Zorunlu din derslerine “dur” demek için Ankara’ya yürüyen Aleviler 12 Ekim'deki mitinge hazırlanıyor

Zorunlu din dersi 12 Eylül’dür

YILMAZ DEMİR

Gezi sürecinde öldürülenlerin çoğunun Alevi olması üzerinden yürütülen tartışmalara baktığımızda bunu bir anlamda tesadüf olarak yorumlayanlar olsa bile,  katılanların çoğunun Alevi olmasının tesadüf olmayacağını; Alevilerin temelde her zaman haksızlığa karşı çıkmaları ile açıklamak mümkün.
İktidara yakın kalemlerin, direnişlerde öne çıkan Aleviler ile ilgili olarak, zorunlu hale getirilen “din eğitiminin” buna “çare” olacağını söylemesi ise Aleviliğe ve Alevilere yönelik politikaların içyüzünü gösterir nitelikte. Zorunlu din eğitimine karşı çıkan Aleviler “öldürmekle bitiremeyeceklerini gördükleri için çocuklarımıza saldırıyorlar” diyor. Kendi halkını terörize eden bir hükümetin samimiyetine güvenmeyen Aleviler sadece kendileri için değil, bütün ülke için bir araya geliyor.
Alevilerin tarih boyu uğradığı haksızlıklar ve kıyımları, ayrımcılığın bugünkü iktidar ile geldiği noktayı ve genel anlamda ülkenin içinde bulunduğu durum ile ilgili olarak tepkilerin dile getirileceği büyük mitingi organize eden 3 Alevi örgütünden Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Genel Başkanı Ercan Geçmez, Alevi Kültür Dernekleri Genel Başkanı Doğan Demir ve Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Başkanı Müslüm Doğan ile yaptığımız söyleşide dile getirilenler gelinen noktanın ciddiyetini bir defa daha hatırlattı.

ERCAN GEÇMEZ: Dini devletten kurtaralım

Bir devlet olarak siz, insanın doğuştan gelen ve kazanılmış hakları üstünde söz sahibi değilsiniz.
Bugün ciddi bir sivil diktatörlük hüküm sürüyor. Onun gibi düşünmeyen Sünniler bile tehlikelidir. Muhalif olan tüm kesimleri dinsizlikle itham ediyor. Türkiye’nin özgürleşebilmesi için siyasetin dini argümanlardan kurtulması gerekiyor. Bunun için de Alevilerin değil Sünnilerin özgürleşmesi lazım. Türkiye’de onlar devlet ve onun dininin denetimi altında yaşıyorlar. Dinimizi devletin elinden alalım diyoruz. Bugün özgürleştiğini söyleyen kesimin hakları belirli bir çevrenin elinde hala.


SUYA ÇAMUR KATIYORLAR
Biz, devletten cemevlerimize, dedelerimize maaş bağlanmasını değil, bizim ibadet ve inançlarımızı tarife kalkmamasını talep ediyoruz. Siz cemevinin dedesini tayin edemezsiniz, etmemelisiniz. Baskı ve zulüm ile dergâhları ele geçirip pir ve dedeleri buralardan uzaklaştırmak istiyorlar. Ayrıca devlet cami yapmıyor ki cemevi yapsın demek riyakârlıktır. Diyanet İşleri’nin bahçesindeki camiyi dernek mi yapmış? Çamlıca tepesinde yapılan camiyi kim yapıyor? Devletin din ile ilişkisine karşı çıkıyoruz. Bir mezhebe yer açmak ya da camilere karşı bir mücadele değil bu, devletin dinler alanından tamamen çekilmesi. Adı cami, sinagog ya da cemevi olur, devlet hukuki olarak bir ibadethaneyi tarif etmesin. Aynı şeyi eğitim için istiyoruz, devlet herhangi bir inancı eğitimde zorunlu hale getirmesin. Zorunlu din dersini savunmak, 12 Eylül’ü savunmaktan başka bir şey değildir.

