50 milyon çocuk yerinden edildi

VIJAY PRASHAD / @vijayprashad
Ortadoğu Uzmanı

“Mülteci ve göçmen çocuklar için büyüyen kriz” isimli yeni UNICEF raporundaki ana bulgu, dünyanın aklından çıkmamalı: Dünya çapında 50 milyon çocuk yerinden edilmiş durumda.

Çocuklar dünya nüfusunun üçte birini oluşturuyor. Mültecilerin ise yarısı çocuk. Bir politikacının ‘mültecilerden’ kinle bahsettiğini duyduğumuzda, hedef gösterilen her iki mülteciden birinin, hayatı görece istikrardan tamamen belirsizlik içine zorla sokulan bir çocuk olduğunu aklımızdan çıkarmamalıyız.

Yollarda ve mülteci kamplarında geçirdikleri hayat onları yeterli beslenme, barınma ve eğitim gibi insani gelişme unsurlarından yoksun bırakıyor. Büyük endişeler ve travmalarla dolu hayatlarını sınırlarda yaşıyorlar. Savunmasızlar.

UNICEF’in raporu, her geçen gün daha fazla yerinden edilmiş çocuğun sınırı kendi kendine geçtiğini gösteriyor. 2015’te100 binden fazla yalnız çocuk 78 ülkede sığınma başvurusu yapmış. Bu 2014’teki sayının üç katı. Avrupalı hükümetler, Avrupa sınırları içinde en az 10 bin mülteci çocuğun kaybolduğunu söylüyor. Sınırda kayıt altına alınmış, sonra gözden kaybolmuşlar. Avrupa’daki sınır karakollarına varan yalnız çocukların yarısı mülteci merkezlerinden kayboluyor. Avrupa Polis Ofisi, insan kaçakçılarının kurbanları ile cinsel istismar ve emek istismarı çetelerinin kurbanları arasında “devasa oranda bir geçişlilik” olduğunu söylüyor. Avrupa Polis Ofisi’nden Brian Donald, ‘modern, girişimci ve organize suç çetelerinin; fırsatın yüksek, riskin az olduğu alanlara yöneldiğini’ söylüyor. Çocuklara yönelik cinsel istismar ve emek istismarı, bu alanlardan biri.

Bu çocuklar neden kaçıyor? Orta Amerika’da, çetelerin şiddeti ve aşırı yoksulluktan. Çocuklarını koruyamayan ebeveynler, çocuklarını daha iyi olduğunu düşündükleri yerlere varmaları umuduyla geçiş güzergâhlarına doğru gönderiyorlar. ‘Kırık hayaller: Orta Amerikalı çocukların ABD’ye uzanan tehlikeli yolculuğu’ başlıklı bir başka UNICEF raporunda ortaya konulduğu üzere, bu yolculuklar çok tehlikeli. Bu çocukların çoğu, cinayet ve çete tehdidi altındaki El Salvador, Guatemala ve Honduras gibi ülkelerden yola çıkıyor. 2016’nın ilk altı ayında 16 bin kadar çocuk Meksika sınırında durduruldu. Belki bir bu kadarı da çocuk kaçakçılarının ağlarında kayboldu ya da öldürüldü. UNICEF; uyuşturucu kartellerinin, çocukları sınırı geçerken uyuşturucu taşımaları için tehdit ettiğine dair kanıtlar buldu. Uluslararası Af Örgütü’nün raporuna göre 10 kız çocuğundan altısı yolculuk esnasında tecavüze uğruyor. Eğer çocuklar ABD’ye gelebilirse, tutuklanma ve sınır dışı edilme riskleri fazla.

Çocuk mültecilerin yarısı Afganistan ve Suriye’den geliyor. Bunların çoğu 13 yaşının altında. Şiddetin en kötüsünden kaçıyorlar. Savaş, en az 16 yıldır Afganistan’ı kuşatmış durumda. Yakın gelecekte istikrar görünmüyor. Kaçmak insani bir tepki. İlk rota Kabil’in gecekondularına doğru. Elektrik ya da suyun olmadığı, yetişkinler ve çocuklar için pek az fırsata sahip bu gecekondulardan kaçmak da gayet normal. Suriye ise sadece beş yıldır savaşta olmasına rağmen Afganistan’dan çok daha büyük bir yıkıma uğradı. Nüfusun yarısı yerinden edildi ve sosyal göstergeler serbest düşüşte. Orada kalan nüfus da tünelin ucunda ışık görmüyor. Şüphesiz ki burada da insanlar, kendilerini Ürdün’deki Birleşmiş Milletler (BM) kamplarına ya da Türkiye’den Avrupa’ya uzanan geçiş yollarına atana kadar yolculuğu sürdürüyor. Ancak, sahip olduğumuz dil sınırlı. ‘Mülteci’ terimi, onları insanlıklarından soyuyor. Kimse mülteci olmak istemez. Bu insaniyetsizliğin nişanesi. Utanması gerekenler ise mülteciler değil. İnsanların yerinden edilmesine izin verenlerin politikalarının nelere yol açtığını düşünmesi gerekiyor. Neden en güçlü (en zengin) ülkeler mültecileri kabul etmeye en az gönüllü olanlar? Nüfusa oranla en çok mülteciyi Lübnan alırken, sayı bakımından en çok mülteciye ev sahipliği yapan ülke Türkiye oldu. Eğer gelir seviyesine bakarsanız, Demokratik Kongo, Etiyopya ve Pakistan mülteci kabul eden en yoksul ülkeler. Coğrafi konumları nedeniyle çok sayıda yerinden edilmiş kişiyi kabul etmek zorunda kaldılar. Başka şansları yoktu.

Lübnan’da yaşayan her beş kişiden biri mülteci. ABD’de bu oran 1200’de bir. Fark büyük. Hiçkimse ABD’nin Lübnan kadar çok mülteci almasını beklemiyor. Bu asla olmayacak. Öte yandan, terör saldırılarıyla keskinleşen mülteci düşmanlığı acı verici. Mültecilere karşı bu söylem yerinden edilmiş insanların yarısını oluşturan bu çocukları mı hedef alıyor?

Çatışmalı ve yoksul bölgeler, kimse için yaşanabilir değil. Buralarda hayatta kalmak çok daha zor. Bu hafta BM’de toplanan dünya liderlerinin masasındaki ana konularından biri bu meseleye dikkat çekmek olmalıydı. Fakat bunu gereken dikkatle ele almıyorlar. Güçlü devletler sorunu riyakârca ele alıp başlarından savıyor. Krizin yaratılmasında çok büyük, çözümünde ise küçük bir rol üstleniyorlar. Günümüzün rezaleti de bu.

Çeviri: Ömür Şahin Keyif