Afife Jale ödülünü bestecilik kategorisinde kazanan İTÜ Devlet Konservatuarı Bestecilik Bölüm Başkanı Dr. Oğuzhan Balcı, “Edebiyat, resim, heykel, felsefe ve benzeri birçok alanın müziği ve müzikçiyi tamamladığını düşünürüm” diyor.

Afife Jale Müzik Ödülü sahibi Oğuzhan Balcı: Müzisyen farklı sanat dallarından beslenmeli

Sevil İnce

İTÜ Devlet Konservatuarı Bestecilik Bölüm Başkanı Dr. Oğuzhan Balcı, 25. Afife Tiyatro Ödülleri’nde Fosforlu Cevriye Müzikali ile en iyi beste ödülünü aldı. Pek çok genç besteci yetiştiren Balcı ile bestecilik ve klasik müzik üzerine konuştuk. 

25. Afife Jale Tiyatro ödüllerinde Fosforlu Cevriye Müzikali için bestelediğiniz müziklerle “Yılın En İyi Sahne Müziği” ödülüne layık görüldünüz. Bu ödülü bekliyor muydunuz? Neler hissettiniz bize biraz bahseder misiniz?
Açıkçası bu ödülü beklemiyordum. Hatta pek alışkın olduğum bir durum da değil. Ancak geçtiğimiz yıl Fosforlu Cevriye Müzikali provaları başladığından itibaren tiyatrocu dostlarım müziklerimin kesinlikle birkaç ödül alacağını söylüyorlardı.

Sanırım tiyatro dünyasını onlar kadar iyi tanımadığım için pek ihtimal vermiyordum ama haklı çıktılar. Elbette ki ödül aldığım için çok mutlu oldum. Ülkemizdeki müzik dünyasının devamlı takipçileri olduğu gibi tiyatro dünyasının da ciddi bir izleyici kitlesi var. Müziğimi başka bir dinleyici kitlesine de ulaştırabilmiş olmaktan oldukça memnunum. Ancak söylemem gerekir ki, bu belli bir dönem ait dünyanın hikâyesini anlatan bir müzikaldi. Yani kalemimi oyunun yaratmak istediği atmosfere göre de şekillendirdiğimi söyleyebilirim. Tabii ki muhteşem yönetmen Yelda Baskın ile aramızdaki harika uyum da buna çok yardımcı oldu.

Türkiye’de sanatseverlerce tanınan bir besteci ve orkestra şefisiniz. Klasik müzik Türkiye’de sizce yeterince sanatsevere ulaşabiliyor mu? İnsanların ilgisini nasıl buluyorsunuz?
Bugün ülkemizde dünya çapında çok sayıda müzikçi bulunmakta. Besteciler, icracılar, orkestra şefleri. Bunun yanında müzik dünyasını yakında takip eden ciddi bir kesim mevcut. Ancak tüm ülkemizi ele aldığımızda sorunuza evet olarak cevap vermem mümkün değil. Düşünün ki, ülkemizde sadece 6 adet devlet senfoni orkestrası ve 6 adet devlet opera ve balesi kurumu faaliyet göstermekte. Ve bu kurumlar 6-7 şehir içinde çalışmalarını sürdürmekte. Demek ki ülkenin diğer şehirleri neredeyse bu hizmetten mahrum durumda.  Elbette ki her şehir için bir senfoni orkestrası devlet tarafından sağlanamayabilir. Fakat her yıl konservatuarlardan mezun olan yüzlerce genç yurdumuzun çeşitli bölgelerinde oluşturulacak büyük veya küçük ölçekli orkestra ve topluluklarda istihdam edilmeli diye düşünüyorum. Çünkü toplumun iyi bir sağlık hizmeti almak kadar kültür-sanat hizmeti alma hakkı da olmalı. Açıkçası büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ün cumhuriyetin ilk yıllarında başlattığı çalışmaların tam olarak yurda yayılabilmesi için aynı bilincin bugün de devam etmesi gerektiğine inanıyorum. Bunun bir önemli ayağı da üretimdir. Tüm klasik müzik repertuarının yanında cumhuriyetin ilk yıllarında başlayan üretim atağı da hızla devam etmelidir.

