CEM OYVAT – Greenwıch Üniversitesi Uluslararası İşletmecilik ve Ekonomi Bölümü Malum işler ekonomide iyi gitmiyor. Takvim ve mevsim etkilerinden arındırılmış verilere göre iki çeyrek üst üste, yani 2018’ün hem üçüncü, hem de dördüncü çeyreklerinde küçüldük; resmi tanıma göre resesyona girdik. Tarım dışı işsizlik oranımız zaten uzun süredir çok yüksek, son dalgalanmalar sonrasında Aralık 2018’de %15.6’yı […]

31 Mart seçimleri, ekonomik  kriz ve medya

CEM OYVAT – Greenwıch Üniversitesi Uluslararası İşletmecilik ve Ekonomi Bölümü

Malum işler ekonomide iyi gitmiyor. Takvim ve mevsim etkilerinden arındırılmış verilere göre iki çeyrek üst üste, yani 2018’ün hem üçüncü, hem de dördüncü çeyreklerinde küçüldük; resmi tanıma göre resesyona girdik.

Tarım dışı işsizlik oranımız zaten uzun süredir çok yüksek, son dalgalanmalar sonrasında Aralık 2018’de %15.6’yı gördü. Tüketici fiyatları enflasyonu 2003’ten sonrasındaki en yüksek seviyelerine çıktı ve hükümetin bütün tanzim satış, marketler üzerinde baskı kurma vb., çabalarına rağmen düşe düşe ancak %19.7 seviyesine düştü.

Dahası bu seneki büyüme ile ilgili göstergeler de iyi değil. İş çevrelerinin ekonomiye olan güvenini gösteren Markit-İSO PMI Endeksi, Ocak 2019 için  44.2, Şubat 2019 için 46.4 olarak geldi ki, bu endeksin 50’nin altındaki değerleri resesyon göstergesi olarak kabul ediliyor. Dahası Aralık 2018 sonrasında tüketici fiyatları %1.2 artarken, finansal olmayan piyasaya verilen kredilerdeki artış TL bazında enflasyonun altında, %1.0 olmuş. Özetle, iş çevreleri ekonomiye hala güvenmiyor, yatırım yapmak için kredi almıyor ya da ekonomiye güvenmeyen bankalar iş çevrelerine ve tüketicilere kredi vermekte tereddüt yaşıyor.

Peki ekonomideki bu kötü gidişat yerel seçimleri etkiler mi? Alper H. Yağcı’yla son yazdığımız “Rekabetçi Otoriter Ortamda Ekonomik Oy Davranışı ve Medya Etkisi: Türkiye’den Bulgular“ isimli (*) makalede bu soruya cevap aradık. Bulduğumuz sonuçlara göre, özetle seçmen davranışları reel ekonomik durumdan etkileniyor. Fakat aynı zamanda iktidar kontrolündeki medya da, vatandaşın ekonomi hakkındaki algısını değiştiriyor. Daha ‘yandaş’ kanalları izleyenler ekonomik gidişatı diğerlerine göre daha olumlu değerlendiriyor. Bu insanlar AKP’ye oy vermeye daha yatkın oluyor, ve dahası diğer partileri daha olumsuz değerlendiriyor. Yani ‘yandaş medya’ ekonomik durumun seçimlerde AKP’ye vereceği zararı zayıflatıyor.

BÜYÜME VE ‘YANDAŞ MEDYA’NIN ETKİLERİ

Öncelikle, ekonomik durumun seçmen davranışı üzerine etkileri ile başlayalım. Bulgularımıza göre seçmenlerin gelirlerindeki %1’lik bir düşüş, onların Tayyip Erdoğan’a oy verme ihtimalini %0.7 ila %1.0 arasında düşürüyor. Genel seçim öncesindeki Temmuz 2017-Haziran 2018 dönemindeki yıllık büyümenin %5.6 olduğunu düşünürsek, eğer 2019’ün ilk çeyreği de 2018’in son çeyreğine benzer performans gösterir de Nisan 2018-Mart 2019 büyümesi -%0.4 olursa, kaba bir hesapla AKP’nin ekonomik durumdan ötürü %4.2 ila %6.0 arasında oy kaybedeceğini tahmin edebiliriz.

Nitekim son dönemde yapılan pek çok anket de, AKP’de oy düşüşünü doğruluyor. Zaten geçmişe de baktığımızda, seçim sonuçlarının ekonomik gidişattan bağımsız olmadığını görebiliriz. Bildiğiniz gibi AKP, ekonominin iyi gitmediği dönemde yapılan 2009 yerel seçimleri ve 2015 Haziran genel seçimlerinde oy kaybetmiş; ekonominin %11.1 büyüdüğü 2011 genel seçimlerinde ise %49.8 oy almıştı.

