Zeytini gitgide daha çok seviyor, kutsallığına inanıyorum. Kahvaltıyı zeytinsiz kılmayıp, ajandada dahi zeytinlisini seçiyorum. Zeytin ağacına sımsıkı sarılıyor, karavanla yol alırken zeytinlikleri izlemeye doyamıyorum. Zeytin zorda, zeytin sıkıntıda ama...

Yaklaşık 1,5 sene evvel bir mücadele vardı. Bilgiler basına parça parça geliyor, “Herhalde bu kadar da zalim olamazlar” diye aklımdan geçiyordum. Sabah uyandığımızda ise haber bültenlerine konu olan kıyım, gözyaşlarını tutamayan Mustafa Amca’nın feryadına karışıyordu. “O zeytin dile gelir de, ‘beni niye kestin’ derse, nasıl boğazınızdan geçecek o zeytinler, o zeytin boğazınıza durmayacak mı” derken yutkuna yutkuna konuşuyordu Muhtar Mustafa Amca. Evet, Yırca’dan bahsediyorum. Kolin şirketinin 6 bin zeytin ağacını zalimce nasıl katlettiğini hatırlıyorsunuz değil mi? Ben unutmak üzere olduğum her an sevgili Kazım Kızıl arkadaşımın ‘Ölmez Ağaç’ belgeselini açıp izliyorum. Siz de izleyin. Zalimleri ve direnenleri görün. Ağaç katillerini de, onları kestirmemek için birlik olan köylüleri de görün.

Kara kış soğuğunun iç titrettiği bir gün Yırca’da soluğu alıp yaralı zeytinlere sımsıkı sarıldık arkadaşlarımızla. Dümdüz yere serilmiş, paramparça edilmiş ağaçların hangi birine can verebilirdik ki? Senin kutsal bellediğin bir canı, zalim bir şirket yok sayıyordu. Bu zalimlere kalır mı Dünya? Kalmaz.

Sonra tüm Türkiye’nin el vermesiyle 6 bin yok olan zeytin ağacına karşılık, 16 bin zeytin fidesi toplandı Yırca’da. O fidelerin ağaca dönüşmesi ne yazık ki yıllar alacak olsa da, birliğin, beraberliğin, direnişin umudu olduklarını yıllarca hatırlayacağız Yırcalılar’ın.

•••

Geçen yaz Kavala’dan bindiğimiz feribot bizi Thassos adasına götürürken, bir zeytin adasına gittiğimizin farkında değildik. Adada geçirdiğimiz dört gün boyunca zeytin ağaçlarıyla çevrelenen yollar arasında adayı gezmek, bizim için büyük mutluluktu. Camı açıp da o kokunun karavanın içine dolmasına izin vermek, derin bir “oh” çekmek... Garip gelebilir ama mutluluk eşiğimizin zeytinle orantılı olduğunu yinelemeliyim!

Thassos’a dair anlatacaklarım çok daha fazla olsa da, Theologos köyüne çıkan yolları ve Panagia’daki evleri nasıl unutmayacaksam, o zeytin ağaçlarının güzelliğini de unutmayacağımı belirtmem lâzım. Theologos’ta ufacık bir dükkandan aldığımız zeytinyağını da ilk kampta ekmeğe bana bana yemeye başladığımız da kayıtlara geçsin lütfen. Thassos’a yine gideceksem o zeytin ağaçlarının güzelliğine tutulduğum içindir.

zeytin-mutluluktur-139426-1.

•••

Yine Yunanistan’dan devam edeyim. Bozcaada’dan yıllar önce göçen ailelerin yerleşerek kurdukları Nea Tenedos’u (Yeni Bozcaada) geçen yaz sonu ziyaret etmiş, hatta bir aileye misafir olmuştuk. Irini teyze ve Mihail amca ile uzun süre adadan konuşup, Bozcaada’nın bağcılığı üzerine de anlattıklarını dinlemiştik.

