Bir yiğit düğüne gitse Murat Emir Eren ile Talip Ertürk’ün

Bir yiğit düğüne gitse
Murat Emir Eren ile Talip Ertürk’ün yapmış olduklarını yapabilmek isterdim. Yani film eleştirisi yazmayı bırakıp film yapmaya başlamayı tercih ederdim. Ne kadar büyük cesaret gerektiriyor bu sıçrama! Düşünsenize yıllarca onlarca filme burun kıvırdıktan sonra kendinizi eleştiri nesnesi haline getireceksiniz. Zor iş ama ödülü de bir o kadar büyük olabilir. Madem hamama girmeye cesaret etmişler, terletmek de bizim görevimiz tabii ki. Murat ve Talip beyler, sizi şöyle alayım:
“Ada: Zombilerin Düğünü” giderek popülerleşen bir türün son örneği. Bu tür “Blair Witch Cadısı”yla öne çıktı, en son “Paranormal Activity” ile gündeme geldi. Sahte belgesel, hatta sahte belge denebilecek bir tür. Olayların içinde bulunan birinin kamerasından görünür olaylar bu türde. Sanki aracısız, kurgusuz aktarılır her şey; olayları doğrudan oldukları gibi görürüz. Kahramanlar öldüğü için, bulunan kasetler bize yaşananları oldukları gibi aktarmış gibi olur. Hem el kamerasıyla çekildiği için ucuza çıkar hem de gerçeklik duygusunda zirve yaparsınız. Bir taşla iki kuş.
“Ada”da, bir grup genç Büyükada’ya arkadaşlarının düğününe giderler. Bu sırada da içlerinden biri olan biten her şeyi kamerasıyla kayıt altına almaktadır. Kameraman sadece sessizce kayıt etmez, aynı zamanda kendine özgü espri anlayışıyla olayları yorumlar da. Tam ortamın ısındığı anda birden bir zombi çıkagelir. Ardından diğer zombiler düğünü basar. Artık eğlencenin yerini hayatta kalma mücadelesi almıştır ama mizahi ton alttan alta sürmeye devam eder.
“Ada” bize ne anlatıyor? Bana kalırsa en çok genç erkeklerin kendi hayatlarını, kendi ailelerini kurmanın eşiğindeyken duydukları dehşetli korkuyu anlatıyor. Canlı  canlı yenmekten, etlerinin koparılmasından korkuyorlar “Ada”daki yetişkin erkek adayları. Yazılarımı takip edenler hep aynı şeyleri söylediğimi düşünecek diye çekiniyorum ama etin koparılmasının kastrasyon korkusuyla alakası var bence. Bir kadına talip olmanın bedeli bu olabilir çünkü. İktidara talip olmanın bir riski vardır, iktidardakileri kızdırabilirsiniz. Başta kameraman olmak üzere “Ada”nın baş kahramanları erkeklerden oluşuyor, dolayısıyla gerdek korkusunu gözlemlediğimiz cinsiyet de alışık olduğumuz üzere kadınlar değil erkekler. Filmin en ilginç yanı bence bu korkuyu açığa vurması. Sinemalarımıza “Ada”dan önce gelen en son zombi filmi “Zombieland”di. Onda da bir delikanlının erkekliğe adım atma sürecini izliyorduk. Delikanlımız sonradan hayatına giren bir baba figürü eşliğinde zombileri yeniyor ve kızı almaya hak kazanıyordu. “Ada”da da bir baba figürü (Taner Birsel) peydahlanıyor sonradan ama “Ada”nın ne babası be de delikanlıları zombilerle mücadelede başarılı olamıyorlar. İki filmin arasındaki benzerlik ve farkların kaynağı ülkeler arasındaki farkla ilişkilidir herhalde.  Türkiye’nin gençleri de bir gün zombileri yenip kendi iktidarlarını kuracak ya da en azından buna inanacaklardır diye umalım.
“Ada” yeni ve genç kuşağın dünyasına taze bir bakış sunmakla birlikte hedefini vuramamış bir film. Ne yeterince güldürüyor ne de yeterince korkutuyor. Ne de bu “damadın gerdek gecesi korkusu” diyebileceğimiz korkuyu fazla deşiyor. Ama Eren ve Ertürk daha işin başındalar ve çok daha iyi filmler yapacaklardır. Tabii, Talip Fulya’da yaptığımız maçlarda daha az sert oynasaydı, bu yazı da daha yumuşak olabilirdi ama artık çok geç!!!