Geçtiğimiz haftalar, Fransa elitleri için ciddi bir şok dönemiydi. Başkan Emmanuel Macron’un akaryakıt zammı ülke çapında kitlesel eylemlere, yol kapatmalara ve polisle şiddetli çatışmalara sebep oldu. Sarı yelekliler hareketi, liberal başkanı vergileri kaldırmaya ve asgari ücreti yükseltmeye zorlayarak geri adım arttırdı. Bu protestolar, Fransız toplumunun çokça görmezden gelinen kısımlarına ses oldu. Fakat medyanın sadece az […]

Adil ve eşitlikçi bir toplum için uyanış çağrısı

Geçtiğimiz haftalar, Fransa elitleri için ciddi bir şok dönemiydi. Başkan Emmanuel Macron’un akaryakıt zammı ülke çapında kitlesel eylemlere, yol kapatmalara ve polisle şiddetli çatışmalara sebep oldu. Sarı yelekliler hareketi, liberal başkanı vergileri kaldırmaya ve asgari ücreti yükseltmeye zorlayarak geri adım arttırdı.

Bu protestolar, Fransız toplumunun çokça görmezden gelinen kısımlarına ses oldu. Fakat medyanın sadece az bir kısmı göstericilere yer verirken, hareket kendine yeni bir müttefik buldu, Pamela Anderson. Eski Baywatch yıldızı ve Playboy mankeni, PETA ile ortak çalıştığı hayvan hakları hareketinden diğer çevre sorunlarına, Haiti’deki depreme kadar daha önce de bir çok siyasi konuda konuşmuştu. Şimdi de yoksulluğa karşı isyanın en ciddi destekçilerinden.

Anderson, attığı tweetler ve blog paylaşımlarında, eylemlere büyük önem veriyor “Macron tarafından temsil edilen politikalar ve eşitsizlikle beslenen yüzde 99 sadece Fransa’da değil her yerde aynı.” Eylemcilerin şiddet uyguladığını iddia eden haberlere de benzer bir şekilde tweet ile cevap verdi “Şiddetten nefret ediyorum… Fakat Fransız ve küresel elitlerin yapısal şiddetinin yanında sokaktaki insanların yaptıkları ve yanan birkaç lüks araba nedir ki?”

Son dönemde yaşananlara gösterdiği ciddi ilginin yanında Anderson geçtiğimiz günlerde Britanya’da İşçi Partisi lideri Jeremy Corbyn’e de desteğini dile getirmiş ve İtalya’da aşırı sağ lideri Matteo Salvini’yi de ırkçı görüşleri sebebiyle sert bir dille eleştirmişti.

Jacobin’den David Broder yaptığı röportajda, Anderson ile Fransa’daki eylemleri, Avrupa’nın krizini ve Anderson’ın kendi eylemciliğini konuştu.

DB: Fransa’daki sarı yelekliler eylemleri medyada ve siyasi elitler içerisinde ciddi rahatsızlığa sebep oldu ancak sizin “bu kalkışma senelerdir biriken bir öfkenin sonucuydu” gibi olumlu yorumlarınız oldu. Sizce bu eylemlerin temsil ettiği şey ne? Orada yaşadığınızı düşünürsek, Fransa’da olup bitenlere yönelik bir cevap mı?

PA: O yorumları yazmama sebep olan ilk şey eylemlerdeki şiddet görüntüleriydi. Herkes hipnotize olmuş gibiydi. Neden? Ve neden bu kadar sürpriz olmuştu? Şiddetin arkasında ne vardı? Bunları anlamak istedim. Beni olduğum gibi kabul etmenin kolay olmadığını biliyorum. Bir şeyleri alışılmadık şekilde kışkırtma gibi bir yönüm var ve bunu yapmaya devam edeceğim.

Fransa’daki eylemler başladıktan birkaç gün sonra Milano’ya gittim. Orada Salvini’nin “Macron Fransa’nın sorunu” demecini okudum. Ben böyle bakmıyorum. Bence bu Avrupa’nın sorunu. Aynı şekilde, İtalya’da yükselen öteki nefreti de bir Avrupa sorunu. İtalyan değil.

