Yazının başlığını okuyanların, ‘yok devenin pabucu, o

Yazının başlığını okuyanların, ‘yok devenin pabucu, o kadar da değil’ dediğini tahmin edebiliyorum.

 ‘IMF ve Dünya Bankasıyla, 6-7 Eylül 1955’de İstanbul ve İzmir’de, azınlıklara karşı gerçekleştirilen gerici ırkçı saldırıların ne ilgisi var, üstelik komünistleri de katmış, ne alaka’ diyerek, çileden çıkmaya başladınız bile. Sanmayı n ki alaka yok! Var efendim var, bal gibi var!

 Günümüzün bu iki hınzır kuruluşu, ki o zamanlar, bu kadar hınzır değillerdi, masumiyetleri henüz bozulmamıştı iddia ediyorum ki; 67 Eylül olaylarının nedenidi !

 Sanıyor musunuz ki, IMF ve DB, sadece önerdikleri iktisat politikalarıyla ülkemize zarar vermiştir? Hayır efendim; iki kuruluşun ülkemize ilk olumsuzluğu, 6-7 Eylül’de olmuştur. Gittikçe sinirlendiğinizin farkındayım , sabırlı olun lütfen, alakayı birazdan göstereceğim..

 Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası 1944'de kurulmuştur. Dünyada savaş sonrası oluşan yeni iktisadi düzenin en önemli iki kuruluşuna Türkiye, 1947’ de üye olmuştur. IMF ve DB yılda 2 kez genel kurul yapar. Genel Kurul toplantılarına üye ülke devlet yetkililerinin yanı sıra, özel sektör temsilcileri, akademisyenler iktisatçılar ve uzmanlarda katı lır. Genel Kurullar kapitalist dünyanın arenası gibidir. Toplantılar süresince resepsiyonlar verilir, konferanslar düzenlenir, pek çok dünya meselesine ilişkin raporlar sunulur, toplu ve ikili görüşmeler yapılır. Toplantılara katılımcı sayısı günümüzde 10 binlere ulaşmıştır.

 İlkbahar ve sonbahar aylarında yapılan toplantı ların ilki ABD-Washington’da, diğeri ise ortaklaşa kararlaştırılan bir ülkede yapılır. Genel Kurulun ABD dışında bir ülke de yapılması, o ülkeye önem atfedilmesi olarak algılanır ve prestij kazandırır. IMF-DB’ sı 1955 Sonbahar toplantılarının İstanbul’da yapılması, bir yıl önce kararlaştırılmıştır. Üye olduktan 8 yıl sonra Türkiye, IMF ve DB genel kurul toplantısına ev sahipliği yapacaktır. Çok önemlidir, 32 yıllık Cumhuriyetimizin düzenlediği ilk büyük uluslararası toplantıdır.

 Demokrat Parti iktidarda ve Menderes Başbakandır. Kıbrıs, Türkiye’nin nihayet gündemine girmiştir. Kıbrıs sorununa uzun süre kayıtsız kalan Türkiye artık, resmi taraf olmayı hedefleyen bir politika gütmektedir.

 Bu nedenle de uluslararası platformda destek arayışı içindedir. Londra da; İngiltere, Yunanistan ve Türkiye arasında görüşmeler, 31 Ağustos’tan itibaren devam etmektedir.

 8 Eylül’de başlayacak genel kurula katılımcı lar, 4 Eylül’den itibaren gelmeye başlar. İstanbul yaklaşık 3-4 bin kişiyi misafir edecektir.

 Hilton otelini toplantıya yetiştirmek için hummalı bir faaliyet vardır. Gemilerle gelen konuklara oteller yeterli olmadığı için, gemiler Tophane rıhtımına yanaştırılır ve kamaraların otel odası gibi kullanımı sağlanır.

 O devirde genel kurula katılımcıların niteliği çok yüksektir. Ülkelerinde Başbakanlık ve Bakanlık yapmış yöneticiler, dünya iktisadında saygınlığı olan akademisyenler, her şeyden önce dünya basını, İstanbul’dadır.

 Genel Kurul, Demokrat Parti ‘ aklı evvelleri’ için bulunmaz bir fırsattır! Türkiye; böylesine prestijli bir ortamda, Kıbrıs meselesinde ‘var olduğunu’ anlatacak ve destek bulmaya çalışacaktır! Sonraları, Yassıada duruşmalarında ortaya çıkacaktır ki, dönemin Cumhurbaşkanı Celal Bayar, uluslararası toplantı vesilesiyle, İstanbul’da bulunan yabancı devlet adamlarına, ‘Türk ulusunun Kıbrıs konusunda ne kadar duyarlı olduğunu göstermek için, kendiliğinden oluşmuşçasına, bir miting düzenlenmesini istemiş’

 6 Eylül’de düzenlenen gösteriler, kısa sürede gayrimüslim ve Rum vatandaşların canlarına ve mallarına karşı saldırıya dönüşmüş, toplantıya katılanların gözleri önünde meydana gelen yağmalamalar sonucunda, 5622 bina tahrip edilmiştir.

 Türkiye Rumlarının büyük çoğunluğu, yaşananlardan sonra, Türkiye’yi terk etmek zorunda kalmıştır.

 Saldırıların gerçek sorumluları hep karanlıkta kalmış, ‘olayları komünistler düzenledi’ gerekçesiyle, aralarında yazar Aziz Nesin’in de bulunduğu, 45 kişi tutuklanmıştır.

 6-7 Eylül olaylarının üzerinden 50 yıl geçmiştir. Sonraki yıllar Türkiye, IMF kıskacına girmiştir, ancak IMF-DB’sı toplantıları bir daha Türkiye’de yapılmamıştır. Türkiye, cezalı ülke durumundadır.

 Sevgili dostlar; gördüğünüz gibi , 6-7 Eylül’ün nedeni: IMF ve DB’ sıdır. Ancak ben hala, komünistlerle, IMF ve DB’nın, ne zaman bir araya geldiklerini merak eder dururum! Derdime bir çare !!

 *Ali Bilge'nin eski yazılarına www.isletmefinans. com adresinden bakılabilir.