YOL BİR SÜREK BİN BİR
Alevi örgütlerinin arasında ihtilaf olduğunu söylemek iktidarın kurnazlığı ve cahilliğinden başka bir şey değildir. Zorunlu din dersleri ile ilgili bütün Alevi örgütleri aynı fikirdedir. Biz devlet Sünniliği de öğretmesin diyoruz. Devlet Aleviliği de öğretsin diyen dernek varsa da kendilerinin kurdurduğu derneklerdir. Alevilik, inancın devlet eliyle ulaştırılmasına katiyen karşı çıkar. Aleviliği bilmeyen kurnazlar bunu bizim önümüze getirebilir, buna tenezzül eden Aleviler de olabilir. Ama Aleviliğin kendisi bellidir, asıl mesele Aleviliğin ne dediğidir, derneklerin değil. Pir Sultanlar olduğu gibi Hızır Paşa’lar da olmuştur. Aslolan “dönen dönsün ben dönmezem yolumdan” anlayışıdır. Gerçek dindarların devlet ile ilişkisini sınırlandırması gerekir.

DOĞAN DEMİR: Sünnilik dayatılıyor
BİR tarih boyunca haklarımız hep gasp edilmiş bir toplumuz.  Saklı kalmış, gizli yaşanmış bir inanca sahibiz. Cumhuriyet dönemiyle arzuladığımız dünyayı yaşayacağımızı düşündük ancak yıllar geçtikçe yine umutlarımız kayboldu. Savaşlarla yok edilemeyeceğimizi anlayan güçler asimilasyon politikası uygulamaya başladılar. 12 Eylül askeri darbesiyle getirilen zorunlu din dersleri, Alevi köylerine yapılan camiler bunun bir örneğidir. Bugün okullarda okutulan din dersleri Sünni İslamın bir dayatması olarak okutulmaktadır. Din dersi almak isteyen elbette alabilir ancak bunu zorunlu hale getirip Sünni İslam inanç çerçevesinde okutulması asla doğru değildir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, zorunlu din dersleri konusunda aldığı kararda bu dersin zorunlu olmaktan çıkarılması gerektiğine hükmetti. Bizler bu karar doğrultusunda çocuklarımızı din dersini almamaları için gerekli çalışmaları yapacağız, ta ki taleplerimiz yerini bulduğu zaman. Din dersleri evrensel bir müfredatta eğitim verirse, tüm dinlere eşit, tarafsız yaklaşırsa, çocuklara diğer inançları tanıma fırsatı verilirse o zaman çocuklarımız bu derslere tekrar göndeririz. 15 Eylül’de Dersim Düzgün Baba Ocağı’ndan başlattığımız yürüyüş diğer bölgelerimizden de canların katılmasıyla devam ederek 12 Ekim’de Ankara Sıhhiye Meydanı’nda yapılacak bir miting ile sona erecektir. Eğitim başta olmak üzere AKP’nin 12 yıllık iktidarı boyunca yaşanan hak ihlalleri, baskılar, yok saymalar karşısında tepkimizi dil getirerek sesimizi bu kez Sıhhiye Meydanı’nda duyurmaya çalışacağız. Elbette taleplerimizi biliyorlar, bunların çözüm noktasında nelerin yapılacağını da biliyorlar ancak özgürlük anlayışları sadece türbandan ibaret olduğu için bizim taleplerimiz yerine getirilmiyor. 12 Ekim Sıhhiye Meydanı’nda yapacağımız mitingimize bu ülkede emek ve demokrasi mücadelesi veren tüm halkımızı bekliyoruz. Yürüyüşümüz sona erecek ancak mücadelemiz bitmeyecektir.

