“Onu vurdular, gözümle gördüm onu/ ak bir zambağa binmiş/gidiyordu/ zambak dur, sana da bulaştı kan." Böyle yazmıştı şair ve doktor Behçet Aysan “Kanlı Zambak” adlı şiirde.

ZEYNEP KURAY

“Onu vurdular, gözümle gördüm onu/ ak bir zambağa binmiş/gidiyordu/ zambak dur, sana da bulaştı kan." Böyle yazmıştı şair ve doktor Behçet Aysan “Kanlı Zambak” adlı şiirde. Sivas katliamında diğer aydın ve sanatçılarla birlikte yaşamını yitiren Aysan'ın, o sırada 16 yaşında olan kızı Eren Aysan’a göre devlet hükümeti, valisi, ordusu, polisiyle bu katliamdan sorumlu. “Eğer kimlik devletin resmi belgesiyse babamın yanmış kimliği her gün bana bakıyor” diyen Aysan, Sivas 93’ü ve babasına ilişkin sorularımızı yanıtladı.
‘ORTALIK GERGİN HEMEN GELECEĞİM’
O kara gün, gündüz babamla telefonda konuşmuştuk, saat 11 sularıydı. ‘Ortalık gergin, hemen geleceğim’ dedi. Ama çok tedirgin bir hali de yoktu. Akşam saatlerinde televizyonda ilk haberler yayınlandığında önce ‘22 yaralı var’ denildi. Gece saat 10 sıralarında ise otelin yakıldığı, 37 kişinin öldüğü ortaya çıktı. Annem ve ben, teyzemin eşi, yazar Yeşim Dorman, şair Tevfik Şenyuva ile yollara düştük. Ancak sıkıyönetim ilan edilmiş, Sivas’a giriş ve çıkışlar yasaklanmıştı. Son ana kadar babamın öleceğine inanmadım. Gece 12 haberlerinde dönemin İçişleri Bakanı Mehmet Gazioğlu ölenlerden ilk 8 kişinin adını açıkladı. Behçet Aysan adı 4. isimdi.
‘O GÜN ÇOCUKLUĞUM GİTTİ’
Ben Sivas olaylarını ilk zihnime yerleştirmeye çalıştığım an çok korktum. 2 Temmuz 1993 gününden bugüne ise bende korku duygusu baki kaldı. Ama şunu söylemem gerek, Madımak Oteli’nin etrafında kendinden geçmiş bir şekilde bağıran, çağıran, histeri nöbetleri geçiren güruhtan hiçbir zaman nefret etmedim. 1950’den beri Türkiye’deki dini oluşumları güçlendirenlere, imam hatipleri açıp, o okullarda imam ve hatip mezunları yerine başka başka meslekler yetiştirmeyi amaçlayanlara, “siz isterseniz hilafeti bile getirebilirsiniz” diyenlere nefretim arttı. Ama net olarak şu söylenebilir, o gün çocukluğum bitti, ergenliğim ise kırıldı.
Babamın “zambak dur sana da bulaştı kan” diye çok sevdiğim bir dizesi var. Ne yazık ki bu ülkeyi kanlı bir zambağa çevirmeye çalışanlar, bu yaptıkları katliamı gelecek kuşaklara aktarırken bile kalbimizin dağlanacağını göremiyorlar. Ben şimdi çocuğuma nasıl ‘senin deden şairdi, yazardı, doktordu, bu ülkenin aydınlık yüzüydü ama yakıldı’ diyeceğim?Eğer kimlik devletin resmi belgesiyse babamın yanmış kimliği her gün bana bakıyor.
‘DEVLET YARGILANMALI’
Tabii bir de Sivas davası yaşadık. Daha duruşmanın ilk gününde müdahiller ezildiler ve itelendiler. Dönemin Adalet Bakanı Şevket Kazan Sivas’ta otele saldıranların savunmasını yaptı, bizzat duruşmalara girdi. Bu, devletin ölenlere karşı nasıl saldırgan bir tutum takındığına en büyük kanıttır. Bence Sivas olayından sonra devlet Nürnberg mahkemesinde yargılanmadıkça, hiçbir şey elde edilemez. Bu nedenle şimdiki devlet idaresinden özür de beklemiyorum.
Güvenlik nedeniyle davaların Ankara’ya taşınmasının ardından sürdürülen yargılamalar sonucunda başlangıçta 138 sanık mahkûm edildi. Ancak, sanıkların 4’ü yaş küçüklüğü, biri de akli maluliyet nedeniyle ceza indiriminden yararlandı. 39 kişinin beraatına karar verildi. Bu sırada yürürlüğe giren TCK’nın henüz tartışıldığı süreçte, cezaevinde bulunan 13 sanık, bu maddenin TCK’da olmadığı gerekçesiyle salıverildiler. Davanın en önemli sanıklarından Cafer Erçakmak hiç yakalanamadı. Vaktiyle hakkında idam cezası istenen bir sanık hakkında savcılık davanın düşürülmesini talep etti. Ayrıca İhsan Çakmak sözde aranıyor olmasına karşın, Sanık Altınyayla Belediyesi’nde nikah yapmıştı. Hatta askerlik yapmış, Emniyet Makamları’ndan ehliyet almıştı. Arandığı öne sürülen ve bulunamayan Erçakmak’ın adresi, avukatlarımızın çabalarıyla belirlendi. Dava hala 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam ediyor.
KATLİAM, AYDIN DÜŞMANLIĞI
Kimi gazeteler olayın salt “Alevi – Sünni” çatışması olduğunu dile getirdiler. Hemen söyleyeyim, orada öldürülen üç edebiyatçı, yani ne babam, ne Metin Altıok, ne de Asım Bezirci Alevidir. Hatta edebiyatta “Alevi şiir”, “Sünni şiir” ayrımından da söz edilemez, komik olur. Ayrıca bazı Alevi dernekleri Sivas’ı ele alırken sanıyorum trajik bir hata yaptılar, Sivas katliamını yalnızca Alevi –Sünni çatışması olarak kamuoyuna yansıttılar. Bunun ivedilikle düzeltilmesi gerekir.

Sivas Katliamı’na ilişkin Eren Aysan’ın 7 sorusu:
1- Emniyet tutanaklarına göre 15.000 kişi olan eylemcilerin kameralarla da saptanan ve aktif olanların yargı önüne getirilmemiş kısmı nerede?
2- Katliamcıların ellerini kollarını sallayarak dolaşıyor olmaları, vicdanları sızlatmıyor mu?
3- Katliamı engellemeyen ve araştırmayan güvenlik güçleri, jandarma, vali, diğer idari birimler ve o günden bu yana iktidarda bulunanlar hakkında görevi ihmal soruşturması yapılmayacak mı?
4- Başta Cafer Erçakmak olmak üzere yurt dışında bulunan sanıkların Türkiye’ye getirilmeleri neden mümkün olamıyor?
5- Avukatlarımızın esas hakkında mütalaasında tek tek sayılmış olan ve eylemi gerçekleştirdiklerini bildiğimiz örgütler neden araştırılmıyor?
6- 1993 yılından sonra işlenen bütün cinayetlerde bu ihmallerin ağır payı bulunmuyor mu?
7- Neden bir anda ölmüş 5 PKK’li sanık, kafa karıştırıcı ilişkiler yumağı olarak ortaya atılıyor? Sivas davası başka bir yöne mi kaydırılmaya çalışılıyor?