Ne zaman ressam Mehmet Emin Erdoğdu’nun “Zeytin Kadınlar” sergisine gitsem, içimde uzun bir yolculuk başlar zeytin bahçelerine doğru. Zeytin tutkunu bir sanatçı Erdoğdu.

Zeytin kadınların güneş bahçesi
Paul Gauguin'in “İsa Zeytin Bahçesinde” resmi.

İbrahim KARAOĞLU

Halikarnas Balıkçısı’ndan öğrenmiştim, Sümerler “Deniz kenarındaki güneş bahçesi” dermiş Anadolu’ya. Çünkü güneş, ışığının dalga boyundaki en saf renkleri Anadolu’ya dökermiş en çok. Güneşin gülüşünü örtünüp, kendi renklerini eskitmeden, unutmadan; nice kadim uygarlığın beşiği olmuş Anadolu. En eski ağacı zeytin, tarihten de eskidir bu ağaç. Uluslararası saygınlığa sahip “Dünya Zeytin Ansiklopedisi” yazarı Jose M. Blazguez’e göre “Zeytin yetiştiriciliği yaklaşık altı bin yıl önce Anadolu’da başlamıştır.” Anadolu kültürünün en önemli bölümünü, geleneğini oluşturur.

Gümüşi yapraklarından yansıyan Akdeniz ışığıyla hayata gülümseyen, geçmişi ve geleceği yaşam dolu sevinçlerle kutsayan soylu bir ağaç zeytin ağacı. Kimi yazarlara göre “dünyamızı şekillendiren olağanüstü bitkiler”den biri. Palentologlar, elli bin yıl öncesine uzanan geçmişinden söz ediyorlar. Antik çağlara ait kitaplarda en çok zeytinin adı var. O dönemin paralarında yer alan zeytin dalı bereketi yansıtıyor. Barışın simgesi olmuş zeytin dalı. Besin, ısı ve ışık kaynağı olmuş zeytin.

En kadim belleğimizdir mitoloji. Ve mitolojinin en önemli bitkisi zeytin ağacı. Yetiştiği coğrafyanın her yerindeki yaşamın tanığı. “Ölümsüz tanrılarla birlikte anılmış adı.”, “Ölmez Ağaç” ya da “Hayat Ağacı” denilmiş zeytine. Dini kitaplarda, mitolojik öykülerde kutsanmış hep.

Homeros’a “Siz gelmeden önce ben buradaydık. Siz gittikten sonra da burada olacağım” diyen ağaçtır zeytin.

Binlerce yıldır zeytin ağacı ve zeytinyağı büyük bir kültürel gelenek oluşturmuştur hayatımızın içinde.

Hippokrates’e göre ilaçtır zeytinyağı; iyileştiricidir, yanıkların ve yaraların acısını giderir. Çabuk iyileştirir. Cilde güzellik ve sağlık kazandırır. Yunan mitolojisinde, şehri ısıtacak, aydınlatacak, doyuracak ve iyileştirecek yüce bir ağaçtır zeytin. “İnsan vücuduna iyi gelen iki tür sıvı vardır.” diyor Romalı yazar Plinius, “içsel olarak şarap, dışsal olarak da zeytinyağı.”

Minyatürden freske kadar sanat tarihi zeytin figürleriyle mühürlüdür. Boticelli, Dürer, El Greco, Delacroit, Van Gogh, Gauguin, Renoir, Dali, Picasso ve Matisse gibi pek çok ünlü ressam zeytini imge olarak kullanmış ve onun büyüsünü yüceltmiş resimlerinde.

Neil Armstrong’un 1969’da, Apollo 11 ile Ay’a gittiğinde, barışın sembolü olarak Ay’a altın zeytin dalı bırakmış.

Edgar Degas’ın “Zeytin Ağaçları” çok görkemlidir. Amerikalı ressam William Merritt Chase, zeytin ağaçlarının resmini çizmek için Floransa yakınlarında bir ev kiralar ve yazlarını orada geçirirmiş. Ressam John Singer Sargent şaşırtıcı ayrıntılarla, doğal ışığı kullanarak zeytin ağacı dolu manzara resimleri yapmış.

