protokol imzalama yetkisi olsa da toplu sözleşme imzalama yetkisi ne yazık ki bulunmuyor. Türkiye’de işkolu barajı denen bir uygulama var. Sendikalar Çalışma Bakanlığı tarafından toplu sözleşme yetkisi almak için önce örgütlemek istedikleri işkolunda tüm Türkiye’deki işçilerin yüzde 1’ini örgütlemek zorunda. DGD-SEN Migros’un deposunda örgütlü olsa da on binlerce market deposunda örgütlülüğü bulunmuyor. Bu nedenle de toplu sözleşme yapma yetkisi yok. Bu yetkiyi aldıktan sonra da sözleşme imzalamak istedikleri işyerinde işçilerin çoğunluğunu örgütlemek zorunda kalacaklar. Yine de Migros işçileri bize fiili eylemlerin neler sağlayacağını gösterdi. Şimdi sendikalaşma önündeki yasal engellerin kaldırılması için mücadele edecekler.