Siyasi sorumlularla ilgili caydırıcılık tesis edilememektedir. Caydırıcılık tesis edilememişse benzer durumların tekrar edeceğini öngörmek güç değil

Zorunlu karamsarlık

İlker Küçükparlak / Psikiyatrist

Adalet niye var? Adaleti temsil eden kurumlar tarih boyunca hesap soranı (sorgu) ve hesap vereni (savunma) içerecek biçimde biçimlenmiş. Adalet kurumu hesap sormanın kurumsallaşması üzerine inşa edilmiş gibi. Peki adaletin toplumsal gerekliliği nedir? Ya da bir toplumda hesap sormaya neden ihtiyaç var?

Elbette hesap sormanın en önemli çıktısı cezalandırma. Cezanın niye gerekli olduğu konusunda ise farklı bakış açıları mevcut. Bir görüşe göre cezanın esas amacı toplumu korumak. Suçlunun toplum için tehlike oluşturmayacak bir mekanda, tutukevlerinde tecrit edilmesinin toplumun geri kalanını koruyabileceğine ilişkin bir bakış açısı bu.

Diğer bir görüş ise cezanın kendisinin gerekli olduğu. Suçlunun otorite tarafından cezalandırılması toplumdaki bireylerin kendi aralarında adaleti tesis etmeye çalışmasına engel olabilir. Böylelikle intikam duygusu ve “göze göz, kana kan” şiarı ile ölçüsüz ve toplumun dengesini daha da bozacak yeni suçların oluşmasının önü alınabilir. Bunlar insana ilişkin kötücül bir perspektif barındıran açıklamalar.

Eylemin kendisinden ziyade eylemi işleyeni kategorize eden açıklamalar gibi görünüyor. “Bir kere suç işlemişse, tekrar işleme olasılığı yüksektir, o zaman bu kişiyi topluma erişemeyeceği bir yere kapatalım ki toplum korunmuş olsun” gibi…

Ceza kuramlarında eylemi gerçekleştiren bireyden çok, eylemin kendisine odaklanan açıklama biçimleri de mevcut. Bunlardan birine göre cezanın esas amacı “ıslah” olmalıdır. Suç olarak tanımlanan eylemi gerçekleştiren kişinin bu eylemi gerçekleştirmesinin bazı gerekçeleri vardır ve uygun biçimde ıslah edilirse bu gerekçeler ortadan kalkabilir.

Diğer bir gerekçe ise caydırıcılık gibi görünüyor. Bu gerekçede cezalandırma ile, hem bizzat suçu işleyen kişinin suça ilişkin olumsuz bir pekiştirece maruz bırakılarak tekrar bir suç işlemesinin önünün alınması, hem de sadece suçu işleyen kişinin değil toplum genelinin de bu cezalandırmadan haberdar olması ile bu suçlu ile aynı kaderi yaşamaktan imtina etmesi amaçlanıyor.

Evet, eskilerin gaddar cezalandırma fantezilerinin klişesidir ya, “ibret-i alem olsun diye…” Eskilerin fantezilerindeki kadar gaddarca olmayan cezalar için de geçerlidir bu caydırıcılık unsuru. Sonuçta kimse, mesela trafikte birine sinirlendiği için birkaç yıl hapiste kalmak istemez.

Sonuçta adalet varsa caydırıcılık vardır. Caydırıcılık toplumu suçtan korumaya ilişkin ileriye dönük bir bakış açısıdır: “Evet, bu suçun işlenmesine engel olamadık ama buna benzer başka suçların işlenmesine ilişkin caydırıcı bir tutum sergiledik.” Dolayısıyla, adalet tesis edilemediğinde o suça ilişkin caydırıcılık da sağlanamamıştır ve toplumun buna benzer başkaca durumlarla karşılaşma olasılığı halen görece yüksektir. Dolayısıyla da bir suça ilişkin adalet tesis edilememişse sadece o suçun mağdurları değil, toplumun geneli de artık güvende değildir.

Bu perspektiften ülkemizde adalet ne durumda diye bakacak olursak… Malumun ilamı olacağı için bu pasaja giriş yapmak bile zor. Bir deprem geçirdik ve insanlarımız öldü. Bu insanların ölümünden kim sorumlu bilemiyoruz. Çorlu’da bir tren kazası oldu ve insanlarımızı yitirdik. Bu kazanın siyasi sorumluları yokmuş gibi görünüyor. Kazada yaşamını yitirenlerden birinin yakınları kazanın siyasi sorumlularının hesap vermemesini kabullenemediği için sesini çıkarınca kendisine de dava açıldı. Bir çığ faciası yaşadık. Çığ riskine ilişkin uyarılmasına rağmen yola çıkan bir siyasi sorumludan bahsediliyor ama bu olayın nasıl soruşturulacağına ilişkin kimse umutlu değilmiş gibi görünüyor.

Bir uçak pistten çıktığı için insanlar yaşamını yitirdi ama bu durumun sorgulanması ulusal çıkarlarımıza ters düşecekmiş gibi bir his hemen herkeste var sanırım. Siyesi sorumluların yerine kondüktörlerin ya da pilotların günah keçisi olarak yargılandıklarını hemen herkes hissediyor gibi.

Sonuç olarak siyasi sorumlular ile ilgili caydırıcılık tesis edilememektedir. Caydırıcılık tesis edilememişse benzer durumların tekrar edeceğini öngörmek güç değil. Karamsar bir tablo, doğrudur. Adaletin olmadığı yerde karamsarlık olmak zorundadır. Toplum adaleti talep ve tesis edemediği sürece iyimserlik zaten makul değildir belki.