MÜSLÜM DOĞAN: İslam ideolojisi devletleşti

12 Ekim bir karşı duruş mitingidir. Aslında hükümetler devlet politikalarının icra makamlarıdır ama artık Türk-İslam sentezi devletleşmiştir. Bu Aleviler için son noktadır. Duruşumuzun böyle bir anlamı olması gerekiyor. Biz artık bir ideolojiye değil, bir devlet modeline karşı geliyoruz. Kendileri de bunu kabul ediyor, İslam AKP ile artık devlet haline gelmiştir. Bizim karşısında olduğumuz sadece bir ideoloji olmaktan çıkmıştır. Cumhuriyet, bizim için yağmurdan kaçarken tutulduğumuz dolu oldu. İlk zamanlarında Aleviler yine umutlanmıştı ancak Cumhuriyet kurumları, Osmanlı kurumlarının isim değiştirerek yaşamaya devam ettiği biçimleridir bugün. Her köye bir cami kuralı da, Diyanet İşleri de Cumhuriyet ile birlikte gündeme geldiler. Bu bakımdan eskisi gibi değil, biz de artık mücadele biçimimizi değiştirmeliyiz. Bir taban örgütlenmesi şeklinde dönüştürmeliyiz mücadelemizi. Örneğin il il Alevi toplulukları olarak şekillenmeliyiz. Çünkü devletleşen İslam bizler için artık son noktadır. Buna karşı olmak bizim için de hayati anlam taşımaktadır.
Her seçim döneminde gördüğümüz gibi, Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde yine bir Alevi açılımdan bahsedildi, hükümet yetkilileri, temsilcilerle görüşebiliriz şeklinde açıklamalar yaptılar ancak bizlerle herhangi bir görüşme talebi de olmadı. Böyle bir niyetlerinin olmadığını biliyoruz. Saman alevi gibi, seçim öncesi yine bir vaatte bulunuldu ancak aslının olmadığını da gördük.

 

***

Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği ve Alevi Kültür Derneklerinin çağrısıyla memleketin 15 farklı dergahından yürüyüşe geçen Aleviler, 12 Ekim’de iktidarın eğitimi dincileştirmesine karşı tepkilerini koyacakları Ankara Sıhhiye Meydanı’nda bir araya gelecek.

ANKARA’YA YÜRÜYORLAR
AKP iktidarının zorunlu din dersi, ortaöğretimde türban serbestisi ve 4+4+4 düzenlemeleriyle imam hatiplileşme sürecine giren okul ve öğrencilerden yola çıkarak bunun toplumu ve kişiyi “iyileştireceği”, kötü alışkanlıklar ve “terörden” uzak tutacağı savunusu sonrası, devlet eli ile din eğitimi tartışmalarının alevlendiği günlerde Alevi örgütleri seslerini yükselterek büyük bir miting düzenleme kararı aldı.

ON BİNLER BEKLENİYOR
Düzgün Baba’dan başlayan yürüyüşün, yurdun 15 farklı bölgesinden yürüyüşe geçen Aleviler ve onları karşılayan binlerle birlikte Sıhhiye Meydanı’nda on binlerin bir araya geldiği bir tepki olması planlanıyor.

***

Yürüyüş hareket noktaları ve tarihleri

- Düzgün Baba-Dersim: 15 Eylül - Topçu Baba-Kırklareli: 18 Eylül - Hamza Baba-İzmir: 21 Eylül - Abdal Musa-Antalya: 21 Eylül  Diyarbakır: 23 Eylül - Çoban Dede-Adana: 24 Eylül
Şıh Hızır-Antakya: 24 Eylül - Pir Sultan-Sivas: 27 Eylül
- Hubyar Sultan-Tokat: 27 Eylül - Karaağaç Tekkesi-İstanbul: 27 Eylül - Hamdullah Çelebi-Amasya: 30 Eylül - Piri Baba-Merzifon: 1 Ekim - Hacı Bektaş-Nevşehir: 2 Ekim - Sucuyetin Veli-Eskişehir: 4 Ekim - Hasan Dede-Kırıkkale: 9 Ekim