Oğuzhan Balcı

Bestelerinizi dinlediğimiz zaman geleneksel müziğimizin etkilerini hissediyoruz. Bu stil sizin imzanız gibi. Bunu nasıl başarıyorsunuz?
Bu mesele tamamen tesadüf eseri oluşmuştur diyebilirim. 11 yaşımda konservatuara kayıt ettirileceğim zaman, ailemin beni bir tanıdık vasıtasıyla İ.T.Ü. Türk Musikisi Devlet Konservatuarı’na götürmüş olmalarının bu durumda çok etkisi vardır. Başka bir kıymetli okula gitseydim muhtemelen bugün yazı dilim daha başka olacaktı. Ülkemizde her konuda olduğu gibi müzik konusunda da uzun yıllar oldukça sığ tartışmalar yaşanmıştır. Siyasi ayrışmalar, sosyolojik gerçekler elbette ki sanat dünyasına ve müzik camiasına da etki etmiştir. Sürekli olarak medeniyetin kazandırdıkları ile yüzyıllardır sahip olunan kültürel miras kavga ettirilmeye çalışılmıştır. Bunun bir kazananı olmadığı gibi maalesef ülkemiz müzik sanatı fazla zaman ve enerji kaybetmiştir. İşte tam da böyle bir dönemde geçen öğrencilik yıllarımın ardından, mezunu ve mensubu olduğum okulun sağladığı eğitim sayesinde hem ulusal müziğimiz hem de klasik müzik ile iç içe büyüdüm, yaşadım. Dolayısıyla bu durum müziklerime de yansımakta.

Sanat hayatınızda sizin etkilendiğiniz besteciler veya yorumcular oldu mu? Ayrıca başka sanat dallarından da beslendiğiniz oluyor mu?
Elbette bu konuda sayabileceğim çok isim var. Her bir müzikçinin üretiminin ve icrasının çok kıymetli olduğunu düşünürüm. Herkes bir boşluğu dolduruyor diye inanırım.  Bu sebeple her çalışmadan payımı almaya çalışmışımdır. Ayrıca bir müzikçinin sadece müzik ile ilgilenerek çok eksik kalacağına inananlardanım. Edebiyat, resim, heykel, felsefe ve benzeri birçok alanın müziği ve müzikçiyi tamamladığını düşünürüm. Aksi takdirde müziğinizde var olan eksiklerin tamamlanması imkânsız diyebilirim.

Ayrıca İTÜ Devlet konservatuarı bestecilik ana sanat dalında bölüm başkanlığı görevini yürütmektesiniz. Her yıl bu mesleği seçmiş birçok öğrenci ile çalışıyorsunuz. Genç yeteneklere ne gibi önerileriniz olur?
Bugünün dünyasında amansız bir yarış ve var olma savaşı var. Tüm bu zorlukların yanında teknoloji çağının getirdiği kolaylıklar ve imkânlar da oldukça fazla. Günün gerekliliklerinin doğru tespit edilmesi gerekir. Fakat bence her dönemde her alanda benim için olmazsa olmaz ilk kural kişinin kendisi olabilmesidir. Kendisi olabilen kişi her zaman varlığını sürdürür diye düşünüyorum. 

Son olarak Cumhuriyetimizin 100. Yılına özel Bursa Bölge Devlet Senfoni Orkestrası için bestelediğiniz Bir Ulus Uyanıyor adlı eseriniz 19 Ekim’de Dünya Prömiyerini yapacak ve sanatseverlerle buluşacak. Bu konudaki duygularınızı bizimle paylaşır mısınız? 
Bir besteci iki şekilde beste yapar. Ya sipariş alır ya da kendisi istediği için yeni bir müzik yazar. Ben de her zaman olduğu gibi bu yıl da kendi istediğim bazı müzikler yazdım. Örneğin bir 100. Yıl Marşı ve bir oda müziği eseri. Bunun haricinde de Bursa Filarmoni Derneği Başkanı Sayın Mehdi KAMRUZ aracılığıyla Uludağ İçecek firması adına sevgili dostum Ömer KIZIL, Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. Yılına armağan etmek üzere uzun ölçekli bir eser siparişinde bulundular. 3 solist ve senfoni orkestrası için bestelediğim eserin ilk seslendirilişi 19 Ekim 2023 tarihinde Bursa Bölge Devlet Senfoni Orkestrası’nın ev sahipliğinde gerçekleşecek. Bu yıl içinde aldığım başka eser siparişleri için çalışmalarım sürmekte. O müziklerim de önümüzdeki aylarda seslendirilecek .