ABD’nin ‘demokrasi’ seçimi
ABD Başkanlık Seçimi'ne bir aydan az bir süre kala Cumhuriyetçilerin Adayı Donald Trump ve Demokratların Adayı Joe Biden arasında gerilim yükseliyor. Seçimin birinci gündemini Trump’ın olası stratejisi belirliyor
Ömür Şahin Keyif
ABD Başkanı Donald Trump’ın New Jersey eyaletinde katıldığı 100 kişilik bir bağış toplantısının hemen ardından, Covid-19 pozitif olduğu açıklandı. Kanadalı Gazeteci Yazar Naomi Klein, Democracy Now internet sitesine verdiği röportajda, bu hastalığın Trump için seçimleri ertelemenin bir yolu olarak kullanılabileceğini ifade ediyor. 3 Kasım’da yapılacak ABD seçimlerinin birinci tartışma konusu, Cumhuriyetçi Parti’nin Adayı Donald Trump’ın iktidarı bırakmamak için başvurması muhtemel yollar.
Defalarca ‘seçimlere usulsüzlük karıştırılabileceğini’ ileri süren Trump, bugüne kadar seçim sonuçlarını kabul edip etmeyeceğine dair tüm soruları da bu usulsüzlük kaygılarını hatırlatarak cevapladı. Genel kanı, Trump’ın seçimi kaybetmesi halinde, seçime hile karıştığını iddia ederek süreci mahkemeye taşımayı planladığı. Trump açıklamalarıyla da bu iddiaları besliyor. Örneğin aday gösterildiği Ulusal Kongre’de “Bu seçimi bizden alabilmelerinin tek yolu seçimin şikeli olması. Bu seçimi kazanacağız. Seçimi çalmak; adil ve özgür bir seçimi halkımızın elinden almak için Covid’i kullanıyorlar” demişti.
Trump’ın bu olası stratejisine, 2000 yılında yapılan seçimlerde Al Gore ile George W. Bush arasındaki çekişme örnek gösteriliyor. Florida’da kıl payı kaybeden Al Gore, oyların yeniden sayılmasını istemiş, konu Anayasa Mahkemesi’ne taşınmış, Anayasa Mahkemesi beşe dört oyla tarihin en tartışmalı kararlarından birini vererek yeniden sayımı durdurmuş. Bush seçimin galibi olmuştu.
MAHKEMEDE BİTEBİLİR
Trump da seçim sonucunun Anayasa Mahkemesi’nde bitebileceğini ifade ediyor. Anayasa Mahkemesi Yargıcı liberal ikon Ruth Bader Ginsburg’un ölümü sonrası Trump’ın Mahkeme’ye üçüncü atamasını yapacak olması, bu iddialara ilişkin korkuları artırıyor. Genel kanı seçim sonucu için gidilecek mahkemeden Trump’ın istediği sonucun çıkacak olması.
ABD seçim sisteminde adaylar oy çokluğuna göre değil, kazandıkları eyaletlere göre seçiliyor. Yasalara göre, bu eyaletlerden çıkan temsilciler, başkanı seçmek için nihai söz hakkına sahip. Bu kişiler geleneksel olarak halkın seçtiği kişiye oy veriyor ancak bunun tersini yapmaması için yasal bir neden yok. Trump’ın B planının eyalet meclislerinin seçtiği seçmen kurullarının kendine oy vermesini sağlamak olduğunu düşünenler de var bu ihtimalin ülkede büyük bir kriz yaratma potansiyeli dolayısıyla uzak olduğunu belirtenler de.
MEKTUPLA OY
Trump’ın seçimlerde usulsüzlük yapılacağı iddialarının kaynaklarının başında pandemi nedeniyle mektupla kullanılan oyların sayısının artacak olması geliyor. Muhalifleri Trump’ın bu argümanının daha önceki seçimlerde Cumhuriyetçi Parti’nin ilk sonuçlarda daha yüksek çıktığı ve daha sonra gelen oy sonuçlarıyla Demokratik Parti lehine bir dönüş yaşanmasına bağlıyor.
Pandemi önlemleri çerçevesinde mektupla oy kullanımının geçen seçimlere kıyasla çok daha yüksek olması bekleniyor. Seçimler kimi eyaletlerde sadece mektupla yapılacak, eyaletlerin büyük çoğunluğu mektupla oy vermek isteyen seçmenden mazeret istemeyecek, birkaç eyalette ise mazeret bildirilerek mektupla oy verilebilecek.