Nea Tenedos, Bozcaada gibi bağcılıkla değil zeytincilikle anılan bir yer. Bu kasabaya ulaşmak için eski yolu takip edip, zeytin ağaçlarını kerteriz alarak köye ulaştık. Mihail Amca kasaba için zeytinciliğin önemini anlatırken, Irini teyze mutfağa doğru hareketlendi. Sonra da elinde bir pet şişeyle geri döndü. Şişenin içerisinde rahmetli Hilmi dedemin, sofrasından eksik etmediği eşek zeytinlerinin aynısını görünce mutluluktan uçuyordum. Evet, zeytin mutluluktan uçurur insanı.

•••

Mutluluğa kast edenler hep olmuştur, olacaktır. Filmlerin sonunda çoğunlukla kaybeden kötü adamlar gibi, mutluluğa kast edenler de bu dünyada kaybedecektir. Mutluluğa, zeytine en büyük darbeyi vurmak için Zeytin Yasası’na müdahale etmeye çalışan insanlarla aynı havayı soluduğunu bilin istiyorum.

Bundan neredeyse 80 yıl evvel, 1939 yılında çıkartılan zeytin ağacını koruma konununda (3573 sayılı kanun) tebessüm ettirecek 14. Madde, “Zeytinliklere her çeşit hayvan sokulması, yerleşim sahaları hariç, zeytin sahalarına en az bir kilometre yakınlıkta koyun ve keçi ağılı yapılması yasaktır. Bu hükme riayet etmeyenler 1 aydan 3 aya kadar hapis...” diye devam ediyor. Ne kadar naif değil mi? Sonra Yırca geliyor aklıma, 6 bin ağacı nasıl yıkar geçersin? Onca insanın ekmeğiyle hangi yasaya dayanarak oynarsın? Cevap basit: Sadece olağanüstü ve savaş hallerinde kullanılabilecek ‘acele kamulaştırma’ kararıyla! Bu acele kamulaştırma konusunu bilahare tartışırız.

Evet, bu zeytin yasası defalarca delinmeye çalışıldı. Yasanın delik deşik edilmek istenen, şirketlerin ağzının suyunu akıtan maddesi ise 20. Madde. Yani, “Zeytinlik sahaları içinde ve bu sahalara en az 3 kilometre mesafede zeytinyağı fabrikası hariç zeytinliklerin vegatatif ve generatif gelişmesine mani olacak kimyevi atık bırakan, toz ve duman çıkaran tesis yapılamaz ve işletilemez. Zeytincilik sahaları daraltılamaz. Ancak, belediye sınırları içinde bulunan zeytinlik sahalarının imar hudutları kapsamı içine alınması halinde altyapı ve sosyal tesisler dahil toplam yapılaşma, zeytinlik alanının % 10’unu geçemez. Bu sahalardaki zeytin ağaçlarının sökülmesi Tarım ve Köyişleri Bakanlığının fenni gerekçeye dayalı iznine tabidir. Bu iznin verilmesinde, Tarım ve Köyişleri Bakanlığına bağlı araştırma enstitülerinin ve mahallinde varsa ziraat odasının uygun görüşü alınır...” diye devam eden yasa.

Zeytin ortam havasını teneffüs eder. Dışardakini içine alır, tadı değişir, ayrıca portakal gibi kabuğu da soyulmaz. İşte bu yüzden 1939 yılı şartlarında çıkan yasa, “Aman ha zeytinliklerin yakınlarına çimento, termik santral, bol dumanlı, tozlu fabrika, tesis falan yapayım demeyin. Zeytini mahfedersiniz, ben de sizin kafanıza yasanın tokmağını indiririm” diyor şirketlere ve buna izin verenlere.

Zeytine kıymayın efendiler. Zeytin fakirin ekmek kapısı, soframızın kutsalı, doğamızın rengi, sağlığın ilacıdır. Unutmayın, zeytin mutluluktur.

zeytin-mutluluktur-139423-1.zeytin-mutluluktur-139424-1.zeytin-mutluluktur-139425-1.