Otokratik rejimler askeri güçlerini pekiştirmek, korku iklimini güçlendirmek için Biden yönetimine bel bağlıyor. Otokratik rejimlerin en büyük silah tüccarı, demokrasi savunucusu olduğunu iddia eden ABD’den başkası değil.

ABD’nin müşterileri otokratlar
Fotoğraf: AA

Stephen SEMLER

ABD Başkanı Joe Biden, 2021 yılında koltuğa geldiğinden beri her fırsat bulduğunda “demokrasiler ile otokrasilerin savaşı” ifadesini kullanmaktan hoşlanıyor. Bu ifadeye göre, ABD ve diğer demokrasiler, barışçıl bir dünya kurmak için mücadele ediyor. Fakat gerçek şu ki, başlıca otoriter ülkelerin birçoğu, askeri güçlerini pekiştirmek için Biden yönetimine bel bağladılar. Kısa süre önce yayınlanan verileri inceledik ve 2022 yılında dünyadaki otokratik rejimlerin yarısından fazlasına ABD’nin silah sattığını tespit ettik. Soğuk Savaş’ın bitiminden bu yana ABD dünyanın en büyük silah tüccarı pozisyonunda ve küresel silah ihracatında yüzde 40’lık paya sahip. İhracatlar genelde “hibe” ya da “satış” şeklinde yapılıyor ve satış başlığı altında da iki kategori var; askeri satışlar ve ticari satışlar.

SATIŞLAR ABD ONAYLI 

Askeri satışlar söz konusu olduğunda ABD hükümeti aracı görevi görüyor. Askeri malzemeyi üretici firmadan satın alıyor ve sahibine satıyor. Ticari satışlar ise daha basit. ABD’li bir şirket ile başka bir devletin doğrudan satış sözleşmesi imzalamasıyla mümkün oluyor. Satışlar, her iki durumda da ABD hükümetinin onayına tabii. Geçen senenin doğrudan satış verileri nisan ayında yayımlandı. Verilere göre ABD 2022 yılında 142 farklı ülkeye satış yaptı ve satışların toplam tutarı 85 milyar dolar olarak gerçekleşti.

Bu ülkelerden kaçı demokrasi ile kaçı otokrat rejimler tarafından yönetiliyor? Bu soruyu yanıtlamak için ABD’nin silah satışı verilerini, Göteburg Üniversitesi’nin yayımladığı Dünya Rejimleri istatistiklerindeki sınıflandırmayla karşılaştırabiliriz. Geliştirdikleri yöntem, ülke rejimlerini dört kategoriye ayırıyor; kapalı otokrasi, seçimli otokrasi, seçimli demokrasi ve liberal demokrasi. Bir ülkenin demokrasi kategorisine girebilmesi için çok partili seçimler düzenlemesi ve seçimleri anlamlı kılacak siyasi özgürlükleri güvence altına alıyor olması gerekiyor. Bu sınıflandırmaya göre demokrasiler ve otokrasiler arasındaki sınır, ülke liderlerinin özgür ve adil seçimler vasıtasıyla halka “hesap vermesinden” geçiyor.

Veri tabanındaki 2022 verilerine göre dünyada otokrasi olarak tanımlanan 85 ülke var. İki veri setini karşılaştırdığımızda ise ABD’nin bunların en az 48’ine, yani yarısından fazlasına silah sattığını görüyoruz. “En az” dememiz önemli çünkü ABD’nin silah satışlarını takip etmeyi güçleştiren bazı faktörler var. Devletin yayımladığı ticari silah satışları raporundaki alıcılar listesinde “diğer” başlığına yer verilmiş ve bu kalem altında yer alan yaklaşık 11 milyar dolarlık satışın kime yapıldığı bilinmiyor.

Dünya Rejimleri veri tabanı, dünya rejimlerinin demokratik performansını ölçen birkaç endeksten yalnızca biri. Fakat diğer endekslerle karşılaştırma yaptığımızda da benzer sonuçlar alıyoruz. Örneğin, Freedom House’un 195 ülkelik listesinde, 85 ülke “seçim demokrasisi” tanımının dışında kalıyor ve bunlardan 49’una ABD’nin 2022 yılında silah satışı yaptığı görülüyor.

İDDİALARI DOĞRULAMIYOR

Bu bulgular, Biden’ın “demokrasi ile otokrasinin savaşı” tanımında, ABD’nin barış ve güvenliği savunan cephede yer aldığı iddiasını doğrulamıyor. Biden geçen seneki konuşmasında bu tarifi yaparken, ABD’ye ve demokratik müttefiklerine karşı olanların, “uluslararası düzene karşı çıkan otokratik rejimler” olduğunu da öne sürmüştü. Varşova’da yaptığı başka bir konuşmada ise demokrasi ve otokrasi arasındaki savaşın “özgürlük ve baskı” ve “kuralları dayalı ya da kaba kuvvete dayalı uluslararası düzen” arasında mücadele etmek anlamına geldiğini söylemişti. Beyaz Saray’ın 2022 Ulusal Güvenlik Stratejisi belgesinde de benzer ifadelere  yer verilerek “Vizyonumuza karşı başlıca stratejik güçlük, otoriter yönetimi revizyonist dış politika ile birleştiren rejimlerden kaynaklanıyor” deniliyor.

Tüm bu laflara rağmen, veriler silah satışı alanında işlerin tıkırında olduğunu gösteriyor. Donald Trump silah satışları konusuna yalnızca ekonomik açıdan bakıyordu. Şirketlerin çıkarı, her şeyden önce geliyordu. Başkanlığı esnasında yaptığı ilk yurtdışı ziyaretinde Suudi Arabistan’a gitmişti ve baskıcı krallık ile derhal bir silah satış anlaşması yaptı. Trump’ın “iş odaklı” yaklaşımı, yönetimi döneminde silah satışlarının zirve yapmasına sebep oldu.

Biden’ın başkanlık koltuğundaki ilk mali yılı dolduğunda ABD’nin silah satışları 206 milyar dolar seviyesine ulaştı. Yani Trump döneminin 192 milyar dolarlık rekoru dahi kırılmış oldu. Üstelik Ukrayna’da yapılan milyar dolarlık eğitim ve donatı harcamaları, bu artışın tamamını açıklamaya yetmiyor. Rusya’nın Ukrayna istilası başladığında, söz konusu mali yılın beşinci ayındaydık ve ABD’nin Ukrayna’ya yaptığı askeri yardımların çok büyük bir bölümü satış olarak değil, başkanın yetkisi altında ve Pentagon aracılığı ile “hibe edilerek” yapıldı.

Nisan ayında önümüze düşen rakamlar Cumhuriyetçi ve Demokrat iktidarlar arasında yeni bir devamlılık oluştuğunu ortaya koyuyor. Biden’ın ilk verdiği mesajlar, silah satış politikasının yalnızca ekonomik çıkarlar değil, stratejik öncelikler ve insan hakları ışığında belirleneceğini öne sürüyordu. Fakat başkanlık koltuğuna geçtikten sonra vakit kaybetmeden sözünden döndüğünü ve Mısır, Suudi Arabistan ve daha birçok otoriter rejime silah satışı yaptığını görüyoruz.

Çeviren: Fatih Kıyman
Kaynak: The Intercept