Zamanının tanığı, belleğin bekçisi
TBMM’nde Süleyman Demirel ve İsmet İnönü iktidar ve muhalefet muhabbeti yaparken. (Fotoğraf: İstanbul Modern)

Emrah KOLUKISA

İsmet İnönü ve Süleyman Demirel’in TBMM’de sohbet ettikleri fotoğraf muhtemelen Ozan Sağdıç’ın İstanbul Modern’de açılan ‘Fotoğrafçının Tanıklığı’ sergisinin en çok ilgi gören karelerinden biri, ya da en azından olmalı. Çünkü bu fotoğraf bugün artık neredeyse hiç kalmamış bir nezaketin, siyasi terbiyenin ve devlet geleneğinin bir zamanlar aslında hiç de yadırganmayacak bir şekilde var olduğunu hatırlatıyor bu topraklarda. İki siyasi rakip, dünya görüşleri belki hiçbir şekilde uyuşmayacak iki politikacı birbirlerinin gözünün içine bakarak, bir ihtimal çok da sıradan bir konuda hasbihal ediyorlar. Bugünün kutuplaştırılmış Türkiye’sinde bırakın sohbet etmeyi, karşıt görüşlü iki siyasetçi bir tartışma programında bile bir araya gelmiyor, gelemiyor artık. Ne hazin, değil mi?

1950’Lİ VE 60’LI YILLAR

İşte 90 yıllık hayatının 70 yılını fotoğraf çekerek geçiren Ozan Sağdıç’ın tanıklığı bu sebeple çok önemli ve ona adanan bu serginin adının ‘Fotoğrafçının Tanıklığı’ oluşu tam da bu yüzden çok anlamlı. Hafızanın panzehir olduğuna dair klişe cümleyi tekrar etmektense Sağdıç’ın sergisine gidip onun bugüne dek çektiği 400 bin civarı fotoğrafın içinden zorlukla ayıklanmış 128 kareyi tek tek incelemek çok daha anlamlı olacak kanımızca. Çok büyük kısmı siyah beyaz olan bu fotoğraflar Sağdıç’ın özellikle 1950’li ve 60’lı yıllarına odaklanıyor ve Türkiye’nin toplumsal yaşamı kadar, kültür sanat hayatına, siyasi tarihine ve doğal zenginliğine dair hafızalarımızı tetikliyor, farkındalığımızı güncelliyor. 

KATİPLİK YAPIYORDUM

Demet Yıldız Dinçer ve Melih Akoğul’un küratörlüğünü üstlendiği, Dr. Ruhi Oğuz Sağdıç’ın danışmanlık yaptığı sergide Ozan Sağdıç’ın, kuruluşundan itibaren kadrolu fotoğrafçısı olarak yer aldığı Hayat dergisine de özel bir vurgu yapılmış. Ara Güler ile birlikte derginin ilk fotoğrafçıları olarak fotomuhabirlik yapan Sağdıç serginin açılışında yaptığı konuşmada o günlere döndü ve her şeyin nasıl başladığını şu sözlerle anlattı: “Hayat dergisinin kurulduğu dönemde ben İstanbul Umum Fotoğrafçılar Derneği’nde 100 lira aylıkla katiplik yapıyordum ve o zaman İstanbul’un bütün fotoğrafhanelerini dolaştım ve hepsinden bir şeyler kaptım, öğrendim. Sonra bir gün gazetede gördüğüm bir ilanda yazan adrese gittim, Doğan Kardeş matbaasının üst katıymış. Orada Vedat Nedim Tör, Hikmet Feridun ve Şevket Radyo benim fotoğraflarıma baktılar, hepsi de çok önemli kişiler. Orada benim 10 fotoğrafımı satın aldılar ve ben o parayla ikinci fotoğraf makinemi satın aldım, öyle bir paraydı. Ama o gün başka bir teklif aldım. Hikmet Feridun Es o zamana kadar aylık olarak çıkan Hayat dergisinin haftalık olarak yayınlayacağını söyledi ve ‘Sende Bab-ı Ali tecrübesi olmayan, (yani fotomuhabirlikte pişmiş, kaşarlanmış olmayan) bir göz keşfettik, bizimle çalışır mısın’ dedi. Kısmetmiş, Hayat mecmuası çıktığı an ben ve Ara Güler derginin fotoğrafçısı olduk.’’

Ozan Sağdıç ‘Fotoğrafçının Tanıklığı’ sergisi 20 Ekim’e kadar İstanbul Modern’de görülebilir.