İtalya’ya varmadan hemen önce, TV’de İtalyan şef Vittorio Castellani, yabancı tariflerin kullanılmaması gerektiğini söylüyordu. İyi de, İtalyan yemeği -ya da başka herhangi bir yemek “yabancı etkiler” olmadan nedir ki? Salvini’nin yabancı yemekler sevdiğine eminim. Neyse sarı yeleklilerden çok saptık.

Zenginler Dünyayı Yok Etmeye Yoksullar Bedelini Ödemeye Devam Ediyor

DB: Fransız hükümet yetkilileri ve bazı medya kuruluşları, eylemcilerin çevreci duyarlılıktan yoksun olduğunu iddia ettiler. Bu konuda çalışmaları olan biri olarak, sence sarı yelekliler talepleri çevreci taleplerle tutarlı bir birleşiklik sağlayabilir mi?

PA: İklim değişikliğinin yükünü yoksulların çekmesi gerektiğini düşünmüyorum. Buna rağmen bugün en büyük bedeli onlar ödüyor. Kimileri Fransa’daki eylemlerin çevreyi kirletmeye devam etmek için olduğunu söylüyor. Ben buna katılmıyorum. Onlar eylem yapıyor çünkü zenginler dünyayı yok etmeye, yoksullar da bedelini ödemeye devam ediyor.

2013’teki depremden sonra yardımda bulunmak için Haiti’yi ziyaret ettim. Çocuk hastanesini ve kampları gezdim. Yine bedeli yoksullar ödüyordu. O zamandan beri birçok kitlesel kampanya, yeşil bir dönüşüm nasıl olur diye Haiti’ye bakıyor.

Fransa’daki eylemler, Macron’un karbon ve hava kirliliği vergisi almaya başlayacaklarını duyurmasıyla başladı. Bununla, devlet bütçesine daha fazla katkı sağlaması ve insanları dizel araç kullanmaktan soğutması planlanıyordu. Tahmini 2040’da dizel araç kullanmayı yasaklamayı hedefliyordu. Fakat Fransız devleti senelerdir insanları aynı araçları almak için teşvik ediyor.

Örneğin, 2016 yılında, Fransa’daki araçların yüzde 62’si dizel araçlardı. Dolayısıyla insanların bu yeni politikayı bir ihanet olarak görmesi normal.

Yeni bir araba almak Macron ya da bakanları için çok zor olmayabilir. Fakat halihazırda ekonomik durumu kötü insanlar içinse baya zor. Birçok yoksul insan düzgün toplu taşıma da olmadığı için işe gitmeleri zora girecekti. Birçok yaşlı insan alışverişe ya da doktora gidemeyecekti.

DB: Geçen günlerde çözüm “Lexit” olduğunu söylediğin bir gönderi yayınladın: Sıradan insanları savunmak için örgütlenen bir Brexit, aynı zamanda ikinci bir Brexit oylaması yerine Corbyn’in genel seçim çağrısını yineledin. Corbyn’in ne yapabileceğini umuyorsun?

PA: Avrupa Birliği’nin acilen derinden ve temelden reforma uğraması gerekiyor. Avrupa, çok daha iyi ve organize bir birliğe ihtiyaç duyuyor. Ayrıca Britanya’nın alternatif bir Avrupa yaratma projesini de destekliyorum. Ancak milliyetçi endişelerle ayrılmak bir alternatif değil. Özgürlüğe giden yol ayrıcalıksız olanların kavgasına katılmakla mümkün. Buna yabancı işçiler de dahil.

Theresa May’in sunduğu anlaşma dolayısıyla bir alternatif sunmuyor. Ben bile bu kadar aptalca bir anlaşmadan daha iyisini ayarlayabilirim diye bir şaka yapmıştım. Senelerdir Hollywood ile pazarlıklar yapıyorum. Michel Barnier’i (AB müzakerecisi) halledebilirim.