Mektupla kullanılan oyları yönetimin saldırıları ve pandemi koşulları altındaki ABD Posta Servisi dağıtacak. Mektupla kullanılan oyların bu durumda yerine zamanında ulaştırılamayabileceğine dair endişeler var. Son anketlere göre Demokratik Parti’nin adayına oy verecek olan seçmenin bir kısmı mektupla oy kullanmak yerine oy verme merkezlerine gideceğini söylüyor. Eyaletlerin çoğunda mektupla gönderilen oyların sayımına ise seçim gününe kadar başlanmayacak. Dolayısıyla kesin seçim sonuçlarının açıklanması için süreç normalden çok daha uzun sürede tamamlanacak. Bazı eyaletlerde ise oy verme işlemine başlandı. Oy verme merkezlerinin sayılarının azaltılması ve sandık çalışanı sayılarının kısıtlanmış olması nedeniyle sandıklar önünde oluşan kuyruklar da pandemiye ilişkin endişeleri beraberinde getiriyor. Öte yandan genellikle 60 yaş üstünün çalıştığı sandıklarda gençlerin çalışması için kampanyalar yürütülüyor.
Öte yandan Trump’ın ya da eyalet hükümetlerinin istedikleri bölgelerde oy verme istasyonlarını kapatabileceği hatırlatılıyor. Wisconsin’in en büyük şehri Milwaukee’de, ön seçim sırasında 180 oy verme istasyonunun 175’inin kapatıldığını hatırlatan ABD medyasına göre, ‘rakibin güçlü olduğu noktalarda bu gibi bir hamle seçim sonuçlarını etkileyebilir.
TRUMP ORDUSU
Kutuplaşmanın giderek arttığı ülkede, seçim döneminde toplumda gerilimin artabileceğinden de endişe ediliyor. Seçimde görev yapmak üzere kurulması hedeflenen 10 binlerce kişilik ‘Trump ordusu’ ise bu endişeleri besliyor. Donald Trump’ın oğlunun sosyal medyadan fiziksel olarak güçlü ve sağlıklı kişileri seçim güvenliğini sağlamaya çağırması çok konuşuldu. “ Radikal sol seçimi babamdan çalmak için zemin hazırlıyor. Başkan Trump’ın seçim gecesi açıklanan oylarda önde olacağı fakat sonra mektupla gelen oyların sayımı tamamlandığında kaybedeceğine dair bir hikâye yayıyorlar. Milyonlarca sahte oyu devreye sokarak sizin oylarınızın iptalini ve seçimi tersine döndürmeyi planlıyorlar. Güçlü kuvvetli erkek ve kadınların seçimin güvenlik operasyonu için Trump Ordusu’na katılmalarına ihtiyacımız var.”
Bu çağrının ardından Trump ise Fox Haber kanalında Sean Hannity’e Demokratlara daha çok oy çıkan eyaletlerde “Şerifler, kolluk kuvvetleri ve avukatların” görev yapacağını söyledi. CNN’e göre Trump'ın böyle bir yetkisi olup olmadığı net değil.
EN KÖTÜ TARTIŞMA
Geçen salı Demokratların adayı Joe Biden’le Donald Trump arasındaki canlı yayımlanan tartışmaların ilkinde Donald Trump’ın aşırı sağcı grupları kınamayı reddetmesi ve bu gruplara yönelik askeri talimatları çağrıştıran “hazır ol” çağrısı, şiddet endişelerini körükledi. ABD’de her seçimden önce başkan adaylarını karşı karşıya getiren tartışma programları, tıpkı bir boks maçı gibi izlenir. Ancak bu seferki tartışma izleyenleri memnun etmedi. ‘Tarihin en kötü tartışması’ denilen programa, Trump’ın söz kesmeleri, kişisel konulara girilmesi ve karşılıklı aşağılamalar damga vurdu. Şimdi bütün bu yaşananların ABD demokrasisinin gördüğü zararın resmi olduğu konuşuluyor. Ancak başkanlığın her ikisi de sermayeye hizmet eden iki parti arasında gelip gittiği ve eşitsizliğin seçimle garanti altına alındığı bir sistemde demokrasiden neyin anlaşıldığı da ayrı bir tartışma konusu…
***
Trump kesin kazanır algısı seçmeni sandıktan alıkoyar
Anketler, Cumhuriyetçilerin Adayı ABD Başkanı Donald Trump’la Demokratik Parti Adayı eski Başkan Yardımcısı Joe Biden arasında ortalama 7-8 puanlık fark olduğunu ortaya koyuyor. Bu sonuçlar değerlendirilirken, 2016 seçimlerinin kaybedeni Hillary Clinton’ın da anketlerde önde gittiği hatırlatılıyor. Araştırmacı John Zogby’e göre, bu seçimde takip edilmesi gereken seçim sonucunda önemli etkisi olan kilit eyaletlerdeki yarış. Öte yandan Cumhuriyetçi seçmenin yüzde 10’unun, Demokratların ise yüzde 5’inin anketlerde gerçek eğilimini yansıtmaya çekindiği notu düşülüyor.