Empresyonizmin öncüsü olan Claude Monet, yaşamı boyunca ağaçlardan ve bitkilerden esinlenerek yaptığı manzara resimlerinin içinde zeytin ağaçları da vardır. Çoğunlukla dini konularla ilgilenen El Greco’nun “Zeytin Bahçesinde Mesih” resmi çok özeldir. Henri Matisse’in, “Zeytin Ağaçları Arasında Gezinti ” resmi Fovist döneminin ilk ve en önemli tablolarından biridir. Van Gogh, özellikle zeytin ağaçlarını betimleyen pek çok resim yapmıştır. Yıllar önce, Güney Fransa’da, Van Gogh’un yaşadığı yerlerde, onun izleri üzerinden bir sanat yolculuğu yaparken onun zeytin ağaçlarını da görmüştük. Değişerek, yine kendi olarak kalan doğadan Van Gogh resmine yansıyanları izlerken çok heyecanlanmıştım ve Paul Gauguin’in çarmıha gerilmeden önceki gece Kudüs’te, Zeytin Dağı’nın eteklerindeki bahçede dua eden İsa resmini anımsamıştım; “İsa Zeytin Bahçesinde”. Unutulmaz bir resimdir Gauguin’in kızıl saçlı İsa’sı. Salvador Dali de çok severmiş zeytin ağaçlarını. İspanya’nın güneyinde, Girona bölgesindeki Cadaques kasabasının zeytin ağaçlarından esinlenerek resimler çizmiş.

Son iki yıldır, Amerika’da ve Hollanda’da, Van Gogh’un zeytin ağaçları sergisi binlerce sanatseverle buluştu.

Sahi, Pablo Picasso’nun izlekli resimleri de çok güzeldir. Pek çok “zeytin kadın” figürleri vardır; “Barış Güvercini” zeytin dalı taşır gagasında.

Zeytin ağacı, bulunduğu yerde kucaklar yaşamı; dallarıyla, gövdesiyle, yapraklarıyla, meyveleriyle, gölgesiyle, yüzüne sığmayan gülüşüyle, bakışıyla ve yontusal duruşuyla. Sonsuza kadar yaşamak İçin büyür bir zeytin ağacı.

Hiç dökmez yapraklarını, yaşamın taptaze yüzünü gösterir hep insanlara ve doğaya.

Ne zaman ressam Mehmet Emin Erdoğdu’nun “Zeytin Kadınlar” sergisine gitsem, içimde uzun bir yolculuk başlar zeytin bahçelerine doğru. Zeytin tutkunu bir sanatçı Erdoğdu. Yaklaşık kırk yıl önce mezun olmuş İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nden. Kırk yıldır sanatıyla yaşıyor. Uzun yıllar Bodrum Gümüşlük’te yaşadı. Son dönemde Kazdağları’na taşıdı atölyesini. Ben onu “Zeytin Kadınlar” resimleriyle tanıdım ve sevdim. Zeytin ağaçlarının umut dolu gülüşünü, ışığını yansıtıyor onun “Zeytin Kadınlar”ı. Fırçasının ucundan başlayan çizgiler zeytin kadınlara, kuşlara, çiçeklere, umuda, aşka yani yaşama dönüşüyor. Hiç vazgeçmiyor umuttan. En sıradan yaşamlara umut, sevinç ve erinç yüklüyor. Lirik, duyusal bir resmin anlam alanı yapıtları.

Ressam Mehmet Emin Erdoğdu’nun “Zeytin Kadınlar” resmi.Ressam Mehmet Emin Erdoğdu’nun “Zeytin Kadınlar” resmi.

“Zeytin ağacı dişidir. Kadındır. Besleyici ve cömerttir. Anaçlığı simgeler. Beni etkileyen bu özellikleridir. Bu üretken, doğurgan ve bir o kadar da dayanıklı olan bu ağacın, budama sırasında, seçilmiş dallarını işleyip, bir tuval gibi kullanmak; işte bu bana inanılmaz bir haz veriyor” diye tanımlıyor zeytin ağacıyla ilişkisini.

Zeytin ağacının dokusu, yaşanmışlığı çok etkilemiş onu. Ona göre zeytin ağacı, estetik mükemmelliğini yansıtıyor doğanın. Esin veriyor, heyecanlandırıyor onu. Bu heyecanla hazırlanıyor sergilerine. “Duygulandım, keyif aldım yapıtlarımı oluştururken. Umarım siz de keyifle duyumsarsınız” diyor Ayvalık Belediyesi Orhan Peker Sanat Galerisi’ndeki son yapıtları için. Aslında her yapıtına yüklediği anlam, insanların sezgileriyle bin anlama dönüşsün istiyor.

Ellerimizle, bakışımızla dokunuyoruz onun yapıtlarına. O öyle istiyor. Çünkü resim, rölyef ve heykeller yapıyor zeytin ağacından; her yapıtı bir zeytin kadın.

Akdeniz’e açılmış bir penceredir onun yapıtları. Her pencerenin önünde bir zeytin kadın oturur; yaşama dair yalın, duru ve ışıklı şeylerin giziyle yüklü bakışlarıyla dokunur izleyicisine. Her biri sessiz, solmaz bir Akdeniz çiçeği gibi bakar bize. Sonsuz bir aynanın derinliğine çeker her bir yapıtı.