Avrupa Parlamentosu seçimleri yaklaşırken aşırı sağın 2014’te başlayan yükselişi sürüyor. Ticaretten sanayiye, çevreden tarım politikalarına kadar 27 ülkeden 503 milyonun yaşamına ilişkin yasalar, aşırı sağın eline düşebilir.

2024 Avrupa Parlamentosu seçimleri: Avrupa’yı sağ mı yönetecek?
AP’deki aşırı sağcı partiler, yeni üyelerle genişlemesinin ardından 2019’da Kimlik ve Demokrasi adını aldı. (Fotoğraf: AA)

Dr. Mine YILDIZ - VUB Brüksel Özgür Üniversitesi

Avrupa Birliği (AB) vatandaşları ilk kez 1979 yılında Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerinde oy kullandı. 1979 yılında %62, 1984’te %59, 1989’da %58,4, 1994’te %56,7, 1999’da % 49,5, 2004’te %45,5, 2009’da %43 olan katılım oranı, 2014’te ise %42 ile 1979 yılından beri en düşük seviyesine ulaştı. En son 2019'da gerçekleştirilen AP seçimlerinde seçmenlerin %50,7'si oy kullandı. Bu son yirmi yılın en yüksek katılım oranı oldu. Ancak bu sonuç aynı zamanda AB üye ülke vatandaşlarının yarısının oy kullanmadığı, evde kalmayı tercih ettiği anlamına geliyor.

AB vatandaşlarının AP seçimlerine katılım oranının, ulusal seçimlere katılım oranlarından daha düşük olduğu görülüyor. Eurobarometer'in Mayıs 2019’daki AP seçimleri sonrası haziran ayında 27 bin 464 katılımcı ile gerçekleştirdiği anketlere göre oy kullanmayan seçmenlerin %22'si politikaya güvenmediklerini,  %18’i siyasete ilgi duymadıklarını, %14'ü oy kullanmalarının hiçbir fark yaratmayacağını düşündükleri için seçimlere katılmadıklarını belirttiler.

AB 2000’li yıllarda Orta ve Doğu Avrupa'da yer alan kimi ülkeleri de üyeliğe dâhil etti. Bu yeni ülkeler ile eski üye ülke vatandaşlarının seçimlere katılım oranlarında dikkate değer bir fark görülüyor. Orta ve Doğu Avrupa vatandaşlarının AP seçimlerine katılım oranı daha düşük seviyede kaldı. Öyle anlaşılıyor ki AB vatandaşları kendi ülkelerindeki seçimleri çok daha fazla önemsiyor ve kendi hükümetlerine bir mesaj vermek istiyor. Avrupa seçimlerindeki yarış çok da fazla ilgilerini çekmiyor.

SEÇİME İLGİ AZALDI

Araştırmalar gösteriyor ki AB seçimlerine katılım, eğitim ve gelir düzeyi yüksek olan kesimde daha fazla. Her ne kadar yaş gruplarına göre seçimlere katılım oranı arasındaki fark 2019 seçimlerinde azalmış olsa da, hâlâ yaşlı seçmenin oranı gençlere göre daha yüksek. Ancak ayı zamanda %50,6’lık katılım oranına gençlerin katılımıyla ulaşılabildiği de bir gerçek. Ticaretten sanayiye, çevreden tarım politikalarına kadar 27 ülkeden 503 milyon insanın yaşamını ilgilendiren yasaları çıkaran AP seçimlerine katılım oranının %50’ler civarında kalması, aslında bir meşruiyet sorununu da ortaya çıkarıyor. AB vatandaşlarının AP seçimlerine (hâlâ) ilgisizliği, Eurobarometer’in Aralık 2023’te yaptırdığı anket sonuçlarında görülüyor. Çalışmada AP seçimlerine ilgi ve farkındalığı ölçmek için katılımcılara 2019’dan sonraki AP seçimlerin hangi ay ve yıl yapılacağı soruldu. Haziran 2024’te gerçekleşeceğinin farkında olanların oranı sadece %28 ile sınırlı kaldı.

SAĞIN YÜKSELİŞİ SÜRDÜ

1979'dan bu yana her 5 yılda bir seçim yapılan ve başlangıçtan günümüze genişlemeler çerçevesinde değişim gösteren AP’de parlamenter sayısı, 2009 yılında yürürlüğe giren Lizbon Antlaşması ile 751 ile sınırlandırıldı. Hangi ülkenin kaç parlamenter ile temsil edileceği, üye devletlerin nüfuslarına oranlanarak belirleniyor. AP’de parlamenterler, ülkelerinden ve ulusal kimliklerinden bağımsız siyasi gruplar halinde oturuyor.

AP Başkanı Roberta Metsola bir video mesaj yayımlayarak, 500 milyondan fazla AB vatandaşını AP’ye girecek 751 milletvekilinin belirleneceği seçimlerde oy vermeye çağırdı. AB vatandaşları, oylarını vatandaşı oldukları ülkelerde veya ikamet ettikleri herhangi bir AB üyesi ülkede kullanabiliyorlar.

2014 yılında yapılan AP seçimlerine, aşırı sağ partilerin yükselişi damgasını vurmuştu.