Fakat Erdoğan’ın ekonomi küçülse bile, ekonomi üzerindeki algıları yönlendirmek için kullanacağı önemli bir araç var, o da etkileyebildiği medya kanalları. Biz de medyanın ekonomik algılar üzerindeki etkisini inceledik. Malum şu anda Türkiye’de çoğu kanal iktidarın etkisinde özgür yayın yapamıyor ya da yapmıyor. Fakat biz çalışmamızı yaparken, televizyon kanalları arasındaki farkı görebilmek için, görece daha ‘yandaş’ gördüğümüz dört kanalı (TRT, ATV, A Haber, Kanal 7) ‘iktidar yanlısı’ olarak sınıfladık. Bu kanallar aynı zamanda iktidarla organik bağı olan da kanallar. TRT devlet televizyonu; ATV ve A Haber’i yöneten Turkuaz Medya Grubu’nun başında Berat Albayrak’ın kardeşi Serhat Albayrak bulunuyor; Kanal 7 ise çok öncelerden beridir AKP ile sıkı ilişkiler içinde olan, başında da AKP’nin eski RTÜK Başkanı Zahid Akman’ın bulunduğu bir kanal. Bu dört kanal aynı zamanda Demokrasi İçin Birlik platformunun çalışmasına göre Mart 2017 anayasa değişikliği referandumu öncesindeki yayınlarında; AKP veya Erdoğan’a diğer kanallara kıyasla daha çok, %80’in üzerinde yer vermişler.

Bulgularımıza göre görece daha ‘iktidar yanlısı’ olarak nitelediğimiz kanalları izleyenler, enflasyon oranını tahmin etmeleri istendiğinde diğerlerine göre 7-8 puan düşük bir rakam söylüyorlar. Bu kişiler kendi bütçelerini, ekonominin gidişatını, gelecekteki bütçelerini ve ekonominin gelecekteki gidişatını benzer durumda olan diğer insanlara göre anlamlı şekilde daha olumlu olarak değerlendiriyorlar. Dahası ‘iktidar yanlısı’ kanalları izlemek, Erdoğan’dan başka birisinin iktidar olması halinde ekonominin kötüleşeceği algısını güçlendiriyor. Geçen seçimde AKP’ye oy vermemiş seçmenlerin kendi içinde dahi ‘iktidar yanlısı’ kanalları takip edenler; ekonomideki gidişatı diğerlerine göre daha anlamlı şekilde olumlu görüyor, Erdoğan dışındaki alternatiflerin daha başarısız olacağını düşünüyorlar.

Tabii bütün bunların bir sonucu olarak da, bulgularımıza göre bir seçmenin ana haber kaynağı olarak ‘iktidar yanlısı’ kanalları seyretmesi, o seçmenin Tayyip Erdoğan’a oy verebilme ihtimalini %19.4 ila %29.1 arasında arttırıyor. Bu hiç az bir oran değil. Elimizdeki verilere göre ana haber kaynağı olarak ‘iktidar yanlısı’ olarak sınıfladığımız kanalları takip edenler %35.2 ki, bu ‘iktidar yanlısı’ kanalların Erdoğan’a tahminen fazladan 6.8 ila 10.2 puan oy kazandırdığı anlamına geliyor. Nitekim medyanın, yerel seçim öncesinde iktidar tarafından ne kadar etkin kullanıldığını görüyoruz. Ekonominin “saldırıya inat” iyi gittiğini iddia eden haberler, tanzim satışların enflasyonu ciddi manada düşürdüğü algısını yaratılma çabaları, 8 Mart Kadınlar Günü’deki ‘ezan protestosu’ yalanı, Mansur Yavaş hakkında başlatılan kampanya, Gezi üzerinden yapılan karalamalar iktidar medyasının seçimlerde kullandığı önemli araçlar olarak göze çarpıyor.

Çalışmamızın verileri KONDA’nın 2018 Şubat ayında ekonomik algılar üzerine yaptığı araştırmaya dayanıyor. Yani çalışmamız yapıldığında Doğan Medya Grubu henüz Demirören’e satılmamıştı. O günden, bugüne iktidarın medya üzerindeki etkinliği daha da arttı. Kuşkusuz iktidarın medyadaki etkisi arttıkça alternatif medya organları giderek önem kazanıyor. Zira yalan haberlerin, bilgi manipülasyonunun hayli arttığı bu dönemde; can çekişen demokrasinin nefes alabilmesi ancak bağımsız medya organları ile mümkün olabiliyor.

(*) Yağcı, A. H., & Oyvat, C. (2018). Economic Voting and Media Influence in a Competitive Authoritarian Setting: Evidence from Turkey.  SSRN’in şu linkinden ulaşılabilinir:

https://papers.ssrn.com/sol3/papers.cfm?abstract_id=3295038