Zogby, ABD Dışişleri Bakanlığı’na bağlı Yabancı Basın Merkezi’nin internet üzerinden geçen ay düzenlediği toplantıda, seçim sürecini belirleyen temaları şöyle sıraladı:
Bilime karşı şüphecilik: ABD’nin yüzde 70’i sadece Covid-19 konusunda değil aynı zamanda iklim değişikliği, aşı ve gelecek konusunda bilime inanıyor. Diğer kesim ise bilim ve teknolojinin insanlığı kıyamete götürdüğüne inanıyor.
Empatiye karşı öfke: Trump gelir adaletsizliğiyle sistemin kendilerine ihanet ettiğini düşünen orta sınıfın öfke gibi hakiki duygularını yansıtan bir aday. Burada hakiki popülist duyarlılık empatiye karşı savaşıyor. Joe Biden yerleşik düzenin adayı olsa da geçtiğimiz yıllarda oğlunu kaybetmiş büyük bir acı yaşamış bir isim. İnsanlara erişip onların acılarını paylaşabilecek biri olarak görülüyor.
Siyahların hayatı değerlidir, ‘polisin hayatı değerlidir’e karşı: Bu ikisinin arasında çok geniş bir orta nokta var ancak kampanyalar bu karşıtlık üzerinden şekilleniyor.
Seçimin ana konuları
Ekonomi: Veriler işsizlikte bir düşüşe işaret etse de halkta güvensizlik ve korku hâkim.
Covid-19: (POLITICO/Morning Consult anketine göre, 10 kişiden altısı Trump’ın gerekli önlemleri almadığını söylüyor.) Cumhuriyetçilerin yüzde 30’unun da bu yönde görüş bildirdiği ifade ediliyor.
Sağlık sigortası: Obama döneminde getirilen sistem tartışılmaya devam ediliyor.
Irkçılık: Beyaz olmayan seçmenden ziyade 19-29 yaş arası genç seçmenin gündeminde.
Göç: Partiler göçmenlere empati anlayışla mı davranılmalı yoksa kurallara göre mi oynanmalı arasında çekişiyor.
İklim krizi: Bernie Sanders ve Elizabeth Warren’ın seçmeni genç ilericiler için önemli.
Zogby adayların stratejilerini ise şöyle anlatıyor:
Joe Biden, gençler, özellikle de genç kadınlar, siyahlar, Latinler gibi kesimlerden oluşan Obama koalisyonunun gücüne dayanıyor. Eğer Biden siyahları ve genç kadınları sandığa Obama’nın yaptığı ölçüde getirebilirse ibre ondan yana dönebilir. Biden tabanını beyaz kadınları ve 65 yaş Üstü seçmeni etkileyerek de genişletebilir. Bu grup Trump’ın 2016’da kazanmasını sağlayan gruptu.
Donald Trump, özellikle beyaz olmayan genç seçmen arasında Biden’in kurulu düzen temsilcisi olduğuna dair şüpheyi körüklüyor. Obama yıllarıyla ilişkisi üzerinden, gençlere Biden’in iyi bir seçenek olmadığını anlatıyor. 65 yaş üzeri ve beyaz kadın seçmeni geri almak için Demokratları sosyalist olarak resmediyor. “Polislerin hayatları değerlidir” demek de beyaz ve 65 yaş üzeri grupların desteğini kazanmak demek. Demokratik Parti’yi kaosun, isyanın, parçalanmanın partisi olarak resmediyor. Biden’in yaşına saldırıyor.
BAĞIMSIZLARA DİKKAT
Zogby’e göre ilgi çekici sonuçlardan biri de siyah genç erkeklerin Trump’a olan ilgisinin yükselişi. Biden siyah oylarının yüzde 81’ini alırken Trump kazanmak için ihtiyacı olan yüzde 14 oyu alabilir. Zogby bu oranın Demokrat aday için düşük olduğuna dikkat çekiyor.
“Cumhuriyetçilerin en büyük avantajı, çoğu kişinin Trump’ın kazanacağına inanması. Çok güçlü şekilde Trump’a karşı olsalar da Trump’ın kazanacağına inanırlarsa bu bazı insanları sandığa gitmekten alıkoyabilir” diyen John Zogby’e göre, “Bağımsızların hareketleri çok önemli. Seçim bağımsızların desteğiyle kazanılacak ya da kaybedilecek."