Zihni sinir projeleri revaçta

MAHMUT ŞENOL/ KANADA
senolasenola@gmail.com

Virüs kapı tokmaklarında saklanıyor diye, mecburen dışarı çıktığım eve kapandığımız şu günler boyu, cebimde bu iş için evvelden hazırlanmış ıslak mendiller bulunduruyorum; paranoyak haldeyiz. Tutamaç olan mendilleri sonra atacak yer bulmak lazım, ha denince bulunmuyor. Cebinize koysanız hiç olmaz, virüsü üstünüzde taşıdıktan sonra bu Mösyö Argan’lığın ne anlamı kalır! Elinizde virüslü olduğuna vehmettiğiniz bir buruşuk kâğıt parçasıyla kala kalıyorsunuz; o da giderek bir iğrençleşiyor ki gözünüzde, atsanız kurtulacak, derin bir nefes alacaksınız.

Evvelki gün Edmonton’da açık bir yedek parçacıya gittim, çaresiz kapıyı tuttum, açmaya çalıştım, kapalıydı ama dükkân açık. Cama bir duyuru yapıştırmışlar, bir telefon numarası yazılı: Telefonla arayacaksın, içeriden biri gelecek kapıyı açacak. Boşuna tutmuş oldum, bileydim elimi sürer miydim? Kapı çalmış yabancıyla konuşur gibi 5 santim aralık boşluktan görevliye anlatıyorum. Handiyse, arkadan evin yaşlısı seslenecek; “Evladım kapıda kim var, kiminle konuşuyorsun!” deseler şaşırmayacağım. İhtiyacım olan parçayı uzattım, iğrenerek aldı, baktı, evirdi çevirdi, gidip yenisini getirdi. Nakit çalışmıyor artık, kredi kartınız yoksa alışveriş olmaz. Ödedik, aracıma binince elimi dezenfektan sıvılarla yıkadım; araçta musluklu seyyarçeşme bulundurmalı. Az sonra,radyo dinliyordum, Kanada’nın bizdeki eski TRT gibi çalışan CBC radyosundaki haberde, kapı tokmaklarını el sürmeden açmak için icat edilmiş bir gereçten bahsedilmiyor muydu; merakla dinledim.

Anladığımca bileğinizi yerleştirdiğinize açılabilen bir tür kaldıraç sistemine dayanıyordu. Bileğinize virüs bulaşmaz mı, herhalde bulaşmıyor. Merak bu ya, eve gelir gelmez internete bakınca doğru anladığım belli oldu. Hemen icat etmişler, dahası gidip Amerikan Patent Dairesinden copy-right hakkını da almışlar. İcadın patent numarası okunuyor: “US20070289101A1” Hani boşuna uğraşmayın, hazır yapılmışı var! Bunlar zeki adamlar, bizim akıl edemeyeceğimiz şeyleri bulup buluşturuyorlar. Çin’de bunun hemen “telmaşasını” yapıp piyasaya 50 kuruştan sürmezlerse şaşarım. Zaten bana öteden beri hep öyle gelir ki, Çin, Gulliver’in gittiği minik adamlar dünyası Lilliput’un her şeyi kopyalayan, hatta orjinalinden daha iyisini yapan becerikli toplumuna benzemektedir.

Virüs bizlere yeni teknolojik buluşları hediye ediyor. İcatlar ihtiyaçtan doğar, durup dururken bir şey icat edeni belki de vardır ama kulak asanı olmaz. İşte böyle, “haydi canım, ne gerek var!” denilen bir başka buluş, şimdi piyasaya tekrar çıktı. Beş yıl evvel Jamaikalı bir genç bilim insanı icat etmişti; kapı tokmağında virüs 4 gün hayatta kalabiliyormuş. Mucidimiz kapı tokmağının içine ultraviyole ışınları dağıtan bir düzenek yerleştiriyor, virüs ve bakterilerin %99.9’u ölüyor. Yüzde 0.1’icanlı, artık o kadar risk olacak tabii... Sadece kapı tokmağı değil, kapalı mekânda hava temizleme filtreli yeni buluşlar, kişisel gereksinime yönelik taşınır hava vantilatörleri, ev içinde oyuncak helikopter gibi uçarak ortalığı ultraviyole ışınlarıyla mikroptan arındıran ev tipi dronlar, hastanelerde uzaktan kontrolle ilaç ve malzeme dağıtımı yapan robot-araçlar; daha pek çokları.

Bu arada yerdeki bir şeyi almak için eğilmeden tutmaya, toplamaya yarayan çöp maşasısatışları da aldı başını gidiyor. Her boyda, her tür nesneyi uzaktan ellemek üzere yapılanlar eski modeller şimdi geliştiriliyor. Öte yandanBirleşik Krallık-İngiltere’den gelen bir laboratuvar sonucu dikkat çekti: Virüsün kendine has bir kokusu olduğunu saptayıp, dünyanın en keskin burnuna sahip Labrador Retriever köpeklerini eğitmeye başlamışlar; iyi haber. Sinemalar kapanınca, otomobille içeri girilip dev ekranda film izlenen otoparklı sinemalar tekrar revaçta; bu da Kanadalı, Amerikalı film severleri mutlu eden haber.

Lafının edilmesi bile insanları dehşete düşüren haberler de geliyor:Çin’de evlerin kapısına yerleştirilen alarm sistemlerine Kanada’da piyasa bulmak zor olduğundan, polisin monte ettiği bu elektronik aygıtların buralarda lafı bile geçmedi. Menteşeyi araladığın anda kıyameti koparan, anında polisin baskın yapar gibi kapıya dayanacağı bu elektronik muhbir, “Virüs bizim demokratik değerlerimizi bozmayacaktır, insan haklarına saygılı, çok kültürlü Kanada toplumu için sevgi ve güvene dayalı sosyal ilişkimizi sürdüreceğiz” diyen Başbakan Trudeau’nun ülkesinde geçer akçe değildi.

Karikatürist İrfan Sayar’ın 1977’de GırGır’da başlattığı Zihni Sinir Proce Üretim Merkezi karikatürlerini anımsatan Covid-19 buluşları bugünlerin Kanada medyasında yeni haber mevzularıdır.