2019 seçimlerinde merkez sağda Hristiyan Demokratlar (EPP) ve merkez solda Sosyalistler ve Demokratlar (S&D) en çok oyu alan ilk iki grup olmuş olsalar da 2014 seçimlerinde EPP 216’dan 182’ye, S&D 185’ten 154 sandalyeye düşmüştü. Seçimlerin asıl kazananı ise Yeşil (Greens/EFA), Liberal (ALDE&R) ve Euroskeptik (AB'ye kuşkuyla yaklaşan/AB karşıtı) gruplar olmuştu. Böylece 375 üyeyle salt çoğunluğu elinde tutan merkez partiler, artık çoğunluğu oluşturamadıkları bir sonuçla yüzleşmek zorunda kalmışlardı.

2014 seçimlerinde 69 koltuğa sahip olan liberal ALDE (Avrupa için Liberal ve Demokratlar grubu), 2019 seçimlerinde grubunu genişletti. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un partisinin de içinde yer aldığı Avrupa Demokratları grubuyla birleşerek Yenilenen Avrupa (Renew Europe) grubunu oluşturdu ve koltuk sayısını 108’e yükseltti.

RÜZGÂR ARKALARINDA

2014 seçimleri sonrasında Avrupa Milletler ve Özgürlük Grubu (Europe of Nations and Freedom Group/ENF, 42 sandalye), Avrupa Muhafazakârlar ve Reformcular Grubu (ECR) ve bağımsız olarak parlamentoda dağınık bir şekilde bulunan Avrupa kuşkucusu gruplar, 2019 seçimleri ertesinde tek bir çatı altında birleşerek Kimlik ve Demokrasi (ID) grubunu oluşturdular. Fransa'dan aşırı sağcı Marine Le Pen'in Ulusal Birlik Partisi (Rassemblement National), Almanya'dan aşırı sağcı Almanya için Alternatif (AfD), Hollanda’dan ise Geert Wilders'in Özgürlük Partisi (PVV) bu grubun çatısı altında. 2014 seçimlerinde sandalye sayısı 52 olan Yeşiller/Avrupa Serbest İttifakı Grubu (Greens/EFA) ise 2019 da bu sayıyı 74’e yükseltti.

Öyle anlaşılıyor ki rüzgâr liberaller, Yeşiller, aşırı sağ ve Euroskeptikler lehine dönmüş durumda ve bu Haziran 2024 seçimlerini etkileyecek. Kıtada artan işsizlik ve göç konuları, aşırı sağ ve Euroskeptikleri; iklim ve çevre kriziyle ilgili konular ise Yeşilleri güçlendirmiş durumdadır. Kimi Avrupa ülkelerindeki siyasal iklim (Belçika, Avusturya, Çek Cumhuriyeti, Fransa, Macaristan, İtalya, Slovakya, Hollanda, Polonya) AB karşıtı, göçmen karşıtı ve sağcı popülist partilerin oylarını yükselterek birinci parti olacaklarına, kimi ülkelerde ise bu partilerin ikinci veya üçüncü sırada yer alacaklarına işaret ediyor.

NEDEN SAĞ GÜÇLENDİ?

Sağ oyların yükselmesinde 2008 ekonomik krizi ve özellikle pandemi sonrası yaşanan ekonomik krizin ve işsizlik oranının artmasının önemli bir etkisi bulunuyor. Ekonomik belirsizlik hali, mevcut hükümetlere ve piyasaya karşı güvensizlik yaratarak sağ partilerce üretilen spekülatif söylemlerin seçmen kitlelerinde karşılık bulmasına neden oluyor. Sanayi devi Almanya’nın ekonomisi bile 2023 yılında yüksek enflasyonun etkisiyle pandemiden bu yana ilk kez daraldı. Avro Bölgesi ekonomisi, 2023'te ekonomik durgunluktan (resesyon) kıl payı kurtuldu.

İşlerini kaybetme riski/işsizlik oranının artması ve gelir kaybı ile karşı karşıya kalan kitleler, yerel işgücünün korunmasına olan inancı artıran sağ partilerin göçmen karşıtı politikalarına destek vererek ekonomik krizin üstesinden gelineceği söylemi radikal sağın yükselmesinde bir diğer önemli etken. Irkçı partilerce sıkça gündeme getirilen yabancı düşmanlığı, güvenlik ve terörizm söylemini de unutmamak gerekiyor.

Avrupa’nın sanayisini rekabet avantajı için işgücü maliyetinin düşük olduğu ülkelere kaydırması, düşük ücretli emek gücüne sahip ülkelerden ithalatın giderek artmasıyla daha az sanayileşme ve gittikçe azalan istihdam, yüksek faiz oranları, hane halkı harcamalarını etkileyen maliyetlerin artması, Rusya-Ukrayna savaşıyla yükselen enerji fiyatları gibi gelişmeler de AB vatandaşlarının mevcut hükümetlere güvenini sarsmış ve oylarını sağ partilere kaydırmıştır.

AB üyesi ülkelerde merkez partilerin oyları erirken AB karşıtı aşırı sağ partilerin yükselmeye devam etmesi, bu partilerin AP’de daha fazla güç kazanması, AB’nin yönetim ve karar mekanizmasında daha fazla söz sahibi olacakları anlamına gelmekte ve bu endişelere neden oluyor. AP’de ilk kez sağcı çoğunluktan oluşan bir koalisyonun kurulması olası görünüyor.