Merkel beklerken May’in arabadan inemeyişini gördünüz mü? Brexit ile ilgili en iyi metafor. Böyle bir durumda, çözüm ikinci bir referandum değil, genel seçim. Ve umuyorum ki Corbyn gelecek dönemde Başbakan olacak.

Eco’nun ‘Edebi Faşizmini’ Trump’ta, Bolsanora ve Diğerlerinde Görüyorum

DB: PETA kampanyalarında ve Haiti’deki deprem yardımlarında çokça aktiftin ve geçtiğimiz günlerde de daha politik görüşlerini seslendirdin. Ne seviyede bir eylemliliğin içinde olduğunu düşünüyorsun şu anda? Okuduğun yayınlar neler, seni en çok etkileyen yazarlar kimler?

PA: Kitap okuyorum, film izliyorum, Fransızca öğreniyorum, dünyayı geziyorum -gizemli ve harika bir yer. Fakat aynı zamanda çokça endişeyi barındıran da bir yer. İklim değişikliği için endişeliyim. Soyları tükenen hayvanlar için. Deniz Çobanı ve mülteci örgütleri gibi organizasyonlarda hala aktifim. Ve sıkça Julian Assange hakkında düşünüyorum, Noel yaklaşıyor ve ailesiyle, arkadaşlarıyla birlikte olma şansı yok.

Tüm bunların birbiriyle bağlantılı olduğunu düşünüyorum. Avrupa için çok ama çok endişeleniyorum, âşık olduğum bir yer. Son birkaç günde İtalya’dayken, henüz Salvini hakkındaki yorumlarımdan önce, Umberto Eco’nun 1995 yılındaki “Ebedi Faşizm” makalesini okuyordum.

Kendisi için tutarlı bir sistem olmayan, faşizmin 14 genel özelliğini tanımlıyordu. Orada “kök faşizmden” ve “gelenek kültü” “farklılıktan korkmak” “öfkeli bir orta sınıfa duyulan arzu” “komplolara takıntı” “zayıfı küçümseme” ve “maçoluk” gibi karakteristiklerden bahsediyor.

Trump, Bolsonaro ve Salvini gibi liderlere baktığında bu özelliklerin hepsini göreceksin. Amazonları, Antarktika’yı tüm gezegeni, “gerçek anlamda” yok ediyorlar. Ve ikinci bir gezegenimiz yok.

Beraber Mücadele Edelim, Beraber Öğrenelim

DB: Birçok ülkede radikal sağ yükselişte ancak aynı zamanda sol içerisinde de bir radikalleşme, eski siyasi zorunluluklardan bir kurtulma var. Tüm bunların arkasında ne olduğunu düşünüyorsunuz?

PA: Sarı yelekliler konusunda söylediğim gibi, asıl sorun isyanın yapıcı olup olmamasından çok, ondan sonraki gün ne olacağı: Fransa’da ve tüm dünyadaki ilericiler bu enerjiyi şiddet yerine adil ve eşitlikçi bir toplum inşa etmek için kullanabilecek mi? Bu bir uyanış çağrısıydı.

İnsanların sanat ve kitaba bitmek bilmeyen bir arzusu olduğu bir dünya hayalim var. Kalbimizi ve aklımızı Play Station ile değil, müzik ve sanatla doldurma sorumluluğumuz var. İnsan ilişkileri tükeniyor. Nasıl aşık olunduğunun unutulduğu bir çağdayız. Tam da bu yüzden birbirimizi unutuyoruz. Haydi beraber mücadele edelim. Ve beraber öğrenelim.

*Pamela Anderson, Fransa’daki protestolar, AB’nin krizi ve kendi aktivizmi üzerine Jacobin dergisine konuştu. Jacobinmag David Broder röportajından kısaltılarak alınmıştır.

BirGün Pazar İçin Çeviren : Yusuf Tuna Koç.
Kaynak: https://jacobinmag.com/2018/12/yellow-vests-pamela-anderson-france-macron